•13•

654 59 18
                                    

Sevgiyle kalın.

|oy vermeyi unutmayın|

*geçiş bölümü
İstanbul'daki eve varır varmaz kendini odasına atıp gözlerini yummuştu genç kız. Bedenen ve ruhen yorgun hissediyordu kendini. Yaşantısı yaşlandırmıştı onu. Aslında yeni yeni varıyordu bu hayatın tadına. Azer'e geldiğinden beri yıllarca hapsolduğu o dört duvar arasından ilk defa çıkmış, başka şehrin iklimini görmüş, yatmadığı duyguları tatmıştı. Aniden yaşadığı hayat onu tepetaklak etmişti.

Hala onun için gelen bir ailesi yoktu. Cumaali gelen ilk ve son kişiydi. Bu kadar kolay silebilmişlerdi Karaca'yı. Onlar için kapıda bekleyen adamlar kadar değeri yoktu, öyle hissediyordu.

Şimdiyse kendine bir aile bulmuş, sevilmiş ve sevmişti. Ama bir yanı eksikti. Böyle hissettiği için kendine kızsa bile faydası yoktu.

Azer ise şirketten çıkıp eve gitmek için saydığı dakikaların sonuna gelmişti. Biran önce eve gidip Karaca'yı görmek istiyordu. Her an uçacak bir serçeyi avuç içinde tutmaya çalışıyordu. Biraz gevşetse kaçacak olan serçe, genç adamında hayatının onunla biteceğini bilmiyordu. O kadar bağlanmıştı Azer siyah gözlerine.

Arabayı park edip kimseye görünmeden arka kapıdan girdi eve. Yukarıya çıkıp Karaca'nın odasına girdi. Siyah saçları yatağa ve yüzüne dağılmış sanki uykusuz geçen saatlerin acısını çıkarıyordu. Azer ayakta bir süre dünyanın en güzel tablosunu izler gibi seyre daldı. Dayanamayıp yanına gittiğinde yavaşça yanına uzandı. Saç tellerini yüzünden çekti. Aklına gelen şarkıyla yavaşça mırıldandı.

"Uyurken izliyorum, en sevdiğim halini,
Saçların dağınık, yüzünde yastık izi.
Bir pazar kahvaltısı gibi.
Küçük oyunlarının, büyük savaşlarının,
Arasında olduğu kadar bir aşktı bizimkisi."

Karaca gözlerini şarkıyla aralarken karşısında önüz izleyen adama baktı. "Azer?"

Uykulu sesi Azeri'n dudağının kavrulmasana sebep olmuştu. "Hımm."

"Napıyorsun?"

"En sevdiğim halini izliyorum." Karaca uyku sersemliğiyle anlam verememişti dediğine. Daha fazla aradaki mesafeye dayanamayıp kapattığında başını sevdiğinin göğüsüne yasladı. Tüm korkuları geride kalmış gibiydi. Öyle huzur doluyduk olduğu yer. "Her sabah böyle uyanmak istiyorum."

"Ne?"

Azer bedeninde yatan kızı kaldırıp ayaklandı. "Haydi kalk bir yere gidicez."

Karaca huysuzca arkasını dönüp yorganı başına çekti. "Benim uykum var Azer. Sonra gidelim." Azer yorganla birlikte Karaca'yı kucağına aldığında Karaca korkuyla yorgandan kurtulmaya çalıştı. Azer Karaca'yı umursamadan aşağı kata indi. "Azer annenler görecek ayıp olur. İndir beni, gelicem seninle söz."

"Oğlumun ara geldin sen? Napıyorsun, indirsene kızı." Fadik elindeki bezle bir oğluna bir kucağındaki kıza baktı. Karaca utançla kıpkırmızı olup yorganı tekrar yüzüne örttü.

"Ana ben yeni geldim. Hemen bir işimiz var. Döneriz bir kaç saate." Azer kısa açıklama yapıp bahçeye çıktı. Karaca'yı dizinden yardım alıp tek eliyle tutarak cebindeki araba anahtarıyla kapıları açtı. Yolcu koltuğuna yorganı ve Karaca'yı bırakıp şöför koltuğuna geçti. "Bir sözümü de ikiletme be kızım."

Karaca kavga etmek için ağzını açtığında Azerin gülen yüzünü görüp vazgeçti. Susup yolu seyre daldı. "Bu kıyafetlerle arabadan adım atmam bilesin."

"İnersin inersin." 5-10 dakikalık bir yoldan sonra araba durdu. Karaca dediğini yapıp kalkmak için hamle yapmazken Azer onun kapısınıda açtı. "Karaca kimse yok."

Karaca oylayarak indiğinde önüne durdukları eve baktı. Müstakil, iki katlı, beyaz ve ahşap eve girdiler. Ev boştu. Nefes alışverişleri bile yanlı yapıyordu. "Ne yapıyoruz burda?"

Azer Karaca'yı bırakıp heyecanla evin içinde sağa sola yürümeye başladı. "Üst katta odalar var. Büyük ve manzaralı olanı yatak odası diye düşündüm. Onun biraz küçük olanı ormana doğru bakıyor. Temiz havalanır. Oray'ımda çocuk odası yaparız. Misafir odası içinde bir oda var. Boş olan bir oda daha var. Orayıda nasıl istiyorsan öyle yaparsın. Burası salon olur. Holün sonunda mutfak var. Yeni yapılmış. Ama istersen dolapları falan tekrar değişiriz. Bu kattada banyo- tuvalet var. Ön bahçe biraz küçük ama arka bahçe büyük. İstersen bir havuz yaptırabiliriz."

Karaca şokla olduğu yerde kaldı. Ne diyeceğini, ne karar vereceğini hatta ne düşüneceğini bilmiyordu. "Azer-"

Azer Karaca'nın yanına gidip elinden tutarak onu üst kata çıkardı. Yatak odası diye düşündüğü odanın büyük balkonunda durdular. Deniz ve ormanın kesişimi olan manzaraya baktı Karaca. Huzur vericiydi. Azer, cebinden yüzük kutusunu çıkartıp tektaşı Karaca'ya uzattı. "Bu işide tam yapalım." Azer diz çökmek için kumaş pantolonunu çektiğinde Karaca onun kolundan tuttu.

"Azer diz çökme. Ben seninle evlenmeyi zaten kabul ettim. Sen benim karşımda dur."

"Madem öyle." Düzelip Karaca'mın elini tuttu. "Benimle evlenir misin Karaca Koçavalı?"

"Evet!"

SAUDADEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin