•9•

740 53 25
                                    

Sevgiyle kalın.

|oy vermeyi unutmayın|

Elimdeki kokteylden bir yudum daha alırken başımı geriye yasladım. Dün Azer'le olan düğün tartışmamız eve gidince büyümüş ve birbirimizin kalbini kırmıştık. Kötü olansa ikimizin gururunun ağır basmasıydı.

Elif sarıya yakın kahve saçlarını savurup yanıma oturduğunda ona baktım. Masadaki meyvelerden birini ağzına attı. Geldiğimizden beri locanın önünde dans etmesine rağmen yorulmuş gibi durmuyordu.

"Ne bu suratlarınız?" Dedi Nuran ve beni göstererek. "Eğlenmeye geldik ağlamaya değil."

Yüzüm istem dışı düşmüştü. Elif'in sözleriyle toparlanırken Nuran'ın çocukluk arkadaşları olduğunu öğrendiğim Büşra ve Buse, bizi ayağa kaldırdı. Onlara ayak uydurmaya çalışıp sallanırken başım dönüyordu. Alkole alışık değildim. Hatta ilk defa deniyordum. Elimdeki bardağı kafama dikip garsona yenilemesi için işaret yaptım.

"Yakışıklılar." Yanımda duyduğum sesle Buseye dönerken karşı locadan biriyle bakıldıklarını gördüm. Kafamı iki yana sallayıp Elif'e döndüm. Birlikte dans ederken masada çalan telefonumu görüp oturdum. Ekranda 'AZER KURTULUŞ' yazısını görünce açmadım.

"Bu kadar gurur fazla." Gözlerimi telefondan çekip Elif'e diktim. Yanıma yaklaşıp başını omzuma bıraktı.

"O yapıyor." Dedim küçük bir çocuk gibi. "Beni dinlemiyor. Yapmak istediği şeyi söyleyip ona ayak uydurmamı bekliyor."

"Azeri çok iyi tanırım ben. Aynı sokakta az top koşturmadık. Aman bizim çocuklara benzemez." Başını kaldırdığında ona döndüm. "Onun için sevgi her şeyden önce gelir."

"Yanılıyorsun Elif. Gururu önce geliyor." Şen bir kahkaha atıp masadaki bardağına uzandı. Sanki söylediklerimi ciddiye almıyordu. Eş zamanlı gelen garsonun elinden bardağı aldım. "Belki de acele ediyoruzdur. Birbirimizi tam tanımıyoruz bile."

Sıkıntıyla iç çekip bardağı tek dikişte içmeye çalıştım. Ardından bir şeyler söyleyecen Elif'i geride bırakıp ayağa kalktım. Pistte ordan oraya yalpalanırken içkimi yudumluyordum. Büşra ve Buse bizden ayrı takılıyor, Nuran ise telefonla uğraşıyordu. At kuyruğu yaptığım saçımı açıp elimle düzelttim. Düşünmek istemiyordum. En azından bu gece.

*

Azer anahtarı valeye uzatırken omzuna bir kaç kez vurdu. Diğerlerinin peşinden mekana girerken yüksek müzik kulaklarına dolmuştu. Savaş gözüyle tüm mekanı tararken Azer sakince onları izliyordu.

"Yukardalarmış Savaş abi." Bilal'in sözleriyle üst kata çıkıp onların locasının gördükleri bir yere oturuldular. Savaş yanlarına girmek için ısrar etsede Elif'ten duyacağı sözleri düşünüp vazgeçmişti. En köşedeki kocalardan birinde içkilerini yudumlarken Azer kaçırdığı gözlerini Karaca'ya sabitledi.

Karaca üstündeki kumaş tulumun izin verdiği kadarıyla dans etmeye çalışırken saçları uçuşuyordu. Azer'in dudakları kıvrılırken ettikleri kavga da tartıştıkları konu da aklından çıkmıştı.

"Noluyor lan?" Savaşın sesiyle Azer daldığı yerden sıyrılıp Savaşa baktı. Kızların locasına giden üç adama bakıyorlardı. "Olum bırakın lan."

Buluştuklarından beri ağzını açmayan Azer sinirlenmeme sözünü yıkıp kızların locasına yürüdü. Tam yanlarına gidip müdahale edecekken kızların adamlara bağırdığını duydu.

"Size ihtiyacımız olduğunu kim söyledi? Tek başımıza iyiyiz." Karaca'nın sesine adam alayla sırıttı.

"Birlikte eğleniriz diye düşünmüştüm. Hem etraf çakal dolu. Nazlanmayın bu kadar."

Bu sefer Elif saçlarını bileğindeki tokayla topuz yapıp yanlarına yürüdü. "Komik adamlarsınız. Ama işte zeka olmayınca bir işe yaramıyor."

Adam Elif'e adım attığında eş zamanlı adım atan savaşı Azer tuttu. "Dur abi." Karaca ve Elif fısıltıyla adamlara bir şeyler söyledikten sonra aynı anda elindeki bardakları adamların kafasında patlatmıştı. Müzik azalırken etraftan duyulan çığlıklar bir olmuştu. Azer yavaşça Savaşı bıraktı. "Sıra bizim."

Yediği darbeyle sendeleyen adam elini kaldırdığında Azer Karaca'yı ardına çekip adama kafa atmıştı. Yere düşen adama bakmadan arkasındaki Karaca'ya döndü. "İşte benim kızım."

Karaca şokla ne olduğunu anlamaya çalışırken olaylar çok hızlı gelişmişti. Güvenlikle kavgayı ayırmış kadınlardan özür dilemişti. Hesabı ödeyip dışarı çıktıklarında Karaca soğuk havayla sendeledi. Zaten dönen başı iyice fena olmuştu. Yanındaki Azerin koluna tutunup yürümeye devam etti.

"Kahramanlık oyunun bittiyse gidebilirsin!" Elif'in yükselen sesiyle ona döndüler.

"Sayenizde bize gerek kalmıyor Elif hanım!" Savaşla bağrıştıklarında tüm odak onlardayken fırsattan istiare Azer, Karaca'yı alıp otopark yerindeki arabaya yürüdü.

Azer Karaca'yı arabanın kaputuna yaslayıp önünde durdu. "Neden içtin?"

"İçmek istedim." Karaca başının dönmesini göz ardı edip dikleşti. "Sorun mu var?"

"Var!" Azer parmaklarını saçlarının arasından geçirdi. "Benimle kavga ediyorsun sonra buraya gelip içiyorsun. Üstelik telefonlarıma bakmıyorsun."

"Konuşmak istemedim. Şu an olduğu gibi."

"Karaca çocuk gibi davranmayı bırak." Karaca düzelip çantasını arabanın üzerine bıraktı.

"Haklısın. Ama ben böyleyim. Sorunda tam olarak bu!" Önüne gelen saç tutamlarını arkaya atarken Azerle arasındaki mesafeyi kapattı. "Biz birbirimizi tanımıyoruz Azer. Çok hızlı kararlar veriyoruz. Ve haklısın bu çocukça. Hevestir belki yaşadığımız. Sevmi-"

Azer Karaca'nın kolunu kavradı. "Tamamlama o cümleyi." Karaca Azere göre daha sakindi. Kollarındaki parmaklardan kurtulup Azerden ayrıldı.

"Benim hata yapma şansım yok Azer. Tekrar tekrar düşmektense hiç ayağa kalkmamayı öğreniyorsun büyüdükçe. Olduğun çukurda gözyaşlarının tuzunda canın yana yana yaralarını sarmaya başlıyorsun. İlk başlarda çok acıtmasada zamanla ona da alışıyorsun." Göz yaşları bu anı beklercesine gözlerinden düşerken Karaca son kez Azere baktı. "Ben başa dönemem. Özür dilerim."

SAUDADEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin