28

325 54 21
                                    

                                                                                       17 gün sonra

Küçük dükkana girerken kapıyı açmamla birlikte zil çaldı. İnce montumu üzerime iyice sardım ve sert zeminde ses çıkaran topuklularımla yürüdüm.

"Oh bayan Kim. Sizi bu kadar erken beklemiyordum." Dükkanın sahibi hemen başını eğerek selamladı ve kasanın etrafından dolaştı.

Tüm her şey arasında en zor kısım neydi? Kesinlikle  koridorda yürümek, evet demek, birbirimize bağlı kalacağımıza ve başkasına aşıkken ölüm bizi ayırana kadar birbirimizi seveceğimize dair yemin etmekti.

İnsanları incitiyor olmak beni içten içe mahvediyordu ama beni durdurmuyordu. Gerçek şu ki bunun tek yol olduğunu biliyordum.

"Biliyorsunuz bay Wang paranın vadesi çoktan geçmiş." Hiçbir duygu kırıntısı göstermemeye çalıştım ve mümkün olduğunca sessiz kaldım.

"Evet bayan Kim biliyorum gerçekten çok üzgünüm." Adam hızlıca birkaç kez başını eğerek selam verdi.

"Belki de bana ve aileme birkaç gün yada hafta verebilirseniz o zaman muhakkak param olacak. Gerçekten çok çalışıyorum. Şu durumdan sonra her şeyi finanse etmek güç bir şey." Adam mağazadaki ürünleri gösterirken, benim sert bakışlarımdan kaçınıyordu.

"Üzgünüm fakat size yeterince zaman verdiğimizi sanıyorum bay Wang. Belki de sizin bizden borç almadan önce daha iyi düşünmeniz gerekirdi. Bunu gelecek sefer için bir uyarı olarak al." Topuklularım üzerinde döndüğümde kapıda ki zil tekrar ses çıkarmıştı.

Ben kapıdan dışarıya, şiddetli rüzgarlara adım atarken, Bobby ve Song içeriye girdiler.  Kapıdaki 'açık' tabelasını 'kapalı' olarak değiştirdiler. O sırada Chanwoo kapıda dikiliyor ve kimsenin içeriye girmemesi için gerekeni yapıyordu.

Junhoe koltuk değneklerinden destek almış bir şekilde arabalardan birine yaslanıyordu ve bana soğuk bakışlar atıyordu. Değneklerin yardımıyla güçlükle yürüyebiliyordu ve çok fazla acı çekiyordu. Bana karşı soğuk tavrından dolayı onu yargılamadım. Esasında diz kapağını silahla ateş edip uçurmuştum.

Mağazanın içinden gelen bağırış ve çığlık sesleri kulağımda olduğundan daha yüksek çınlıyordu. Junhoe'nun yanından geçerek öteki arabaya gittim ve arabanın arka tarafındaki kapıyı açtım.

"Endişelenme onu çok kötü bir şekilde incitmeyecekler." Beni araba da bekleyen Hanbin elimi nazikçe sıktı.

"Hanbin diğerleri ile birlikte sürebilir misin? Bugün müşterimle bir randevum olduğunu unutmuşum." Bende Hanbin'in elini hafifçe sıkmıştım.

"Oh tabii ki. İşten sonra seninle görüşürüz o zaman." Aracın kapısını açamadan önce bana tatlı tatlı gülümsedi.

"Bekle." Hanbin arabadan inmeyi bırakarak, tek kaşı havada bana baktı.

Öne doğru eğildim ve onu yanağından hafifçe öptüm.

Kısa bir elveda mırıldanmadan önce Hanbin'in yanakları  azıcık kızarmıştı ve sonra da arabadan indi.

.

Şoföre verdiğim adrese giderken ki yolculuk sessiz geçmişti.

Arabanın kapısını açarken teşekkür ettim ve kafeden içeriye yürüdüm.

Kafenin arka tarafındaki en son masaya kadar yürümüştüm.  Pencerelerden uzakta olduğu için ön tarafa kıyasla arka taraf daha karanlıktı. 

Aşina olduğum adamın sırtı siyah bir kapüşonlu ile örtülüydü. Masaya baktı ve tek bir bakışıyla bende onun önüne oturdum. Kapüşonun yarısı yüzünü gizliyordu.

"Sizi görmek ne güzel bayan Kim." Yüzünde gönülsüzce bir gülümseme belirdi. Sessizce konuşuyor ve dikkat çekmemeye çalışıyordu.




"Seni görmek de güzel Jungwoo."

Patron | Lee Taeyong • mafya kurgu (Çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin