•10•

778 57 21
                                    

Sevgiyle kalın.

|oy vermeyi unutmayın|

Kafam bedenime ağır gelirken pencereden giren güneş gözümü açmamı neredeyse imkansız kılıyordu. Yatakta sırt üstü dönüp yastığımın yanındaki telefonuma uzandım. Saat 18.21 mi? Bu saate kadar uyumuş olamazdım. Kendimi zorlayıp ayaklandığımda hiç beklemeden koridora çıktım. Duyduğum kahkaha sesleriyle yan tarafımdaki kapısı aralık olan odaya girdim.

Azer belinde havluyla biriyle konuşunca onu o halde görmemin verdiği tepkiyle kısa bir şok yaşayıp arkamı döndüm. Beni fark ettiklerinde Burhan kapıya doğru geldi. "Günaydın yenge." Ona başımla günaydın dediğimde Azeri bir bakış attı. "Abi ben dönüyorum o zaman siz gelirsiniz." Sezenden onaylayan mırıltılar çıktığında hızlı adımlarla merdivenlerden aşağı inmişti.

Azerin tek olduğuna emin olduğumda ise arkamı döndüm. Belinde hala bir havlu vardı ve üstü çıplaktı. Koskoca insandım bundandı etkilenecek değildim. "Akşam olmuş neden uyandırmadınız beni? Bugün düğün günü birde!"

Sitemkar sesime rağmen mimiksiz bir yüzle bana baktı. "İzin verirsen giyineceğim. Sen de giyin çıkalım."

Soğuk tavrı yüzüme bir rüzgar gibi eserken ayılmıştım. Ona doğru bir kaç adım attım. "Noluyor Azer?"

Bakışları saniyelik beni bulduktan sonra alayla güldü. "Hatırlamıyor musun?"

İlk defa bu kadar yakından gördüğüm vücudu gerçekten iyiydi. Baya, baya iyiydi. Esmer teni insanın ağzının suyu dalana kadar seyredilecek gibiydi.

"Neyi?" Dedim saniyede. "Neyi hatırlamam gerekiyor?"

Bedenini bana döndürdüğünde bakışlarımı yüzüne çıkardım. "Karaca sen benimle dalga mı geçiyorsun? Kızım ben 28 yaşındayım. Çocuk avutmuyoruz burda. Önce reddet sonra gel evlenelim de. Sonra birbirimizi seviyoruzdur belki falan. Şimdide sarhoştum hatırlamıyorum mu diyeceksin?" Sinirle art arda konuştuğunda anlamaya çalıştım. Dün sanırım biraz fazla kaçırmıştım. Ve anladığım kadarıyla ona seni sevmiyorum demiştim.

Çok kırılmıştı. Bunun sebebi ise tamamen bendim. Ben üzülmeyim diye her şeyi tapan adamı paramparça etmiştim. Düşüncelerim gözlerime yaş olarak geldiğinde gözlerimi yumdum. Uzun zamandır kendi içimde verdiğim savaş alkol etkisiyle Azere gitmişti. Ben Azeri seviyordum. Beni böyle güzel seven bir adamı nasıl sevmezdim? Sadece korkuyordum. Kaybetmekten, benden vazgeçmesinden ve yine kimsesiz kalmaktan. Yutkunduğumda başını iki yana sallayarak eliyle kapıyı işaret etti. "Giyinmem gerekiyor Karaca. Geç kalacağız."

Bir kelime dahi edemeden odadan çıkıp kapıyı kapattım. Gözlerimi yumduğum an bir yaş firar edip yanaklarıma düştü. Azer bunu hak etmemişti.

*

Üzerimdeki elbiseye aynadan baktıktan sonra rujumu yaymak için dudaklarımı birbirine bastırdım. Kapım çalındığında Azer olduğunu bildiğim için kendi kafamda yaptığım planı uygulayıp, arkamdaki fermuarı açtım. "Azer yardım eder misin?" Sözlerim le odaya girdikten sonra beni baştan aşağı süzüp yüzüme baktı. Ona arkamı döndüm. "Fermuarı kapatamadım."

Adım seslerinden yanıma geldiğini anlayınca gerilmeye başlamıştım. Soğuk ellerini belimde hissettiğimde irkildim. Onunda nefesini tuttuğunu fark ettiğimde biraz daha sokuldum. Fermuarı yavaşça çektiğinde benden ayrılmasına müsade etmeden ona döndüm. Gözlerime tepeden bakarken gülümsedim. "Eğer sana aşık değilsem," elini tutup sol tarafıma bastırdım. "Neden bu kadar hızlı atıyor?"

"Yarın bir anlık heyecandı dersin Karaca." Dediğinde içimden kendime bir küfür savurdum.

"Kararsızlığım senin sevgine olan inançsızlığın yüzünden değil Azer. Ben ilk defa bu duyguları tadıyorum. İlk defa biri beni kendinden çok düşünüyor. Annem bile önce Akını düşünür sonra beni. Beni anla demeyeceğim. Ama bir şansı hak ettiğimi düşünüyorum." Dedim ellerimi boynuna götürüp ensesinde birleştirirken.

Bana gülümseyip anlıma dudaklarını bastırdığında cevabımı almıştım. Ellerini belime doladığında ona mümkünmüşcesine biraz daha yaklaştım. "Karaca biraz daha böyle durursak kendimi tutamayacağım."

Kıkırdayıp parmaklarımı saçlarına geçirdiğimde bana doğru eğilip dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Kafasının arkasında duran elimle kendime daha çok bastırırken dillerimiz birbirine dolanmıştı. Anın hazıyla ensesinde olan elimin tırnaklarını sırtına doğru bastırdığımda ağzımın içine inlemişti. Bu onu daha fazla delirtmiş gibi zaten mini olan elbiseni takmadan beni kucağına almıştı. Bacaklarımı ona doladığımda dikkat ederek beni yatağa bırakıp üzerime yerleşti. Dudakları alt dudağımı emerken üst dudağının tadına baktım. Erkekliğini kasıklarıma bastırdığımda bu sefer inleyen bendim. Hoşuna gittiği için bir kaç kez daha yaptığında alt dudağını ısırdım. Dudakları boynuma küçük küçük öpücüklerle inerken telefonu çalmıştı.

Çalan telefonuyla dudaklarını boynumdan ayırıp alnını alnıma dayadı. Telefon çalmasa duyabileceğimizi sanmıyordum. Kısa bir küfür savurup aramayı yanıtladı yanıtladı. "Efendim Yılmaz? Tamam geliyoruz." Bakışları bana tekrar döndü. "Beni delirtiyorsun."

"Rahatsız mısın bu durumdan Azer Kurtuluş?"

Dudaklarıma kısa bir öpücük daha bırakıp geri çekildiğinde başını iki yana salladı. "Başım gözüm üstüne Karaca Koçavalı." Bende onun gibi düzeldim. Aynadan kendime bakıp eteğimi ve elbisemi düzelttikten sonra dağılan rujuma baktım. Bulduğum peçeteyle ayna karşısında silmeye çalışırken Azer arkamda belirdi. "Bence güzel duruyordu."

"Geç kaldık ayıp olacak." Dedim. Yataktaki çantamı aldığımda zaferle birlikte arabaya atlayıp düğünün yapılacağı kırsal alana geldik. Topuklu giydiğim için kendime kırarken yanıma gelen Azer elini uzattı. Parmaklarımı parmaklarına kenetleyip onunla birlikte yürüdüm. Sanki ne giyeceğimi biliyor gibi benimle bir uyum içerisinde giyinmişti. Siyah ceket, siyah gömlek ve siyah bir kumaş pantolon. Bir kaç göz bize döndüğünde sahnenin yanında oturan Yılmaz'a çantamı uzatıp Azeri'n peşinden gelin ve damadın masasına yürüdük.

"Hayırlı olsun kardeşim." Azer Bilal'e erkekçe sarılırken bende Nuran'a sarıldım. Ardından Bilal'de sarılıp tebrik ettim. "Savaş abi yok mu?" Dedi Azer etrafı süzerken.

"Elif'in elbisesi yırtıldı. Değiştirmeye gittiler çok oldu. Gelirler şimdi." Dedi Nuran isyanla.

"Tamam kardeşim. Biz annemlerin yanına gidelim bir şey olursa buradayım." Bilal onayladığında tekrar elini tuttum.

Birlikte yürümeye başladığımızda bana dönen bir kaç gözle rahatsız olmuştum. Fadik teyzelerin oturduğu masaya gittiğimizde elbisemin izin verdiği kadar eğilip Fadik teyzeyi öptüm. "Hoş geldiniz kızım."

"Hoş bulduk." Dedim ona gülümserken. Azer Yılmaz'ın yanına oturduğunda masadaki diğer kadınlara başımla selam verip Azerin yanındaki sandalyeye oturdum. Yılmaz eline tutuşturduğum çantayı bana geri verdiğinde ona teşekkür ettim.

Yanımdaki kadınların beni süzüp fısıldaşmalarıyla kulak misafiri oldum. 'Fadikin geliniymiş. Giydiğini gördün mü? İstanbullu ne beklersin ki?'

Duyduklarım kasılmama neden olurken yanımda Yılmaz'la konuşan Azere döndüm. "Hayatım," dedim. Yüzüme tebessümle baktığında ona ilk defa böyle hitap ettiğimi fark ettim. "Elbisem çok mu kısa?"

"Nereden çıktı bu?" Dedi tek kaşını kaldırıp. Bilmem dercesine omuz silktim. "Sen beğendikten sonra hiçbir şeyin önemi yok güzelim. Eğer benim sevdiğim kadın kendine bir şey yakıştırıyorsa kimseye laf söylemek düşmez." Ona hayran hayran bakarken uzanıp öpmemek için kendimle mücadele veriyordum. Seni hak edecek ne yapmıştım ben?

SAUDADEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin