Tiffany
"Benden, ayrılmak mı istiyorsun?" diye kısık bir sesle konuştuğunda yağmurdan mı yoksa ağladığı için mi olduğunu anlamadığım bir
damla gözünden çenesine kaymıştı.
Başımı isteksizce salladığımda "Evet," diye fısıldadım.
Deliymişim gibi sinirle güldükten sonra "Önündeki her kurtulma fırsatını geri çevirmek mi istiyorsun?" diye anlamamış gibi sordu.
"Zayn," derin bir nefes aldım. "Kurtulma fırsatı diye bir şey yok."
"Tiffany," dedi. "Neden ayrılmak istiyorsun?"
Sesindeki bir şeyler gözlerimi doldururken boğazımın acıdığını hissediyordum. Hastane kapısı önünde bir ayrılık fazla dramatikti.
"Çünkü," diye konuştuğumda zaman kazanmak için boğazımı temizledim. "Çok mutlu olabileceğin bir hayatın var ve benimle zaman kaybediyorsun. Herkes böyle düşünüyor."
Bir şey diyecek gibi olduysa da duraksayıp "Başka kim böyle düşünüyor?" diye sordu.
"Evelyn, hayatınızı berbat ettiğimin ve uzaklaşmam gerektiğinin farkında olan tek kişi. "
"Sen, hayatımda gördüğüm en salak kişisin." diye sert bir şekilde konuştuğunda gülümsemeye çalıştım. En salak, en iğrenç, en çirkin, en acınası, en zavallı diye devam etmesini beklerken o sadece üzerindeki ceketi çıkartıp bana uzattı ve devam etti.
Ceketini ısrar etmeden giyerken yağmur hızını artırmıştı.
"Zaman kaybı dediğin şey ne biliyor musun?" diye sorar gibi konuştu ama bana sormadığını biliyordum. "Zaman kaybı dediğin şey, gözlerimi kırptığım zaman da dahil olmak üzere seni göremediğim her andır. Ben," diye derin bir iç çektikten sonra devam etti. "Sadece seninle mutlu olabiliyorum ve herkes bunun farkındayken sen anlayamayacak kadar salaksın."
Bir şey dememe fırsat vermeden devam etti.
"Seni ne kadar çok sevdiğimi ve senden asla vazgeçmeyeceğimi anlamayacak kadar salaksın. Tamam, belki çok az bir süredir tanışıyoruz ancak bizi birbirimize bağlayan çok şey var. Sen bana, her seferinde yardım ettin ve senden vazgeçmemi bekleyemezsin Tiffany."
Elini yanağıma koyarken bir adım atıp bana yaklaşmıştı. Dediklerinin etkisi yetmezmiş gibi vücutlarımızın yakınlığı da başımı hafifçe döndürüyordu.
"Amerika'ya gideceğiz ve sen herkese ne kadar güçlü bir insan olduğunu göstereceksin. Seni seviyorum." dediğinde cümlesinin sonlarına doğru kimseyi önemsemeden dudaklarımız arasındaki mesafeyi kapattım.
*
Evelyn
Odaya girdiğimizde, her zamanki gürültücü çocuklar sessizce odada oturmuş, gözlerini duvara dikmiş bekliyorlardı.
Önlerinde yarısına bile gelmemiş oldukları kahve bardakları duruyordu ve ortam fazla yoğun acı içeriyordu.
Harry'nin boş bulduğu yerde yanına sıkışırken gergince "En başından ve tek tek neler olduğunu anlatın." dedi. Beyaz teni o kadar gergindi ki, bu haliyle ne kadar güzel olduğunu düşündüm.
Louis'nin bana baktığını fark edip ona döndüğümde mavi gözlerinde, bana beslediği yoğun nefreti gördüm. Tiksinir gibi bir sesle "Sen," dedi. "Başından beri biliyordun ve söylemedin."
Olayı bilmeyen Harry bile bana döndüğünde gözlerimi devirmemek için kendimi tutmam gerekmişti.
"Suçu bende mi arıyorsun yani?" diye sorduğumda Louis alaycı ve keskin bir cevap verdi.
"Evet."
Louis'ye doğru vücudumu döndürdüğümde Harry yanımda oturduğu için kibar olmaya çalışarak yanıtladım.
"Şu an ona söyleten benim, Louis. Hiçkimse birinci derece yakını olmadığı için bizim söylememiz hastanın isteğine bağlıydı. Bilin bakalım kim, size iyiymiş gibi davranmayı tercih etti? Evet, Tiffany. Hastane kuralları hakkında bir şey bilmiyorsun."
Louis duraksadığında tatmin olmuş bir şekilde gülümsedim. Harry kafası karışmış bir şekilde etrafına bakınıp "Neler oluyor?" diye tane tane sordu.
Liam ve Niall, Harry'ye anlatması için Louis'ye baktıklarında Louis anlatmamak için yalvarır gibi onlara bakmıştı. Bu davranışları içimde bir şeyleri yakmıştı, hepsi Harry'nin Tiffany'den hoşlandığını biliyordu ve şu an boynumda Harry'nin yarattığı küçük bir morlukla onun yanında otururken kendimi cidden Louis'nin dediği gibi 'sürtük' hissetmiştim. Harry hala ondan hoşlanıyordu ve ben bunu göz ardı edip onunla sevişmiştim. Kendimden tiksiniyordum. Ben küçülüp yok olmak isterken Louis oturduğu yerde dik bir pozisyona geldi. Nereden başlayacağını biraz düşündükten sonra Harry'ye bakarak "Tiffany bayılmıştı ve hepimiz hastaneye gitmiştik, hatırlıyor musun?" diye sordu.
Harry devam etmesini ister gibi başını salladığında "Bize, iyiyim demesine rağmen iyi değilmiş." diye devam etti. "Uzun zamandır kullandığı ilaç, bir süre sonra ona zarar vermeye başlamış. Şu an Zayn'le beraber başka bir hastaneye gittiler. Eğer orası da kurtulamaz derse Amerika'ya gidilecek." diye gergince özetlediğinde Harry'ye baktım, ayağa kalkmış ortada gezinmeye başlamıştı.
Yüz ifadesi donmuş bir şekilde Louis'ye bakarken anlamamış gibi sordu. "Kurtulamaz derken, ne demek istiyorsun?"
Louis sıkıntıyla yanaklarını şişirdiğinde Harry'nin gözleri büyümüştü. Başını iki yana sallarken "Hayır," diye mırıldandı. "Hayır, hayır, hayır."
Sonlara doğru ses tonu arttığında yerdeki melek figürlü plastik bibloya tekme atmış ve eliyle yüzünü kapatarak yere çökmüştü. Geldiğimden beri sessizce ağlayan Danielle, Harry'nin bu davranışları ile hıçkırıklarının sesini artırmıştı. Başını Liam'ın göğsüne gömerken sesi artık daha boğuk geliyordu.
Niall ayağa kalkıp Harry'yi tuttuğunda Louis ile göz göze geldim.
"Daha fazlasının olduğunu biliyorum Evelyn." diye mırıldandı ancak herkes duymuştu. Niall, Harry'yi ayağa kaldırmış güçlü kalmakla ilgili birkaç cümle söylüyordu ancak Louis'nin dediği ile herkes durmuş, tekrardan bize odaklanmıştı.
"Ne demeye çalışıyorsun Louis?" diye sıkılgan bir tavırla sorduğumda konuştu.
"Tiffany'ye neden şu anda söylettiğini biliyorum, birazdan Zayn'in sinirle gelip sana küfür edeceğini de biliyorum."
Her şeyi nasıl bilebildiğine şaşırdığımda çaktırmamaya çalışarak gözlerimi devirdim. "Zayn, bazılarımızın aksine insanları yargılamayacak ve kötü söz söylemeyecek kadar nazik bir çocuk."
Louis yapay bir şekilde güldüğünde "Eğer sevdiği kız, senin sayende ona bazı şeyler söylüyorsa, bazılarımız gibi fazlasıyla kötü olabiliyor." dedi.
Dudağımı ısırarak Harry'ye baktığımda "Ne gibi, bazı şeyler?" diye sordu, burnu kızarmıştı.
"Sen söylemek ister misin Evelyn?" diye dudaklarını büzen Louis'ye sinirli bir bakış atıp "Pekala," diye konuştum. Danielle yorgun bir şekilde bize bakarken "Tiffany'ye size öleceğini söyle-" sözümü kesti.
"Ölmeyecek."
Sesindeki öfke beni durdurduğunda "Özür dilerim," diye mırıldanıp devam ettim. "Tiffany'ye size kötü olduğunu söylemesi gerektiğini anlattım."
Louis, Harry'nin oturmadığı yere, yanıma otururken işaret parmağını da düşünür gibi çenesine koymuştu.
"Çok iyisin Evelyn, peki sence neden bize söylemeliydi?"
"Çünkü," diye titrek bir nefes verdim. Tiffany'ye, onlara söyleyip hayatlarından çıkması gerektiğini anlattığımı söylersem, herkes beni öldürebilirdi. "Bilmeyi hak ediyordunuz ve durumu gitgide kötüleşiyordu."
Louis anlayışla başını sallayıp dostça bir tavırla omzumu sıvazladı ve "Teşekkürler, harikasın." diye konuştu. "Anlatmamakta ısrarcıysan ben," derken çalan kapı ile duraksadı. Memnun bir ifadeyle "Ya da Zayn anlatır." dedi.
Liam, Danielle'ın yanından kalkıp kapıyı açtığında Zayn ve Tiffany içeri girmişti.
Zayn'e korkuyla baktığımda beni görmeden konuşmaya başladı. Yağmurda fazlasıyla ıslanmıştı ve ceketi Tiffany'nin üzerindeydi.
"Çok fazla ameliyat ve ilaç tedavisinde bulunması gerekiyor, dediler. Vücudu kaldırmayabilir dediler ancak bakın dedikleri gibi tedavilerle kurtulabilir. Amerika'ya gideceğiz ve Tiffany bize ne kadar güçlü bir kız olduğunu gösterecek, değil mi?" diye sorduğunda Tiffany de yorgun bir gülümsemeyle "Aynen öyle," diye konuştu.
Zayn, arkasındaki Harry'yi fark ettiğinde gözlerinin ağlamamak için kıpkırmızı olduğunu gördüm. Zayn, Harry'ye sarılıp bir şeyler fısıldadığında Harry hafifçe gülümsedi ve başını salladı.
Sonra Tiffany'nin ıslak oluşuna aldırmadan ona sarıldı ve "İyi ki doğdun, biraz geç de olsa." diye mırıldandı. Tiffany gülümseyerek ona teşekkür ederken Louis'nin bana sırıtarak baktığını biliyordum.
"Zayn, bak burada misafirimiz var." diye alayla konuştuğunda Danielle'ın Liam'a "Amacı ne?" diye sorduğunu duydum.
Zayn, bir iki adım attığında beni görmüştü. Çenesi kasılırken keskin bir sesle "Evden gider misin?" diye konuştu.
Tiffany, "Zayn," diye konuştuğunda Zayn onu önemsemeden bana bakıyordu.
Yutkunduğumda ayağa kalkmıştım. Harry'nin eliyle Zayn'i durdurup "Neden?" diye sorduğunu fark ettim.
Louis, Zayn'den önce davranıp "Çünkü Harold, Evy seni Tiffany'den o kadar çok kıskanıyordu ki hayatınızdan çıkıp gitmesi için Tiffany'ye söyletti. Böylece bizim iyilik timsali Tiffany'miz," dedi ve biraz durup Tiffany'ye göz kırptıktan sonra devam etti. "Bizi üzmemek için hayatımızdan çıkacaktı ve sonra seni kıskanmadan istediği gibi seninle yaşayacaktı."
Harry kaşlarını kaldırmış bir şekilde bana baktığında "Doğru mu bunlar?" diye sordu.
Zayn ve Louis aynı anda "Evet." derken ben "Hayır." demiştim. Benimle beraber "Hayır." diyen kişiye şaşkınlıkla döndüğümüzde Tiffany bir adım atıp "Evelyn sadece sizi düşünüyordu, olayları çok farklı yorumluyorsunuz." diyen Tiffany'ye kaşlarımı kaldırmamak için kendimi sıkmıştım.
Louis demek istediklerimi deyip "Senin sevgilin biraz saf sanki," dediğinde Zayn gözlerini devirdi ve "Biraz mı?" diye sordu.
Normalde gülünecek bir diyalog olmasına rağmen Louis dışında kimse gülümsememişti bile.
Danielle başını kaldırıp "Louis, nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?" dediğinde harekete geçip "Bana karşı olan saçma önyargını büyütmen ve bu konuma getirmen çok çirkin bir davranış Louis." dedim. Louis ise gülüp "Neden sana önyargılı davranayım?" diye alayla sordu. Sonra Danielle'a dönüp "Liam'la ilişkini bir kız tehdit ediyor olsa onu yok etmek için her şeyi yapmaz mısın Dani?" diye sorduğunda Tiffany "Ben onların ilişkisini tehdit etmiyordum." diye inatla konuştu. Harry başını yere eğerken diğer herkes Tiffany'ye dönüp "Ciddi misin?" diye mırıldanmıştı. Vay canına, Harry'nin ondan hoşlandığından haberi yoktu. Bu konuyu deşmelerini istemeyen Harry başını iki yana sallayarak "Amerika ile ilgili ne zaman doktor araştırmaya başlayacağız?" diye sordu.
Niall ile göz göze geldiğimizde ifadesiz bir yüz ifadesi ile yanında durduğu kapıyı açıp eliyle bana işaret etti.
Dişlerimi sıkıp kapıya doğru ilerlediğimde "Çok misafirperversiniz, önyargı denen şeyin sizde gram olmaması ne lütuf." diye alayla konuştum.
Zayn iğneleyici bir sesle "Teşekkürler, yine bekleriz." derken Louis ise katı bir sesle "Harry sana dün yeterince misafirperver davranmış olmalı Evelyn, boynundaki iz aşk öpücüğünüzün hatırası mı?" diye sordu.
Gözlerimi alayla kısıp "Evet," dedim."Larry'cilik oyunun bittiyse gideceğim."
"Geç bile kaldın." diyen Louis'ye gözlerimi devirdiğimde Liam olduğu yerden "Evelyn," dedi. "Dur."
Durup şaşkınlıkla ona baktığımda "Bir saniye çocuklar, nasıl eminsiniz bu kadar?" diye sordu.
Zayn sinirle bana baktığında "Çünkü bugün hastaneden sonra Tiffany, benden ayrılmak istediğini ve Norfolk'a yerleşmek istediğini söyledi."
Danielle tiz bir "Ne?" dediğinde gülümsedim.
Neden izin vermedin, diye sormak istemiştim ancak Zayn yanıtladı zaten.
"Sonra da Evelyn'in söylediği şeyleri deyince anladım."
"Evelyn, gitsen iyi olacak." diyen Harry'ye döndüğümde başımı sen de mi, der gibi iki yana salladım. Louis, zaferle gülümserken Harry benimle beraber odadan çıkmıştı.
"Bir şey demeyecek misin?" diye sorduğumda başını yavaşça iki yana sallayıp "Ne demeliyim?" diye sordu.
Buruk bir şekilde gülümseyip başımı iki yana salladım, ağlamamak için kendisini sıktığından dolayı gözleri kıpkırmızıydı.
"Bana dürüstçe cevap ver, Harry." dediğimde başıyla onayladı. "Hala ondan hoşlanıyor musun?"
Bu sorum üzerine yüzü donduğunda önce içeriye sonra da bana baktı.
"Evet." diye sıkıntı ile başını salladığında gülümsemeye çalıştım.
"Beni kullandın."
Bir adım atıp kararlı bir şekilde "Hayır, bu aşağılık bir davranış olurdu Evelyn." diye konuşurken geriye doğru bir adım atıp kapıyı açtım.
"O zaman," diye konuşup derin bir nefes aldım. Ağlamamak için hızla gözlerimi kırpıştırırken "Sen en aşağılık insansın." dedim.
Dudakları bir şey demek için açıldıysa bile buna fırsat vermeden ev çıktım.
Harry"O zaman, sen en aşağılık insansın." deyişi zihnimde sürekli yankı yaparken öylece arkasından bakıyordum.
Tiffany'nin 'kurtulma şansının' konuşulduğu bir hastalıkla uzun süredir kendi başına baş etmeye çalışıyor olması, ona karşı olan karmaşık hislerim ve Evelyn'in olaya bir anda çok farklı yönden dahil olması ve Zayn'le aramızın fazla tuhaf olması beni oldukça yıpratıyordu. Dayanamayacak gibi hissediyordum. Oturup bir köşede sessizce ağlamak istiyordum.
"Kıvırcık," sesini duyduğumda irkilip arkamı döndüğümde Danielle'ın bana kızarmış gözleri ile baktığını gördüm. "İyi misin?"
Başımı olumsuzca salladığımda bunu beklemiyor olmalı ki kapıyı kapatıp beni kolumdan bir odaya doğru sürükledi.
Liam ile olan bir sürü fotoğraf krem rengi duvarı kaplıyor olduğuna göre kendi odasına getirmişti.
"Konuşmak ister misin?" diye sordu.
"Danielle," diye söze başladığımda sesimin titrek çıkmasını beklemiyordum. Gözleri endişe ile büyürken " Ben çok kötü hissediyorum." diye fısıldadım.
Karşıdaki koltuğa çöktüğümde o da yanıma oturup "Harry," diye söze başladı. "Konuşabilirsin her şeyi, aramızda olacak."
Başımı biliyorum der gibi salladım, harika bir insandı. Liam'ın doğru kişiyi bulmuş olması beni fazla mutlu ediyordu ancak ben ne zaman kendi adıma mutlu olacağım diye düşünmeden yapamıyordum.
"Onu hala seviyorum ancak geçti sanmıştım, beni seven birisi ile olursam geçer sanmıştım. Yapamadım, Evelyn'i üzmekten başka bir şey yapmadım."
Başını anlar gibi salladığında devam ettim. "Tiffany'ye bir şey olacak diye çok korkuyorum, keşke daha fazla yanında olsaydım diye düşünüyorum." derken Danielle dolmuş gözleri ile beni durdurdu. "O ölecek gibi konuşma Harry."
Başımı salladığımda "Sadece beni şu düşünce perişan ediyor Dani, Zayn daha fazla yanında olacak onun ve ben sadece uzaktan izlemeye devam edeceğim."
Burukça gülümseyip "Tiffany'nin senin ondan hoşlandığını anlamamış olması tuhaf, bu yaşadığın şey de çok iğrenç. Sevdiğin kişi gözünün önünde en yakın arkadaşın ile ve sen sadece izliyorsun." dediğinde dudağımı ısırdım.
"Ona sarılmak istiyorum, buna her şeyden çok ihtiyacım var Danielle."
"Sen," diye konuşan Danielle'a baktım. "Harika bir insansın Harry, kim ne derse desin."
Evelyn'in söylediklerini hatırladığımda burukça gülümsedim.
"Bana gülümsemişti, benim için çok farklı olduğunu anladığım andı o." diye açıkladığımda kapı açıldı.
İçeriye giren Tiffany kısık sesle "Danielle," diye konuştuğunda kızarık yeşil gözlerine ve sarıya dönen tenine baktım. "İçeridekiler seni çağırıyor."
Danielle oturduğu yerden kalkarken odadan ayrılacak gibi duran Tiffany'ye "Neden oturup Harry ile biraz konuşmuyorsun, konuşmaya ihtiyacı var gibi." dediğinde Tiffany onaylayıp Danielle'ın arkasından kapıyı kapattı.
İçimden Danielle'a milyon kez teşekkür ettiğimde Tiffany yanıma oturup bana baktı.
"İyi misin?" diye sordu.
Ağlamam çok saçma olurdu, yapmamalıydım ancak gözlerimin dolmasına engel olamıyordum.
Beni mutlu eden kişi de dibi yaşatan kişi de oydu.
"Tiffany," diye çaresizce konuştum. "Bana sarılır mısın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Laughed to Life • Zayn Malik | (UNEDITED)
Fanfiction❝Senin aşkına sahip olmam, onu kaybetmem anlamına da geliyor. Ve ben, ne seni ne de senin aşkını kaybetme düşüncesine katlanamıyorum.❞ * İşte olmuştu, onu kaybetmiştim ancak aşkı hala benimleydi. Sonsuza dek ve daima. * HİKAYE ŞU AN UNEDITED HA...