IHMFB: OTUZ DÖRT

679 63 96
                                    


Yeonjun sınıfın arkasına oturdu, etrafta sınıf arkadaşlarının boş gevezelikleri yükseliyordu.

Dürüst olmak gerekirse, özellikle o sabah Yeonjun yataktan çıkmak istemiyordu- bütün gün yatakta tek başına kalmaktı. Ama ne yazık ki, okul bir gereklilikti (bazı nedenlerden dolayı), bu yüzden şimdi buradaydı.

"Jihoon! Jihoonie!" diyen bir ses geldiğinde Yeonjun kalemini daha sıkı kavradı.

Soobin, Beomgyu ile konuşan siyah saçlı çocuğa sesleniyordu.

Sadece ödevinle ilgilensene salak diye düşündü Yeonjun, ama Jihoon'un Soobin'e doğru yürüdüğünü gördü. "Hey, bebeğim. Naber?" diye sordu Jihoon, Soobin'in yüzünü avuçlarının içine aldı.

Soobin ona gülümsedi ve dudaklarını bir saniyeliğine yukarı doğru kaldırdı. Yeonjun'un nefesi kesildi ve kafasını ödevine çevirdi.

Soobin geri çekildi ve masasının üzerindeki kağıda işaret etti, "Ödevi bitirdim. Cevapları kontrol edelim mi?" diye sorduğunda Jihoon başını salladı.

Jihoon enerjik bir şekilde, "Elbette!" dedi ve sonra kağıda baktı.

Jihoon, "Vay, her şeyi doğru cevaplamışsın. Ben de aynen böyle yaptım!" dediğinde Soobin coşkusuna gülümsedi.

"Soobin, resmin nasıl gidiyor?" diye sordu Lucy sırasına otururken.

Soobin ona baktı, "Güzel! Rönesans dönemine ait bir eşcinsel çizimi yapmayı planlıyorum." dediğinde Lucy güldü.

Yeonjun, bunun üzerine içinin çiçek açtığını hissetti. Soobin resim yapmaktan o kadar mutlu oluyordu ki bu, Yeonjun'u mutlu etti.

Soobin, bir şey onu heyecanlandırdığında gözleri parlardı ve bu bakış Yeonjun'u heyecanlandıran bir şeydi.

"Vay, gerçekten mi?! Ben de resim yapardım!" dedi Jihoon, Soobin'e gülümseyerek, "Geçen yıl Fransa Sanat Fuarı'nı kazandım- bir ödül bile kazanmıştım, ama burada resime devam etmek istemiyorum" diye ekledi.

Soobin, "Resim mi yapıyordun? Bu harika!" dedi ve sonra başını yana eğdi, "Muhtemelen eşcinsel ressam Stanislav Aristov'u duymamışsındır ama yeni resmim ondan ilham alıyor."

"Tanrım, onu seviyorum! New York sanat sergisindeki çalışmalarını gördün mü? Kral!" dedi Jihoon, Soobin kıkırdayarak nefesini tuttu.

Her ikisi de en sevdikleri sanatçılar, en sevdikleri konular ve diğer şeyler hakkında konuşmaya devam etti. Tüm ortak noktalara sahiplermiş gibi görünüyordu.

Yeonjun, Soobin'in arkasından baktı ve üzülmemeye çalıştı. En azından bugün için mutlu olmaya çalışması gerekiyordu.

Bugün en kötü günüydü.

Bir, bu gece kaptan olmadığı ilk maçını yapacaktı. İkincisi, fen bilgisi öğretmeni onunla konuşmak istediğini söylemişti, bu asla iyi bir şey olamazdı.

Ve son olarak, bugün Yeonjun'un annesinin ölüm yıldönümüydü.

Yeonjun sadece çantasından kulaklıklarını çıkardı ve kulağına taktı, rastgele bir müzik dinlemek için telefonunu açtı. Çalmakta olan müzik bittiğinde yanında konuşulan bazı sesler duydu.

"Cidden, Yeonjun gibi biriyle asla çıkmam." dedi birisi.

"Ben de. Yani, o ateşli- bu anlaşılabilir, ama aynı zamanda o tam bir pislik." diye cevapladı diğeri.

Kız yumuşak bir sesle, "Konuş kardeşim! Annem bana asla insanlara zorbalık eden bir erkekle çıkmamamı söyledi." diyerek konuştu ve sonra Yeonjun'un dinlemediğinden emin olmak için arkadaşlarına baktı.

[M] I HATE MY FUCKBUDDY | [YEONBIN] [türkçe çeviri]ᐩ¹⁸Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin