Savaş bitmiş kötüler kaybetmiş iyiler kazanmıştır. Peki kötü nedir ve iyi nedir? Draco Malfoy bu iki tanımada uymuyorken belki de en büyük kaybedendir. Savaştan sonra o ve annesi Azkaban'a girmese de babası Azkaban'ın soğuk duvarları arasında çürür. Kazanan iyilerimiz o kadar da iyi değildir ki Narcissa Malfoy dışlanmaya, hakaretlere ve üzüntüye dayanamayıp iki yılın ardından vefat eder. Draco Malfoy... O artık bu dünyada yapayalnız, dışlanmış, ötekileştirilmiş ve hüzün dolu. Oysa ki Draco Malfoy aslında o kadar da kötü biri değil. O kibirli, kendini beğenmiş, zorba biri olabilir ama bilin ki ona hiç kimse iyilik yapmak için fırsat vermemiş.
Şüphesiz ki Draco Malfoy çocukluğundan gençliğine kadar zorba bir insandı. İnsanları zayıf noktalarından vurur ve onlarla dalga geçerdi. Kibirli ve soğuktu, kendini beğenmişin tekiydi. Ama Draco Malfoy asla tam bir çocuk olamadı. Küçüklüğünden itibaren yapması ve yapmaması gerekenler vardı Draco Malfoy için. O her şeyi en iyi şekilde yapmalıydı; yaparsa zaten yapmalıydı, yapamazsa azarlanır yerin dibine sokulurdu.
Hogwarts başlayana kadar her şey iyiydi belki de. O her şeyde iyiydi, en iyisiydi. Harry Potter'ın efsanesi ile büyümüştü, ona birazcık hayrandı. Ardından Hogwarts başladı. Hayran olduğu Harry Potter ile tanıştı. Draco en iyisi iken Harry Potter tabi ki onunla takılacaktı değil mi? Ama Harry Potter onun elini sıkmadı. Nasıl olur diye düşündü, kinlendi, intikam istedi. Çocukça bir kindi ama bu. Aslında unutulup gidilecek bir şeydi. Arkasına yaverlerini aldı, yoluna devam etti. Hah arkadaş da neymiş, avuttu kendini, kandırdı beynini, Draco Malfoy kendine yetebileceğini sandı.
Yalnızlığı, kibirle yetiştirilişi, uzatılan elin tutulmaması onu zorba biri yaptı. Belki her şey farklı olabilirdi ama o iki şeyi beynine kazıyarak büyümüştü. Birincisi o bir safkandı, önemli biriydi. İkincisi o bir Malfoy'du, önemli kişilerden de önemli biriydi. Başka nasıl davranacağını kimse öğretmemişti ona, o da zorba oldu.
Hırslı biriydi Draco Malfoy, kimse gerçekten takdir etmiyordu çünkü onu. Notları güzel olan Draco Malfoy'dur, düzenli tertipli olan Draco Malfoy'dur, iyi ne yaparsa yapsın. Ah... Tabi ki iyi yapar o Draco Malfoy, derler. Draco soyadı olmadan bir hiçtir.
Draco Malfoy hırslı biridir, en çok babasının onu takdir etmesini ister, en çok onun tarafından ötekileştirilir. Hogwarts başlayınca babasından en çok beceriksiz lafını duymuştur herhalde, bir de Potter lafını. Potter Quidditch birincisi, Potter başını belaya soksa da binası birinci oldu, Potter ateş kadehinde adı çıktı, Potter ruh emici ile karşılaşmış, Potter onun yapamadığı expecto patronum büyüsünü yapabiliyor... Potter, Potter, Potter! Potter, Draco Malfoy'un olamadığı her şey.
Ailesi olmamasına rağmen iyi bir evlat, derslere geç kalmasına rağmen en sevilen öğrenci, iki en yakın arkadaşa ve bütün Hogwarts öğrencilerinin sevgisine sahip. Büyücü Dünyası'nın kurtarıcısı Potter. Draco kim peki? Draco Malfoy; Quidditch ikinci arayıcısı, Hogwarts'da binası ikinci, babasının yetersiz görüp eziklediği, vaftiz babasının yetersizliği yüzünden korumaya aldığı bir hayal kırıklığı.
Quidditch maçlarında Potter'a yenildiği her sefer babası için hayal kırıklığı oldu, Düello zamanı Potter'dan büyü yediği zaman Severus için bir hayal kırıklığı oldu, Dumbledor'u öldüremediği zaman ise Voldemort için bir hayal kırıklığı oldu.
Şüphesiz ki etrafındaki herkes için Potter vardı ve Draco Malfoy onun daha da parlaması için bir yan karakterdi. Kendi hikayesine sahip değildi, kendi seçimlerine sahip değildi, kendine bile sahip değildi. Bulunduğu soyada, damarlarında bulunan büyücü kanına aitti o.
Büyüyüp neyin doğru neyin yanlış olduğunu anladığı, zorbalığı bıraktığı sıralar ise yeniden zorba olduğu zamanlara dönmek istedi. Kendi babası onu kötülerin olduğu yola sokmuştu çünkü. Draco Malfoy bir zorba olabilirdi; ailenizin olmamasını yüzünüze vurup kan statünüz ile dalga geçebilirdi ama Draco Malfoy kimseyi ailesiz bırakamazdı, kan statüsü yüzünden öldüremezdi.
Seçim şansı yoktu, yardım isteyeceği kimse yoktu. Her zaman sığındığı babası bu yola sokmuştu onu. Birini öldürmesini istiyorlardı ondan, Dumbledor'u. Yaşlı büyücüyü sevmezdi Draco, içini okuyan gözler rahatsız ederdi onu. Ama ölmesini de istemezdi, öldürmeyi hele... Seçim şansı verilse bir kuş olmak isterdi Draco, dolaba koyduğu kuşlardan biri olmak isterdi.
Meğer Draco için ölse de sorun yokmuş. Potter sayesinde keşfetti onu da. Sectumsempra onu vurduğunda canı çok yandı, ölüyor sandı ve sustu. Bağırırsam yanıma gelirler, susmalıyım. Belki kimseyi öldürmeden, kimseyi hayal kırıklığına uğratmadan kapatırım bu serüveni, diye düşündü ve sustu. Kanın akışını duyuyordu ve bu onu istemsizce heyecanlandırıyordu, Draco gerçekten gözlerini yummak istiyordu.
Draco'nun seçim şansı yoktu. Gözünün önünde oturduğu ölüm yiyen masasının üstüne düşen ölü cadı, yanında titreyen babası, koruması gereken annesi, masanın başındaki o korkutucu gözler var olabilecek bütün seçimleri yok etmişti.
Potter en zorunun Voldemort'u öldürmesi olduğunu düşünüyordur belki de. Oysa Draco onunla aynı masada yemek yemek zorunda kaldı, bir daha ve bir daha. O masada bir gün yaşlı bir cadı öbür gün genç bir büyücü öldü, masada yenen yemekler ise devam etti. Potter rüyasında savaşı görüyordu belki de, Draco ise her gece ve her gece Voldemort'un ona sarıldığı, adını seslendiği anları yaşadı.
Savaş bitti, Voldemort öldü, Potter'ın yara izi artık sızlamıyor. Draco her yemek yediği sırada masa başında hala Voldemort'u hissediyor, kime sarılsa kulağına Voldemort'un Draco diye fısıldayışı ulaşıyor. Gerçi artık kimse Draco'ya sarılmıyor.
Savaş bitti, babası cezasını çekmek için Azkaban'a girdi, o ve annesi bir başlarına kaldılar. İyiler kazandı, kötüler kaçacak delik aradı. O ve annesi bir köşeye sindiler, saklandılar, bulunmamayı ümit ettiler. Büyücü Dünyası beklenenden acımasızdı, annesi bu zorlu yaşama dayanamadı. Koruduğu, uğruna bütün çocukluğunu feda ettiği her şey annesi ile birlikte yok oldu.
Artık kimsesi yok. Babası, annesi, Severus, Blaise, Pansy, Crable, Goyle... Bir hiç uğruna bütün yılları, ailesi, arkadaşları, her şeyi yok oldu. Seçim şansı bile elde edemeden her şeyini feda etti.
Astoria Greengrass'ı düşündü. Savaş sonrası yanında kalan biriciği Astoria'yı. Draco ilk defa soy adı olmadan sevildiğini hissetmişti. Bir kaç ay daha ve Astoria ile minik bir bebekleri olacaktı Draco'nun. Azkaban'a gönderilen bir grup ölüm yiyen Draco'nun dışarıda mutlu olmasına dayanamadı, sırf onun canını yakabilmek için kaçtıkları Azkaban'a elleri kanlı geri döndüler. O kanlar Astoria'sı ve minik bebeğinin kanıydı.
Draco Malfoy kime dokunsa eline kanı bulaşmıştı.
Şimdi 24 yaşında Draco. Kendi seçimlerini kendi yapmak için ayakta, her şeyi kendi istediği gibi yapmak için dizginleri ilk defa eline alıyor. Bir zamanlar Potter'ın elinde tuttuğu, itaatsizleşen asası şimdi yeniden elindeydi. Bir zamanlar Dumbledor'u öldürmek için kaldırdığı asasını şimdi kendi kafasına dayamıştı. Dumbledor'a söyleyemediği o büyü yavaşça dudaklarından çıktı.
"Avada Kedavra"
İşte Draco Malfoy hayata böyle gözlerini yumdu. Draco Malfoy öldü.
Yani ölmeliydi. Peki neden şu an minik elleri vardı ve ağzında bir emzik vardı?
HELLOO BU TANITIMSI İLK BÖLÜMÜ YAYINLIYORUM AMA MARTTA FALAN ANCA YB EKLERİM BUNA
S101DEN BİLİYORSUNUZ ZATEN UKE DRACO OLACAK AMA DAHA DRARRY OLMASINA ÇOK VAR VE SMUT OLUR MU BİLMİYORUM BELKİ OLMAZ YA DA ÖZEL BÖLÜM OLARAK OLUR.
ÖNCE BEBİŞ DRACO GÖRECEĞİZ VE BAYA SOFT Bİ LUCİUS NARCİSSA SNAPE VS GÖRECEĞİZ. AY BEN ONLARI SEVMİYORUM VS DİYE DOLANCAKSANIZ HİÇ OKUMAYIN.
DRACO MALFOY, DRACO MALFOY BENİM GÖZÜMDEN BÖYLE BİR İNSANDI AÇIKÇASI. ÇOĞU İNSAN DİREKT DRACO KÖTÜ DİYE ETİKETLİYOR YA DA DRACO ÇOK İYİYDİ DİYE AKLIYOR. DRACO MALFOY İYİLİK PERİSİ DEĞİLDİ YETİŞTİRİLİŞİ YÜZÜNDEN BİR ZORBAYDI BUNU KABUL EDELİM AMA KÖTÜ BİRİ DE DEĞİLDİ, NEFRETİ HAK ETMİYORDU.
YAZACAKLARIM İSE ZORBA OLMAYAN BİR ÇOCUKLUK GEÇİREN DRACO OLACAK. İYİ OKUMALAAAR
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Draco Malfoy Geçmişe Dönüş/Drarry
FanfictionSavaş sonrası Draco Malfoy bir kaybedendir. Yolun sonuna geldiğinde ise gözlerini son bir defa kapattığını zanneder. Gözlerini geri açtığında ise minik elli ağzında emzik olan bir bebeğe dönüşmüştü!