Draco Malfoy Geçmişe Dönüş/Drarry

27

Göz açıp kapayıncaya kadar yemekler yenmiş herkes binalarına yol almıştı. Draco önceki hayatında olduğu gibi Blaise ve Theo ile aynı yatakhanedeydi. Sandığındaki eşyaları yerleştirdi, kafasını yastığa koyup seneler boyu baktığı tavana tekrardan baktı.

İçinden günün analizini yaparken bir damla göz yaşı yanağından süzüldü.

"Ağh gerçekten..." Draco elinin tersi ile yaşı silerken kendi kendisine sitem etti. Önceki hayatımda da bu hayatımda da Harry Potter ile arkadaş olamamak beni bu hale sokuyor demek.

Ertesi gün Draco hiçbir şey olmamış gibi kalktı, Theo ile şakalaşarak kahvaltıya gitti, kahvaltıda Pansy ile muhabbet etti. Bir ara Draco ile Harry göz göze gelse de Draco'nun boş bakan gözleri ile karşılaşan Harry hızlıca gözlerini kaçırdı, gözlerinde bir miktar utanç vardı.

Dün Draco'ya sırf binası yüzünden kötü insan muamelesi yapması Harry'nin en utanç duyduğu şeydi. Dudley ve arkadaşlarından ne farkı kalmıştı Harry'nin?

Hele de sabah Draco'nun boş bakan gözleri ile karşılaşınca daha da utanmıştı Harry. Gözlerini o anlık kaçırmış ama kafasına da koymuştu kahvaltıdan sonra Draco ile konuşacaktı.

Draco ise kahvaltıdan hemen sonra dersliğine gitmiş, Harry'e ona yetişme fırsatı vermemişti. Harry daha sonra illa yakalarım diye düşünürken Slytherin binası ile ne bir dersi denk geldi ne de sarı saçlı çocukla koridorda karşılaştı.

Cumaya kadar Harry Draco'ya ulaşamadı. Cuma ise Slytherin ile ortak iksirleri vardı.

~~~

Draco ders programına baktı, iksir, Gryffindor ile ortak ders. Sıkıntı ile nefes aldı. Gryffindor ile yüz yüze gelmemek için uğraştığı dört koca gün boşa gidecekti.

Kendini hazırladı, iksir sınıfına yol aldı. Vaftiz babası bu ilk derste Harry'nin üstüne gidiyor, bilemeyeceği sorular soruyordu. Draco Severus'un davranışının yanlış olduğunu bilse de ona soğuk davranan çocuğa acımadı.

Draco önde yerini aldı, böylece Harry'nin gelip gelmediğini görmeyecekti. Çok geçmeden Snape geldi, yoklama almaya başladı. Harry'nin adında durdu.

  "Haa, evet," dedi yumuşak bir sesle, "Harry Potter. Yeni - yıldızımız."

"Bilimin püf noktalarını ve iksir yapma sanatını öğrenmek için buradasınız," diye söze başladı Snape.

"Burada öyle saçma sapan asa sallamak olmadığı için, çoğunuz bütün bunların büyüyle ilgisi olmadığını sanacaksınız. Buğular saçarak usul usul fokurdayan kazanın güzelliğini, beyni büyüleyerek, duyguları tutsak ederek insan damarlarından süzülen sıvıların ince gücünü anlamanızı beklemiyorum... Size ünü şişelemeyi, zaferi imbiklemeyi, ölümü bile durdurmayı öğretebilirim- tabii karşıma öğrenci diye geçen o mankafalardan değilseniz."

Draco biliyordu ki Severus hiçbir şey bilmeyen çömezlere öğretmekten nefret ediyordu, onun eğlencesi iksir teorileri öğrenmek, nitelikli insanlarla bu teorileri tartışmak ve yeterli gördüğü bir kalfa olursa ona bu ilimin inceliklerini öğretmekti.

Eh hayatın ya da Dumbledor'un onu getirdiği yere ise zar zor tahammül ediyordu. Mutsuz bulunduğu bu yerde o da insanların gönlünü hoş tutmaya uğraşmıyordu.

Snape, "Potter!" dedi ansızın. "Öğütülmüş çirişotu kökünü pelinotu demine eklersem ne elde ederim?"

Bir ilk yıl olarak kimse bilemezdi ama Draco biliyordu. Victorya çiçek diline göre çirişotu "Pişmanlıklarım sizi mezara kadar takip eder." anlamına gelen bir zambak türüydü ve pelinotu "yokluk" anlamına geliyordu aynı zamanda acı ve kederi de temsil ediyordu.

Ne çarpık bir adam bu Severus. Aynı anda hem Harry'i yeriyor hem de annesinin ölümü için pişmanlığını dile getiriyordu.

Çocuk zihninden hiç anlamıyordu ama. Çiçek dilini bilmeyen Harry için Severus sadece zorba bir öğretmendi.

O ders boyu Snape iksir dersini Harry'nin burnundan getirdi.

Severus'u sevsem de kesinlikle zorba bir öğretmendi. Çirişotuna pelinotu katmanın asıl anlamını adını hatırlamadığım bir  yabancı ficte görmüştüm ve baya hafızama kazınmıştı, etkilenmiştim. Eklemek istedim o yüzden.

Severitus görmeyi bekleyen var mı bilmiyorum ama beklemesinler... Snape karakterine ters direkt üzgünüm.

Ama yine anlaşamasalar da eskiye göre düzelme olacak