Bölüm 15

164 53 127
                                    


"Çok beklettim kusura bakmayın" dedi. Tam gözlerimin içine bakarak söylediği şeye kahkaha atmak istedim.

"Menü için hazırlıkla meşguldüm."diyerek devam ettiği konuşmaya es verip, Aşkın beye döndü ve bir şeyler söyledi. Masanın etrafındaki hareketleri izlesemde, konuşmalara odaklanamıyordum.

Günler önce buraya beni getirdiği ve kapının ardında kalması anı, gözümün önüne geliyordu. O, benim hayatımı didik didik ederken, aslında onunla ilgili hiçbir şey bilmiyor oluşuma lanet ettim. Sinsice içimde oluşan bu güvenin temeli neydi? Onunla ilgili araştırma yapmıştım, La Cage ile ilgili hiçbir şey gözüme çarpmamıştı. Kendini kandırma Asya! Babasını ondan daha çok araştırdın...
İçimden yükselen sese cevap veremedim. Aptalın tekiydim!

Garsonlar ellerindeki tabaklarla, bulunduğumuz yere girip çıkıyor; tabakların biri geliyor, diğeri gidiyordu. Önümüze konulan her şeyin görüntüsü güzel olsa da, yüzümü buruşturmam istemsizce yaptığım bir hareketti. Önceden yediğim şeyler midemin bulanmasına neden olmuştu. Bunun iki nedeni vardı. Birinci neden, Kemal Karatay olsa da, ikincisi Gamzeydi.

Bana doğru eğilerek, fısıltıyla söylediği sözler onu kurtarmaya yetmiyordu. "Özür dilerim Asya, senin bu kadar etkileneceğini düşünmedim. Çok iyi bir teklifti...ben senin kabul etmeyeceğinden korktum."  Gamze'nin anlattığı hiçbir şeye cevap vermedim.

Kelimelerin, sözlerin, cümlelerin bir zamanı vardı. Akmakta olan zamanı nasıl elimizle tutup kavrayamıyorsak, dilimizden dökülen her kelimeyi de havada yakalayamıyorduk...geç kalındığında anlamını yitiriyordu...

Nihayet yemek seçimleri yapıldığında, sıra şartları konuşmaya gelmişti.

Fırat, "Aşkın bey, şu an yoğun bir iş temponuz olduğundan bahsetti, siz ne düşünüyorsunuz?" diye sordu.

O, oturduğu sandalyede biraz kıpırdandı ve Fırat'a dönerek konuşmaya başladı. "Evet yoğun bir iş tempomuz olduğu doğrudur. Ekibimizi genişlettik, altından kalkabileceğimizi düşünüyorum. Anlaşırsak şayet sizler de bunu yaşayarak görmüş olacaksınız..." soruyu yönelten Fırat olsa da, konuşmanın yarısından sonrasını gözlerimin içine bakarak yapmıştı. Güya alttan mesaj veriyordu.

Engellendiğini bilmiyor yazık...

Bir kaç detay daha konuşulmuş ve şartlar olgunlaştırılmıştı.

"Kemal bey, peki bizim kurumumuzun asıl çalışma amacından bahsedildi mi? Yani Gamze hanımla görüşmüşsünüzdür tabi ama.." dediğimde, hanım ve beyin üzerine önemli bir vurgu yaparak bakışlarımı önce Gamze, sonra da Chef'in üzerinde gezindirdim.

Önce biraz şaşırmış olsa da, onunla iletişime geçiyor olmam, gözlerinde bir parıltının oluşmasına neden olmuştu. Benim uydurduğum bir şey olma olasılığı da yüksekti.

"Detayların bir çoğunu konuştuk, tabi sizin söyleyecekleriniz de çok önemli...dinliyorum" dedi. Masaya doğru eğilerek başladığı konuşmayı, bir eliyle beni göstererek noktalamıştı. Bu hareket herkesin bakışlarını üzerimde hissetmeme neden olsa da, odaklandığım tek bir kişi vardı.

Bacak bacak üstüne atıp, sürdürdüğüm ve dinlediğim konuşmanın seyrini değiştirmem gerekiyordu. O yüzden ayaklarımın ikisini de yere basıp, vücudumu masanın üzerine doğru eğerek konuşmaya başladım.

"Hayata Tutun Derneğine kar payınızın %50 sini vermeyi kabul etmeniz ve sözleşmeyi ona göre yapmamız gerekiyor." Öyle birden dan diye ortaya söylediğim şeyden sonra, bir uğultu sardı etrafımızı.

O, gözlerini gözlerime dikip, tek kaşını da havaya kaldırdı. Aramızda akıp giden göz temasını ikimizde kesmiyorduk. Fırat'tan 'ama' diye bir söz çıktığında; bakışlarımı Fırat'a yönlendirip, susmasını söyledim. Aynı anlarda, Aşkın bey de konuşmaya yeltenmiş ve siyahlar içindeki Chef'in radarına takılmıştı. Evet böyle bir maddemiz vardı, fakat %25 ini şart olarak sunuyorduk. Tabi ki bu maddeyi hatırlıyordum, ama bir önemi yoktu, kapalı olan kart olmasın istiyordum. Sınırlarıma girenin sınırlarını zorlamak istiyordum.

Bİ İZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin