Bölüm 12

191 63 122
                                    

Toplantının, neredeyse sonuna yetişebilmiştim. Gamze'ye verdiğim sözü daha ilk günden tutamadığımın kanıtıydı. Kararlar alınmış, bütçe görüşülmüş ve yeni yatırımcıların listeleri çıkarılmıştı.

Kapıyı açıp içeri girdiğimde, masanın etrafındaki tüm gözleri üzerimde hissettim. Sessizce ilerleyip, kapıya yakın olan boş bir sandalyeye oturdum. Toplantıya ortadan dahil olmak, saygısızlık gibi görünse de, hiç katılmamaktan iyi bir hareketti.

Masanın başında oturan Gamze'nin solunda, Mali işler yetkilisi, Ercüment bey, sağında Esma oturuyordu. Fırat, yine her zamanki gibi Esma'nın yanında, ağzından çıkan kelimeleri dikkatlice dinliyor, ara sıra kafasıyla onay veriyordu. Masada, daha önce görmediğim ve isimlerini bilmediğim iki kişi daha vardı. Çok uzun süredir gelmiyor oluşum, şu iki yabancının varlığıyla bile kendini gösteriyordu.

Herkes de dolaştırdığım bakışlarım, Gamze ile göz göze geldiğimiz o an, son buldu. Gamze'nin gözleriyle 'nerede kaldın' bakışına, dudaklarımı birbirine bastırıp, alçısı çıkan kolumu havaya kaldırıp, göstermekle yetindim. Sonuçta sağlığım ile alakalı bir durum olduğu için buna göz yumacak ve fırça çekmeyecekti.

Kendimi bu ortamda her zaman fazlalık gibi hissettiğim için, türlü bahanelerle gelmiyordum. Son konuşmamızdan sonra kaçacak alanım kalmadığı için gelmiştim. Kağıt üzerinde de, bu odada bulunmamı gerektirecek bir olgu yoktu.

Resmî olarak, dernek Gamze üzerinden ilerliyor, özel işletmelerin kaydı ise, Esma üzerinden devam ediyordu. Karar merci Gamze ve ben olsam da, uzun zamandır bir çok olaya vakıf değildim. Aslında son bir yıldır, boşlukta sallanan bir hayatım olduğunu söylemek daha doğru olacaktı. Türlü bahaneler ile gelmediğim toplantı ve görüşmelere, bundan sonra kayıtsız kalmayacağıma dair söz vermiştim. Gamze hayatım ile ilgili, bir çok şeyi bilen tek insan olsa da, onun dahi bilmediği, anlatamadığım ve gün geçtikçe için de kaybolduğum, kendimle bile konuşamadığım şeyler vardı...

Kafamı karıştıran her şeyi, kenara itip, toplantı masasında görüşülen bütçeye odaklandım.
Konuşulanlardan anladığım kadarıyla, özel olan işletmelerin kendi öz giderlerinden kalan para, dernek için açtığımız diğer kurumlara yetmiyordu. İnşaat işleri çok yüklü miktar da para çıkışına neden olduğu için, yeni bir kırılma noktası yakalamak lazımdı. Sosyal medya üzerinden daha çok kitleye ulaşmak gerekiyordu. Yeni yatırımcı listeleri, derneklere yapılan gönüllü kişilerin başvuruları, öğrencilere sağladığımız burs bütçesi.....ve daha bir sürü şey, odaklanamıyordum. Kendi hayatım ile ilgili kararlar almaktan bile acizdim.

Toplantıda konuşulan şeylerden daha çok, biraz önce arabasından indiğim adamı merak ediyordum. İsmini söylemediğime takılmış ve dahası sorgulamıştı. Sahi ben neden hiç ismini söylememiştim. Bir çeşit yok sayma yöntemi geliştirmiş olabilir miydim? Yeterince sorunlu olan hayatımda her şeyden kaçtığım gibi, ondanda mı kaçıyordum? Beni restoranın önüne bıraktığı gün, kapının önünde anlamış ve gerisinde bırakmıştım. Ya bugün... parmaklarının yara izlerimin üstünde bıraktığı o his...
..........

"Diyorum ki, konuyla ilgili sen ne düşünüyorsun?" diye soru yönelten Esma, ikinci kez seslenmiş ve ancak radarıma girebilmişti.

"Ben şey, size katılıyorum", dediysem de, ne ile ilgili konuştuklarını bilmiyordum. Bildiğim tek şey, Esma'nın bunu bilerek sorduğuydu. Şu an toplantıdan ziyade düşüncelerimin içinde gezdiğimi bilecek kadar iyi tanıyordu beni, ya da tanıdığını zannediyordu.

"Bana mı? Fırat'a mı?", diye tekrar soru yöneltmesi ile, masadaki herkes, bana bakmaya başladı. En boktan anlardan birinin içindeydim, burada olmamam gerektiğini biliyordum. Esma'nın yapmaya çalıştığı şey, benim sinir uçlarımda yürümek gibiydi, bulduğu her fırsatı değerlendiriyordu. Ne yazık ki, yanlış yolu kullanıyordu, ben zaten kendi kendimi bitirebilen bir insanken, onun yaptığı şey ters tepiyor ve beni atağa geçiriyordu. Aslında sadece yaptığı işi yapmaya çalışsa, uzun siyah saçlarını savursa, bakımlı yüzünü insanların üzerinde gezdirse, gözlerinin içindeki zeka parıltılarını etrafa saçsa, giydiği ayakkabıdan, odaya yayılan parfüm kokusuna ve yapılı saç uçlarına kadar... her olaya vakıf ve vakur duruşu ile...zaten kendimi fazlalık gibi hissetmeme neden olacağını bilmiyordu. İnsanların çizgisinde gezmemek gerekirdi. Fakat Esma gezindiği çizginin, benim çizgim olduğunu unutuyordu!

Bİ İZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin