İşte o gün gelmişti.
Halk kraliçenin verdiği emirlerle tüm sokakları donatmıştı. Her yerde Lalisa ve Jungkook'un isimleri yer alırken işte masallardaki gibi bir düğündü bu.
Annesini kaybederek yola başlayan Lalisa, kararlarını yanlışlarıyla öğrenerek kendisi geliştirdi, kalbinin sesini dinleyerek aşık olduğunu adamla bir ömür geçirmeye yemin etti.Artık lanetler yoktu, şimdi aşkları onların tatlı ve sevimli belalarıydı.
Hayatlarının sonsuzluğuna kadar yemin ettiler birbirlerine.
Lalisa beyazlar Jungkook ise güzel takım elbisesi içinde güzel bir düğün töreni yaptılar.Jungkook mutluluğundan havalara uçacaktı, o uzun hayatı boyunca tek bir kişiye aşık olmuştu ve onunla da o uzun hayatının devamını geçirecekti. Daha ne isterdi ki?
Düğünleri hayallerindeki gibi olmuştu. Uçsuz bucaksız hayatlarında en güzel gün oydu. Gece olduğunda aşklarını tadlandırdılar.
Sabaha kadar birbirleriyle seviştiler.
Aşkları onları asla rahat bırakmadı.Fakat o gece iki genç mutsuzdu, mutlu olacaklarını zanneden kişiler de kendileriydi.
Mutlu olmak istiyorlardı ama gururları önlerine geçiyordu.
Jimin ve Chaeyoung, birbirine benzeyen iki aşık. Birbirlerine o kadar benziyorlar ki inatları da tıpkı birbirleri gibi.
Buna son vermek istedi Jimin, daha fazla sevdiğim kadından uzak durmak istemiyorum dedi. Odasından ayrıldığında karşısında sevdiği kadını gördü.
Bilmiyordu ki kadın da onu çok özlemişti.
"Bitirelim Jimin ben daha fazla beklemek istemiyorum." Dedi Chaeyoung dolu gözleriyle.
Jimin göz yaşlarına hakim olamadan sarıldı sevdiğine. Alnından öptü kalın dudaklarıyla, sonra sevdiği kadının dudaklarına yapıştı. İlk öpüşleriydi. Kim bilebilirdi ki bu kadar uzun süreceğini ve aşk dolu olacağını? "Neden bu kadar bekledim ki?" Dedi Jimin.
"Neden bekledin sevgilim?" Dedi dolu gözleriyle Chaeyoung sonra Jimin onu kolundan tuttuğu gibi odasına çekti.
Tekrar dudaklarından asıldı kızın. Yavaşça yatağına yatırdı. Chaeyoung ürkek gözlerle sevgilisinin gözlerine baktı. Onlar da tatmak istiyordu vücutlarının tadını. Lalisa ve Jungkook'tan farkları kalmamıştı o gece.Jisoo ve Namjoon o geceyi dışarda romantik bir akşam yemeği yiyerek geçirdiler. Şehrin manzarasına bakarak dileklerini birbirlerine söylediler, onlar çok büyük bir aşka sahipti. Namjoon başka bir adama vermişti karısını sırf o hayatta kalsın diye. Pişmandı bu kararından hala. Ama şimdi o hayatta olduğu için tanrıya şükrediyordu.
Taehyung Jennie ile vakit geçirmek istiyordu ama Jennie dikiş odasını topladığı için olmaz diyip duruyordu. Jennie çok sıkı çalışmıştı ve gerçekten yorulmuştu, tam bir ay boyunca durmadan dikiş dikmiş elbiseleri yetiştirmek için gece gündüz çalışmıştı.
Taehyung karısının boynuna yumuşak bir öpücük kondurdu. "Taehyung bitireyim geleceğim." Dese de laf söz dinlemeden karısına öpücükler konduruyordu."Yarın yaparız sana yardım ederim ben de burayı toplamana."dedi Taehyung. "Olmaz yarına bırakmayacağım."dedi Jennie.
"O zaman ben de seni bırakmayacağım."diyip kucağına aldığı gibi evlerine götürdü Jennie'yi. Jennie küçük bir çığlık atmıştı.
Herkes mutluydu bu masalda. Herkes sevdiğine kavuşmuştu.
Daha ne olabilirdi ki?
Herkes bir gün zaten mutluluğu tadacaktı.
Mutlu sonlu masallar için, bir şeyler feda etmek gerekir.
Onu bu hikayedeki herkes yapmıştı, herkes bir şeylerden feda ederek mutlu olabilmişti.Şimdi sizlere soruyorum, vampirler gerçek mi? Yoksa onlar hayal dünyamızın gerçekleri mi?
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAMPİRE HİSTORY
Ma cà rồngLİSKOOK LİZKOOK Bir tesadüf değildi bu eskiden gelen emir bütün hayatımı değiştirdi Vampirler mi? Öyle şeyler var mı? 18 yaşımda vampir olduğumda anladım artık var olduklarını #history 14