•7•

822 59 21
                                    

Sevgiyle kalın.

|oy vermeyi unutmayın|

Zeynep kaşlarını çattığında havada olan elimi işaret ettim. "Zeynep." Elimi sıkıp geri çekildiğinde bakışları hala Azer'deydi. Yüzsüzdü.

"Siz geleceğinizi duyunca sarma yaptım. Sen seversin." Sabır dilercesine içimi çektiğimde Seyhan'ın kolumu sıvazlamasına tebessüm ettim.

Seyhan benim gibi Zeynep'e kötü kötü bakışlar atarken masaya eğilip tabağı aldı. "Bizde yapardık Zeynep, niye zahmet ettin?"

Tabağı Zeynep'in elinden çekiştirip aldım. "Bende çok severim." Tabağın üstündeki poşeti açıp sarmalardan bir kaçını ağzıma attım. "Ellerine sağlık. Çok güzel olmuş."

Azer, 'ne yapıyorsun' anlamında kaş göz yaparken omuz silktim. Çocukluk aşkıyla karşı karşıya oturan oydu.

"Karaca bana bi' su versene." Azeri'n sözleriyle gülümseyerek içeriyi işaret ettim.

"Mutfak orda." Azer bana sinirle bakarken gerilen ortamı herkes hissetmişti. O inatsa bende inattım.

Pes edip kalkarak eve girdiğinde herkes bana dönmüştü. "Bende şunları bırakayım." Elimdeki tabağı bahane edip mutfağa geçerken sinirle beni bekleyen Azerle karşılaştım.

"Ne yapıyorsun?" Dediğinde tabağı tezgaha bıraktım.

"Zeynep'in senin için sardığı sarmaları ortalıkta durmasın diye buraya bırakıyorum." Bana bakmaya devam ettiğinde tabaktan bir sarma alıp ona uzattım. "Yer misin? Çok güzel yapmış."

Başını iki yana sallayınca o sarmayıda ağzıma attım. "Seyhan bir şey mi dedi?"

Ona doğru yürüdüm. "Demesi gereken bir şey mi vardı?"

"Kelime oyunu yapma Karaca." Net çıkan sesine karşılık Karaca ellerini göğüsünde birleştirdi.

"Eğer Zeynep'in eski sevgilin olduğunu bilip bilmediğimi soruyorsan, biliyorum."

Azer arada kalan mesafeyi bir adımla kapattı. Birbirimize değmiyorduk ama gereğinden fazla yakındık. "Yanlış biliyorsun. Zeynep'le hiç sevgili olmadık."

"Sevmişsiniz sonuçta."

Azeri'n parmakları belimi bulduğunda kollarımı indirdim. Bedenlerimiz birbirine sığındığında bakışlarımı gözlerine çıkardım. "Ben sevmiştim. Ama o hep Burhanı sevdi. Bugünde beni bahane edip onu görmeye gelmiş." Duyduklarıma şaşırmıştım. Kızın günahını aldım. "Kıskanmana gerek yok."

"Kıskanmadım zaten. Eski sevdiğin kızla karşı karşıya oturmandan rahatsız oldum sadece."

Alayla sırıttı. Mümkünmüş gibi beni kendine biraz daha çektiğinde ellerim kollarından tutundu. "Demek kız arkadaşımsın."

"Değil miyim Azer?"

"Değilsin. Gönül eğlendiriyoruz." Düz çıkan sesiyle kaşlarımı çattım.

"Ben seninle gönül eğlendiriyorum derken ciddi değildim. Evlenme kararı almışız adam hala kız arkadaşım değilsin diyor." Sinirle Azerden ayrılmak için hamle yaptığımda Azer izin vermedi.

"Yorgun değilsen çocuklar çağırdı birlikte gidelim.

Başımı iki yana salladım. "Değilim. Ama biraz bekle üzerimi değişeyim."

Dudaklarını burnuma değdirdi. "Bence böyle güzelsin."

Elimi tuttuğunda parmaklarımı parmaklarına kenetledim. Beni ardından çekiştirip verandaya çıkardığında elimi bırakıp masadan araba anahtarını sandalyeden de ceketini aldı. Arabaya ilerlediğimizde Seyhan'a el salladım. Önce benim kapımı açıp oturmamı beklerken ardından şöför koltuğuna geçti. Anahtarı çevirip gaza bastığında eş zamanlı camı açtı.

"Havadan ayrı kalkamıyorsun." Dedim.

"Şehirlerin kokusu var." İç çekti. "Bazen o kadar özlüyorum ki, diyorum 'Azer çek git şehrine, İstanbul sana fazla'."

Sırtımı kapıya yaslayıp tamamen şöför koltuğuna döndüm. "İstanbul büyük ama sığamıyor insan." Dedim.

"Belki ilerde döneriz buralara." Ümitle gözüme baktığında tebessüm ettim.

"Belki."

Sessizleşsen ortam can sıkmaya başladığında Azer telefonu radyoya bağlayıp şarkı açtı. (Multide var.)

Şarkıyı mırılarken başımı cama dayadım. Bir kaç gün önce amcam ve Azer arasında, silahların hedefindeydim. Düşündüm. Önceden böyle biri değildim. Her adımımı düşünür, tartar ona göre hareket ederdim. Şimdi kalbimi dinliyordum. Doğru muydu? Bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey varsa mutluydum, huzur doluydum. Şu şehire girmeden geçmişimi, kaygılarımı ve korkularımı bırakmıştım. Dönüşte alırdım.

"Ne düşünüyorsun?"

Azeri'n sorusuyla tekrar ona döndüm. "Hiçbir şey. Ne kadar kaldı?"

"Geldik bile."

"Bu kadar kısa süreceğini bilsem yürürdük." Dedim.

•hayali!
Bir şey demeden çıktığında bende çıkmıştım. Yıkık duvarların ardında duran sahile baktım. Daldığını fark edince kendime gelip Azerin peşinden yıkık duvarlara yürüdüm. Bir kaç kişi gördüğümde Azer geride kaldığını fark edip elini uzattı. Ona tutunduğumda beni yanına çekti. Elini belime yerleştirip Yanımda yürürken bakışlar bize dönmüştü. Utanmıştım.

Sahil manzarasına karşı konulan ikisi üç kişilik, ikisi tek kişilik koltuklar baya eskiydi. Azer en başta tekli koltukta oturan adamla selamlaşıp ayrılınca elimi uzattım.

"Yenge ben Savaş." Başımı salladım. "Karaca." Yenge demesi beni gülümsetmişti.

Ardından yanındaki üçlü koltukta oturan kadınlarla el sıkıştı Azer onu takip ediyordum. Elif ve Nuran. Son olarakta Mustafa ve Bilal'le el sıkıştık.

Yanındaki kadınla ve diğer iki adamlara selamlaştıktan sonra Azeri'n yanına üçlü koltuğa geçtim.

"Demek bizim oğlanın gönlünü çalan kız sensin."

"Utandırmasana kızı." Elif araya girdiğinde ona gülümsedim.

"Azer," Bilal elindeki telefondan başını kaldırıp bize döndü. "Çifte düğün yapalım."

SAUDADEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin