•12•

635 57 5
                                    

Sevgiyle kalın.

|oy vermeyi unutmayın|

Adımlarım salonu bulduğunda şen bir kahkaha yayılmıştı tüm eve. Bir yandan bir Ahmet Kaya şarkısı yükselirken diğer yandan Azer önündeki meyveleri bebek sandalyesine oturtulduğu oğlumuza yedirmeye çalışıyordu. Beni fark ettiğinde sandalyeden kalkıp yanıma geldi. Elini belime dolayıp bir buse bırakırken, "günaydın güzelim." Diye mırıldandı.

"Günaydın sevgilim." Kendimi ona taşlamayı bırakıp Azeri'n boş bıraktığı sandalyeye geçtim. Karşımdaki kızı inceledim. Esmer teni ve simsiyah saçlarıyla öyle güzeldi ki. Ona doğru yaklaşıp yanağına dudağımı bastıydım. "Sana da günaydın küçük bey."

"Bugün kahvaltıyı dışarıda mı yapsak diyorum. Ne dersin Karaca?" Azeri'n sorusuyla başımı yukarı aşağı salladım. "Hazırlan gel hemen çıkalım o zaman."

Heyecanla kalktım. "On dakikaya hazırım." Adımlarımı hızlandırıp merdivenleri çıktım. Yatak odasına girip hemen dolabı açtım. Önüme gelen ilk şeyleri çıkartıp yatağın üzerine koydum. Akşamdan ördüğüm saçımı açıp dağıtırken duyduğum sesle kalakaldım.

Ard arda patlayan silah sesleri ve kırılma sesleriyle hızla odadan çıkıp aşağı kata indim. Silah sesleri birden kesilmiş mutfak kan içindeydi. "Azer!" Kanların üstüne basarak Azeri arıyordum. Kan her yerdeydi ama hala ne onun ne de oğlumuzun bedeni yoktu. "Azer neredesin?" Koşar adım hole çıktım ama oradada yoktu. Kanlı ayak izlerim peşimden geliyordu. "Sevgilim yalvarırım çık." Dedim güçsüz sesimle. Göz yaşlarım yanaklarımı ıslarken olduğum yere çömeldim. Kan vardı ama bedeni yoktu.

"Sana demiştim Karaca." Duyduğum sesle başımı kaldırdığımda Cumaali amcamı gördüm.

Hemen ayağa kalkıp parmaklarımı beyaz gömleğine doladım. "Azer nerede? Oğlum nerede? Ne yaptın onlara?"

Başını iki yana salladı. "Ben değil sen yaptın Karaca."

"Hayır!" Bağırtıyla sıçrarken nefes nefese kaldığını fark ettim. Görül alanım kapkaranlık olduğu için yatak başlığına sırtımı dayayarak nefesimi düzene sokmaya çalıştım.

Bir kaç saniye sonra ışık açıldığında Azer pijamalarıyla dikiliyordu. Kapıyı yavaşça kapatıp yatağın ucuna oturdu. "İyi misin? Rüya mı gördün?"

Başımı olumlu anlamda sallamakla yetindim. Bana doğru gelip sırtını benim gibi başlığa dayadı. Beni göğüsüne çektiğinde bir elim belini sararken diğer elim kalbinin üstünde duruyordu. "Kabustu." Dedim kısa açıklamayla.

"Anlatmak ister misin?"

"Hayır." Anlatsam kafamda kurduğumu ve yine bahaneler aradığımı söyleyecekti. Susmak en iyisi olabilirdi. "Ama güzel bir şey vardı." Konuyu değiştirmek en mantıklısı olacaktı.

"Neymiş o?" Parmakları saçımı okşarcasına dolanıyordu tutamlarıma.

"Oğlum," dedim. Başımı kaldırıp yüzüne baktım. "Oğlumuz vardı."

Yüzüne bir tebessüm düşerken beni bu ruh halinden çıkarmak istercesine omuz silkti. "Kızdır o."

"Hayır Azer oğlandı. Hemde sana benziyordu." Yüzü yapmacık bir şekilde asıldı.

"Ben kız istiyorum." Dedi küçük bir çocuk gibi. "Oğlumuz olursa papucum dama atılır."

Kısık sesle kahkaha attım. "Kızımız olursa da atılır sevgilim."

Gülüp dudaklarıyla alnıma bir öpücük bıraktı. "İsmi neydi?"

"İsmi yoktu." Dedim.

"O zaman isim düşünelim." Dedi. "Kız olursa Hayal olsun. Bizim Hayal'imiz."

Başımla onayladım. "Oğlumuz olursa da Umur olsun o zaman. Bizim Umut'umuz."

Başımı biraz daha göğüsüne gömüp kokusunu içime işledim. "Hadi güzelim uyu sen. Yarın yola çıkacağız."

Gözlerimi her kapadığımda kan görüntüsü geliyordu. "Uykum kaçtı." Ondan ayrılıp gözlerine baktım. "Yolda uyurum."

Başıyla onayladı. "O zaman ben gidiyim"

Ayaklandığında kolunu tuttum. "Nereye gidiyorsun?"

"Odama Karaca. Direksiyon başına geçicem sabah. Uyumam gerekiyor."

Bende ayaklanıp karşısına geçtim. Bedenlerimiz birbiriyle bütünleştiğinden kollarımı boynuna doladım. "Yılmaz sürebilir."

"Karaca gece gece biri görecek." Telaşlı hali hoşuma gidince parmaklarımı ensesinde dolaştırdım. Vücudunun kasıldığını hissettiğimde gözlerini kapattı. "Düşündüm de nikah çok mantıklı. Düğünle falan uzatmaya gerek yok."

"Birden bire ne değiştirdi kararını?"

Gözlerini araladı. "Seni burada bırakıp Yılmaz'la yatacak olmam." Elini belime dolayıp beni kendine çektiğinde nefesi yüzümü okşuyordu. Bakışlarındaki tamamen dudaklarıma kenetlenmişti. "Şimdi birlikte bu yatakta olabilirdik."

Konunun nereye gideceğini anladığımda ondan uzaklaştım. Çünkü eğer dudakları dudaklarımla temasa girerse bu sefer çalan telefon bile durdurmazdı. Kolundan tutup kapıya sürükledim. Yüzüne arsız bir gülüş yerleştirdiğinde omunda aynı şeyler hissettiğini anlamıştım. Uzanıp yanağını öptüm. "İyi geceler sana sevgilim."

Konuşmasına izin vermeden kapıyı yüzüne kapattığımda kıkırdadığını duymuştum. "Bunun rövanşını alırım Karaca Koçavalı."

SAUDADEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin