1.3

923 141 79
                                    

taehyung

gök gürültüsü sesiyle uyandım. sıcaklık canımı yakacak kadar fazlaydı ama tenim çığlıklar atıyor olsa da rahatlamak istemiyordum. bunun yerine kendimi sıcaklığa bırakıp beni yutmasını istedim.

"hey." jungkook'un sesiyle bilinçsizlik halinden çıktım. "uyanmışsın. bana geri dönüp dönmeyeceğini merak etmeye başlamıştım."

boğuk sesinde hafif bir rahatlama tınısı duydum. doğrulmaya çalıştığımda bana yer açmak için daracık alanda toparlandı.

"neredeyiz?" etrafımdaki sert duvarları yokladım.

"bir ağaç kovuğunun içindeyiz," dedi. "yağmur başlamadan önce güvenli bir yere gelmemiz gerekiyordu."

"beni taşıdın mı?" kafamı çevirdiğimde ne kadar yakın durduğumuzu görünce şaşırmıştım. nefesi dudaklarıma çarpıyor, burunlarımız birbirine değiyordu. yüzüm yanarken midemde garip bir kıpırdanma başladı. ona yer vermek için geri çekilmeye çalıştığımda jungkook'un yakıcı bakışları dudaklarıma kaydı.

"kıyıya vardığımızda bayıldın. orası güvenli değildi. tam bir çılgınlığa neden olmuştun."

"beni kurtardın," dedim. dikkatimi dudaklarıma yönelttiği bakışlarından, bunun içimde oluşturduğu  hislerden ayıramıyordum.

"seni her zaman kurtaracağım, taehyung," dedi tereddüt etmeden. "benimle olduğun sürece yani."

sonra boğazını temizleyip kafasını çevirdi. koyu kahverengi bakışları üzerimde değilken kendimi bir şeylerden yoksun hissetmiştim. dudağımı ısırıp birbirine değen dizlerimize baktım.

"üzgünüm. öyle bir şey olmasını istememiştim," dedim. "kendini benim için tehlikeye atmamalıydın."

"neden yaptığını söylemek ister misin?" elini bacaklarımızın altındaki sırt çantasına daldırıp bana metal bir matara uzattı. matarayla ne yapacağımı bilemediğim için elimde evirip çevirdim.

"isteyerek yapmadım," dedim, matarayı baş aşağı çevirip içindeki sıvının çalkalanmasını dinlerken. "bir tanesiyle başladım. bir kadındı. çok üzgündü, kocasını arıyordu. sadece biraz huzur vermek istemiştim."

jungkook matarayı elimden çekip kapağını açtı ve bana geri verdi. "eh, bir tek ona değil, çok daha fazlasına verdin. seni kaybettiğimi sanmıştım. hayatımda hiç öyle bir şeye şahit olmamıştım. mümkün olduğunu bile bilmiyordum. en azından burada."

"kayıp olanların, acı çekenlerin durumunu düzeltmek için hep bir çekim hissediyorum. beni yoongi'yi çeken de bu," dedim, karanlığa bakarak. binlerce ruhun içimi kederleriyle doldurup neşemi kurutmasını düşününce ürperdim. "aynı anda bu kadar fazlasıyla hiç karşılaşmamıştım. sanırım hepsinin altında ezildim. sonra beni aşağı çektiler ve..."

"gerisini tekrar düşünmek istemiyorum," diye araya girdi jungkook, kafasını eğerek.

matarayı eğip içini görmeye çalıştım.

jungkook bir kaşını kaldırdı. "onunla ne yapacağını biliyorsun, değil mi?"

kafamı olumsuz şekilde salladım. insanların bir şeyler içtiğini görmüştüm ama kendim hiç bir şeyler içmek zorunda kalmamıştım. lakin kurumuş ve yanan boğazım içmem gerektiğini söylüyordu. daha önce insanların zayıf hissetiklerinden bahsettiklerini de duymuştum ama şimdiye dek nasıl bir şey olduğunu bilmiyordum. matarayı sıkıca tutmak bile tüm gücümü kullanmamı gerektiriyordu.

"su bu," dedi jungkook, bana sokularak. matarayı elimden alıp dudaklarıma dayadı. "aç."

dudaklarımı araladığımda matarayı hafifçe kaldırdı. serin su ağzım doldurunca yutkunup tadıyla inledim. muhteşem bir şeydi bu! hiç tanıdık olmayan serinlik hissi içime dolmuş, kendimi canlı ve uyanık hissetmemi sağlamıştı.

cehennem meleği, taekook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin