Başlayalım bakalım...
"Lalisa!!" Diye bir bağırma duyduğumda sese döndüm.
Bu sesi nerde olsam tanırdım.
"Jungkook!" Hızla gelip bana sarıldığında, kan akışımın hızlandığını hissettim, hem hızlanıyor hem de sıcak kanı damarlarımda akarken hissediyordum.
"Çok korktum." Dediğinde "Ben de" dedim.
"Biraz daha içeride kalsaydın, içeri girecektim." Dediğinde başımı okşuyordu.
Bense sadece onun kokusunu içime çekiyordum.
Saçlarıma gömdüğü başını hiç kaldırmıyordu.
"Bundan sonra asla korkma çünkü seni asla yalnız bırakmayacağım." Dediğinde gözlerimin doluşunu hissettim.
"Bundan sonra asla yanından ayrılmayacağım, asla bırakmayacağım seni"
O konuştukça ben onun omzunu ıslatıyordum.
"Korkmayacağım Jungkook"dediğimde başını omzumdan kaldırıp yüzüme baktı," Bir şeyin yok değil mi?" Dediğinde başımı iki yana salladım.
"Olmasına da asla izin vermem" diyip gözlerime usulca baktı, rüzgar sayesinde ahenk içinde uçuşan saç taneleri çok hoş duruyordu.
Sarayın dışında sessiz bir yerde birbirine kenetlenmiş iki vücut.
Dudaklarıma yapışması ile bu sessiz ortamı yıkıp geçmişti.
Dudaklarının hissini , dokusunu kısa sürede tekrar hissettiğim için çok mutluydum.
Dudaklarımdan , dudaklarını çektiğinde gözlerimdeki gözlerine hayran hayran bakıyordum galiba her saniye aşık olmaya devam ediyordum."Seni seviyorum sevgilim, asla da bırakmayacağım." Dediğinde derin bir nefes aldım, sonunda beni benden daha çok seven güzel bir adamın kollarında çok huzurluydum.
"Hadi artık gidelim burdan" dediğinde başımı hızlıca salladım ve elimi tutmasıyla hızlıca eve varmıştık.
Kapıyı Chaeyoung açmıştı, içeri girdiğimde herkesin yüzündeki rahatlamayı görmüştüm, hepsi de beni artık kabul etmişlerdi ve seviyorlardı.Jungkook'a dönem bakışlarım şaşkına dönmüştü çünkü o, Jimin'e sinirle bakıyordu.
"Lan! Jimin sen ne şerefsiz bir insansın? Senin yüzünden canımızdan olacaktık! Ne diye saraya gidiyorsun neden ?! Söyle neden?!"
"Ben miyim şerefsiz?! Bunu o it Seokjin'e söyleyeceksin!! Saraya gitme sebebim büyük kral içindi, o beni çağırdı ben de yanına gittim, bana bir kaç dosya verdi, al onlar da burda, yapacağımız planı hazırlamış fakat ben sonra bir asker tarafından yakalandım, beni vurdular. Yani olay benim yüzümden gerçekleşmedi!"
Dediğinde hala aynı olan yüz ifadesine sahip olan Jungkook'a baktım.
Bu sefer gözleri Chaeyoung'a dönmüştü.
"Sen de salaksın! Bu adama aşık olduğun için, sen onu hayatta tutarken o senin canını her saniye tehlikeye sokuyor!"
"Chaeyoung'a laf söyleyemezsin Jungkook!"
"O benim kardeşim Jimin! Onun sağlığı önce benim umrumda! Ve senin gibi her saniye olay çıkartan birinin yanında durmasını istemiyorum!"
Dediğinde kaşlarımı çattım, bu olamazdı Chaeyoung onu seviyordu.
Chaeyoung'a döndüm kızarık dolu gözleri ile Jugnkook'a bakıyordu.
Jungkoook'a döndüm."Hayır Jungkook, bunu yapma!" Dediğimde bana dönen bakışları az önce yaşadıklarımızdan eser olmadığını ortaya koymuştu.
"Buna karışma Lalisa!"
"Hayır karışacağım! O Jimin'i seviyor, benim seni sevdiğim gibi, biz de onlar yerinde olsaydık yine de ayrılacak mıydık?"
"Eğer senin sağlığına zarar vereceksem, senden ömür boyu uzak kalırdım Lalisa."
"Hayır, yanımdan ayrılmazdın Jungkook, beni korumak için elinden ne geliyorsa yapardın aynı şimdi yaptığın gibi, şimdi onlara böyle bir kısıtlama getirmeyeceksin!! Çünkü onlar birbirlerini sevmekten başka bir şey yapmıyorlar!"
"Birbirlerini mi? Chaeyoung sadece Jimin'e aşık! Jimin'in onu sevmek gibi bir düşüncesi yok!" Dediğinde kaşlarımı çatıp Jimin'e baktım.
"Jimin?" Dediğimde başını iki yana salladı.
"B-ben onu seviyorum sadece onun bana olan duygularından emin olmak istedim, bu yüzden biraz bekledim."
Dediğinde Chaeyoung'a bakıp gülümsedi.
"Seni seviyorum Chaeyoung" dediğinde titreyen sesi her şeyi söylemişti aslında.
Chaeyoung ise kısaca gülümsedi ve arkasını dönüp odasına girdi, tüm söylenenler ağır gelmiş olmalıydı.
Onun yanına giderken koluma sarılan elle duraksadım.
"Bırak yalnız kalsın" dedi Jungkook.
Elini kolumdan çektikten sonra.
"Söylediklerinle yeterince yalnız hissettirdin!" Diyip Chaeyoung'un yanına gittim.
Kapısını açıp içeri girdiğimde yatağında ağlayan bir sincap görmüştüm.
Yanında gidip ona sımsıkı sarıldım, buna ihtiyacı olduğunu biliyordum.
Benim de sarılmaya ihtiyacım olduğu zamanlarda sarılan kimsem yoktu, ama ben de gidip yastıklarıma sarılmıştım.
Chaeyoung da bana sarıldığında beraber yatağa yattık ve uyumaya başladık.
İki kız sarılarak her şeyi anlatmıştık birbirimize.Sabah olduğunda onun yanından ayrılıp, odasından çıktığımda koltukta kızarık gözlerle bana bakan Jungkook'u görmüştüm.
Yüzünü hızla silip lavaboya gittiğinde, onun da üzüldüğünü anlamıştım.
O da bunları söylediğine pişman olmuş olmalıydı.
Ben de peşinden gittiğimde, yüzünü yıkadığını gördüm.
Onun da sarılmaya ihtiyacı var mıdır ki?
Bence vardır.
Beline kollarımı sardığımda karın kaslarını hissetmiştim, evet sırtından sarılmış olsam bile hissediyordum, başımı sırtına dayadım.
Ellerini benim ellerimin üzerine koyduğunda içimde hareketlenen kelebekleri anlatamam.
"Biraz zaman her şeyi yola sokacaktır, merak etme sevgilim."
Kollarımı belinden ayırıp bana döndüğünde gözlerine baktım.
"Bence de" diyip sarıldı.
Ay sen kız kardeşine bağırdığın için ağlıyor musun?
Tatlış tavşan seni!
"Hey seni duyabiliyorum."
Sırıtıp dudağına öpücük bırakıp hızla mutfağa koştum.
"Bu kadar mı?" Diye bağırdığında gülümsedim.
Kahvaltı hazırlamalıyım ama...Acaba gece boyunca hiç uyumadı mı?
Zor günler geçiriyorken onun yanında olmalıyım.
Her seferinde bana destek olan taraf o oluyor.
Kahvaltı sofrasını bir çırpıda hazırladıktan sonra yanıma gelişini izledim.
"Tanrı aşkına! Jungkook bana neden yardım etmedin!"
"Pardon öpüp kaçıyorsun bir de yardım mı edeyim, ben orda uzun bir öpücük beklerken." Dediğinde gülümsedim.
"Sonra, neyse hadi Jimin'i çağır."
"Onu çağırmam ben" dediğinde gözledimi kısarak baktım.
"Hayır Jungkook gidip çağırıyorsun!" Dediğimde omuz silkti, bense onun omzuna vurdum.
"Ya hadi ama!" Uflayarak Jimin'in yanına giderken ben de Chaeyoung'u çağırdım.
Hepsi geldiğinde sessizlik kendini korumuştu.
"Afiyet olsun" dedim ve onları izledim, Jimin sessiz bir şekilde Chaeyoung'a bakıyordu, Chaeyoung ise tabağını öylesine karıştırıyordu.
Jungkook ise Chaeyoung'a bakıyordu.
Dikkat çekmeliydim galiba.
Çatalımı sertçe tabağıma bıraktıktan sonra tüm bakışlar bana toplandı."Bugün size sürprizim var." Hepsinin kaşlarının havaya kalkması beni de mutlu etmişti, aslında bugüne dair hiç planım yoktu ama bir anda aklıma gelen fikirle onları eğlendirebileceğimi düşündüm.
"Neymiş?" Dedi Jungkook.
"Dün parti alanına giderken görmüştüm, atlar vardı, onlara binelim mi? Bir günlüğüne kiralarız." Dediğimde gülümsedim.
O ise kaşlarını çattı.
"Atlar benim babamındı ama ben de para kazanmak için satmıştım ama istediğini yapabiliriz." Dedi Jimin.
"Burada atlara sahip olan siz misiniz?" Dediğimde başını iki yana salladı.
"Burdaki tek at çiftliği bize aitti fakat sonra başkasına devrettik, ama onlardan rica edebiliriz." Dediğinde gülümsedim.
Jungkook'a dönüp istediğimi belli ettim.
"Olmaz" dediğinde göz devirip gülümsemem yok olmuştu.
"Ama neden olmasın?" Dediğimde kaşlarını çattı.
"Dün Jisoo seni kurtardı diye ortalıkta gezemezsin!" Dediğinde ofladım.
"Ormanda gezeriz orada kimse olmuyor! Hatta bir keresinde birlikte gitmiştik." Dediğimde Chaeyoung"a baktı tabiki o bizi dinliyormuş gibi görünmüyordu."Chaeyoung?" Dedi Jungkook.
"Efendim." Diyip bize döndüğünde aslında ne kadar değiştiğine şahit olmuştum.
"At binmeye gidelim diyoruz sen ne dersin?" Dediğimde gülümsedi, o kadar soğuk bir gülümsemeydi ki neredeyse ağlayacaktı.
"Olur benim için fark etmez." Dediğinde istemediğini anlayabiliyordum, ama bu mutlu olmasını sağlayabilirdi belki güzel bir gün geçirdikten sonra mutlu dönerdi eve ve mutlu olmaya devam ederdi."Gidelim bence, hadi lütfen gidelim, Jungkook" dediğimde
"Of iyi tamam" demesiyle yaşasın diye bağırdım.+20 beğeni
+30 yorum gelmezse bölüm gelmeyecek
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAMPİRE HİSTORY
VampireLİSKOOK LİZKOOK Bir tesadüf değildi bu eskiden gelen emir bütün hayatımı değiştirdi Vampirler mi? Öyle şeyler var mı? 18 yaşımda vampir olduğumda anladım artık var olduklarını #history 14