Şimdi açılan bu ağız bana aitti. "Asya, dün olanlar bütün sosyal ağlarda, Twitter, İnstagram, You Tube... bir de şey..."dediğinde hep bir ağızdan "Nee" diye cevap vermiş olsalar da, ben şu an bırak konuşmayı, nefes almayı unutmuştum.
"Twitter'da Türkiye gündeminde senin Hashtage'in birinci sırada."dediğinde, konuşmaları artık tümden duymuyordum.
Birinin sorduğu soruya, "superwoman" dediğinde. Tüm kan damarlarından çekilmiş, kalp pompalama görevini unutmuş, beynim oksijen almayı durdurmuştu...
Ellerimi saçlarımın arasından geçirip, parmaklarımla şakaklarımı ovdum. Bazen başıma gelen şeylerin neden benim başıma geldiğini sorgulasam da, nedenini biliyordum. Belayı mıknatıs gibi çekiyorsun Asya!
İlk şoku atlatıp kendime geldiğimde, ayakta kafa kafaya vermiş, videoyu neredeyse 5.kez izlemekte olan Esma, Fırat ve Gamze'nin aksine, Bekir hemen telefonuna sarılmış, bizden biraz uzakta, telefonla konuşuyordu. Elinin biri saçlarında, diğer eli telefonu tutarken, bir ileri, bir geri yürüyordu.
Keşke insanların söylediği gibi superwoman olabilseydim. Görünmezlik özelliğimi kullanıp, buradan usulca çekip gitseydim. Uçabilseydim mesela, kanatlarımı gökyüzüne açıp, bulutların üzerinde başka bir gezegene göç edebilseydim.
Hiçbirini yapamıyorsun! Daha cesaretini toplayıp yanındaki adama bakamadın!
Evet göz göze gelmek istemediğim bir kişi vardı. Kokusunun çok yakından geliyor olması, gitmediğinin habercisiydi.
Ona bakmasam da, gözlerinin üzerimde olduğunu biliyordum. Terleyen avuç içlerime tırnaklarımı geçirip, yavaşça kokuya döndüm.Bana doğru gönderdiği bakışlara, ürkekçe bakabilmiştim.
Gözlerinde hissettiğim şey, ufak bir cam kırığının, göğsümün tam üzerine batması gibi bir his bıraktı. Bu histe neydi?
Birinin benim hakkımda ne düşündüğünü, ne zamandan beri önemsiyordum?
Önümüze düşen görüntülerde ne görmüştü?
Ben bile kendime inanamamış, bir süre sonra izleyememiştim. Kafesinden çıkan vahşi bir hayvan kadar ilkeldim!
Tüm güçlerden vazgeçiyorum, keşke şu an düşünce okuyabilseydim. Ela gözlerinin renklerini, hangi düşünceler alıp götürmüştü, anlayabilseydim!
Belli belirsiz olan güneş bile, bulutların arkasına saklanmış, üzerimize kara bulutlar yerleşmişti. Hafif esen rüzgar saçlarımı uçuşturduğunda, tenimi saran ürperti içime işledi.
"Görüntüleri detaylıca inceledim, yüzün görünmüyor. Çok karanlık olması, açının ters olması ve pikselin düşüklüğü nedeni ile, anlaşılmıyor."diyen Fırat önüme gelmiş ve hızlıca detayları aktarmıştı.
Esma, "Kim çekmiş olabilir ki? Hiç farketmedik."diye araya girdiğinde, Bekir de aramıza katılmıştı.
"Kimin çektiğinin bir önemi yok. Her yere yayılmış. Herifin babası ortalığı ayağa kaldırmış. Bizden önce devreye girip, görüntüleri toplatıyormuş. Bir süreliğine internete erişimi bile engelletmeyi düşünüyorlarmış. Kahretsin!" Bekir, sinirle konuştuğunda sadece ikimizin anlayacağı şeyleri aralardan çekebilmiştim. Bu olay Başkanın kulağına gittiğinde, göreve iadem sonsuza kadar gerçekleşmeyebilirdi. En azından bu kadarını anlayacak kadar sistemin içinde var olabilmiştim.
Kimsenin yapabileceği bir şey yoktu. Pişman değildim. Biliyordum ki, aynı şeyi yine yapardım.
"Bekir bu adamlar tehlikeli mi? Yani Asya'ya bir şey yapamazlar değil mi?" Gamzenin konuşurken, yaşadığı endişe ve korku hissediliyordu. Ah Gamze ah, şimdi yanıma gelip sarılsaydın, bende "bana bir şey olmaz endişelenme" diyebilseydim. Kırgın olduğumu bildiği için uzaktan endişeyle bakmakla yetinebilmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bİ İZ
General FictionBiz, yine zifiri karanlığın ortasında oturup dertleşiyorduk. Biz kim? dersen, içimde ki benlerin toplamı...Biz ediyorduk. Çoktu çünkü, 3 tü, 5 ti, bazen daha da çok. Hep savaş alanı, kan kaybından ölen, arkasından bıçaklanan, soldan güçlü bir kroşe...