Sevgiyle kalın.
|oy vermeyi unutmayın|
Kasımın kasvetli havası yağmurla yumamıştı. Yağmur, bir şarkı gibi arabanın camında ritim tutarken, güneş çoktan kendini gökyüzünden silmişti. Azer sabah annesiyle yaptığı evlilik konuşmasından sonra sinirle çıkmıştı evden. Annesinin bildiğini okuması ve ona sormadan kararlar alması Azer'i sinirlendiriyordu. Yanan kırmızı ışıkla arabasını durdurup telefonu eline aldı. Yılmazı arayıp hoparlöre alırken camına yaklaşan kızla telefonu kapatıp camını araladı.
"Çiçek ister misiniz?" Azer tüm öfkesini bırakıp tebessüm etti.
"Ver bakalım 1-2 tane." Kız sepetinden iki tane gül çıkarıp Azer'e uzatırken azer cebinden çıkardığı parayı kıza verip kapattı camını. Yeşile dönen ışıkla tekrar gaza bastı. Yine nereye bilmiyordu. Sürekli gidiyordu. Çalan telefonu açıp hoparlöre verdi.
"Efendim ana?"
"Nerdesin? Gelmiyor musun eve?"
Azer derin bir nefes çekti. "Gelmiyorum."
"Azer," annesinin sözünü böldü.
"Ne ana? Azer ha Azer! Benim sözümün bir hükmü yok zaten o evde. Ev senin değil mi? Benim sözümü dinleyip o kızı gönderdiğinde ararsın beni ana."
"Neden?"
"Ana olmaz aynı evde." Dedi sinirle.
Annesi ses etmeden dinledi oğlunu. Öfkesini anlıyordu ama yaptıklarından vazgeçmeyecekti. Bir çocuğunu daha toprağa vermeye gönlü yoktu. "Karaca odasından çıkmadı. Yemekte yemiyor. Kız emanettir, dün ne dedinde böyle oldu?"
Duyduklarında yavaşladı. Dün kalbini kıracak bir şey dememişti. "Ne diyeceğim ben kıza? Bir şey demedim. Sen getirdin o kızı sorunlarıylada sen ilgilenirsin ana. Beni ne diye arıyorsun?"
"Azer akşam yemeğine sofrada ol. Bekliyorum."
Kapandığını belirten dıtdıt sesiyle Azer arabayı durdurdu. Kafasını koltuğa yaslayıp gözlerini kapattı. Sabah evlilik diye tutturmuştu. Karaca'yada ondan bahsetmişse kız o yüzden çıkmıyordur. Diye geçirdi içinden.
Dün düşünceleriyle boğuşup uyuyamayan Karaca, daha yeni başlıyordu güne. Eve yerleşmek istemediği için bavulundan çıkarmadığı kıyafetlerinden rahat bir şeyler geçirdi üzerine. Ağrıyan başı hasta olduğunun belirtisiydi. Kuru öksürük boğazını esir alırken sürahideki suyu bardağa döküp bir kaç yudum aldı.
Yastığının altındaki telefonunuda alıp aşağı indi. Acilen bir ağrı kesiciye ihtiyacı vardı.
"Kalktın mı kızım?" Duyduğu sesle adımlarını salona yönlendirdi.
"Kalktım Fadik teyze. Rahatsızlanmışım biraz kusura bakma."
Fadik yerinden kalkıp Karaca'nın yanına gitti. Dudaklarını anlına bastırıp kendince ateşini ölçtü. Telaşla Karaca'yı belinden ve kolundan tutup koltuklara çekti. "Yanıyorsun sen. Rahatsız olma diye gelip bakmadımda. Geç sen şöyle yat ben sana bir çorba yapayım hemen."
"Hiç gerek yok. Eğer bir ağrı kesici varsa içiyim, geçer."
Fadik koltuğun ucundaki battaniyeyi Karacan'ın üzerine örttü. "Olmaz öyle. Ağrı kesiciyle hastalık mı geçer? Sen bekle burda. Bir şeye ihtiyacın olursada seslen bana."
Yanından ayrılan kadınla Karacanın ne ağrısı kalmıştı ne sızısı. Genelde hastalıklarını ayakta atlatırdı. Nazlanacağı kimse olmayınca çabuk iyileşiyordu insan. Fadik elinde su torbasıyla geri geldiğinde Karacanın ayaklarının altına koyup aynı hızla çorba için mutfağa gitti. Karaca teşekkür dahi edemeden göz yaşlarına izin verdi. Bir süre sonra hıçkırıklarla birleşen ağlaması şiddetlenmişti.
Mutluluktan ağlıyordu bir bakımdan. Ama ağlamak istiyordu. İnsan sevildiği için ağlar mıydı hiç? Ağlıyordu işte. Açılan kapıyla Azeri'n bedenini gördü. İlk dakikadan birleşen bakışları Azeri'n kaşlarını çatmasına sebep olmuştu. Paltosunu çıkarmadan Karaca'nın yanına gitti.
"Noldu? Neden ağlıyorsun? Biri bir şey mi dedi?" Ard arda gelen sorularla başını iki yana salladı Karaca. Azer anlam veremezken kanepenin ucuna oturdu. Karaca nefesini düzene sokup ayaklarını kendine çekti. Azer açıkta kalan su torbasını Karaca'ya uzattı. "Neden ağladığını söylemeyecek misin?"
"Fadik teyze bana çorba yapıyor." Azer anlam veremiyordu. "Ben hasta olduğumda hep ağrı kesici içerdim. Ertesi güne iyileşirdim. Kimse fark etmezdi bile. Ama Fadik teyze," sözünü tamamlayamadan tepsiyle içeri giren Fadik ağlayan Karaca'yı gördü. Tepsiyi orta sehpaya bıraktı. Karaca'ya sarıldı. Konuştuklarını duymuştu. Başına bir öpücük kondurup tepsiyi dizlerine bıraktı. Ayak uçlarına oturup Karaca'nın yemesine yardımcı oldu.
Karaca çorbaya baktı. Şehriyeli tavuk çorbası. Normalde hiç sevmezdi. Ama şimdi içecekti. Göz yaşlarını sildi. Kalbimi kıra kıra beni hissizleştiren ve benim sevilmeye olan inancımı kaybettiren kim varsa onları asla affetmeyeceğim. Diyerek söz verdi kendine.
Azer annesi ve Karaca'yı bırakıp odasına çıktı. Üzerini değiştirmesi lazımdı. Doksanından gri eşofman ve beyaz tişörtünü giydikten sonra hava soğuk olduğu için siyah hırkasıymışsın giymişti. Paltosunu asarken cebindeki güllere takıldı gözleri. Gülün asil duruşu gözlerinde Karaca'yı canlandırınca tebessüm etti. Çok güçlü görünüyordu, dimdik kimse yıkamazmışçasına bakıyordu etrafa. Ama çok yaralıydı. Öyle kabuk bağlayan türden bir yara da değildi.
Gülleri eline alıp koridora çıktı. Kimsenin olmadığından emin olup Karaca'nın odasına girdi. Dolu valiz yatağın üzerindeyken komidinin üstündeki bir kaç kitap dağınık şekilde duruyordu. Göz gezdirip gülleri kitapların yanına bırakıp sessizce çıktı. Koridorda gördüğü hizmetliyi kolundan tuttu.
"Eğer işiniz yoksa Karaca'nın bavulunu dolaba yerleştirebilir misin?" Kadın onayladığında hırkasının önünü kapatarak aşağı indi. Salonda tek başına oturan Karaca'yı görünce yanına oturdu.
"İyi misin biraz daha?"
Karaca Azer'i görünce oturuşunu düzeltti. "İyiyim, teşekkürler."
Azer başını öne eğip elleriyle oynamaya başladı. Söze nasıl girecek bilmiyordu. Zaten devam ettirmezdi. "Benim seninle bir şey konuşmam lazım."
"Dinliyorum." Dedi Karaca netlikle.
"Sen buradasın, ben buradayım." dedi lafı nasıl birleştireceğini bilmiyordu. "İki güne laf söz olur." Lafı getiremeyeceğini anlatınca derin bir iç çekip Karaca'ya baktı. "Evlenelim."
•Epostam onaylı olmadığı için mesajlara cevap veremiyorum. Ama bana multiye eklemem için AZKAR fotoğrafları atarsanız sevinirim.•

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAUDADE
FanfictionShip Serisi 1 |Sevilecek çok güzel gülüşlerin var. ||İyi olmam için eksik olan parçam. •SAUDADE: imkansız şeyler için duyulan arzu •Çukur dizisinin Azer Kurtuluş ve Karaca Koçavalı shipine yazılmıştır. •Mini hikayedir. •Başka bir evrende, en güzel h...