(Selamlar! Vote verip satır arası yorum yapmayı unutmayalım. Keyifli okumalar <3)
-
Aradan saatler geçmişti. Kapalı olan hava daha kapanmış hatta kararmıştı. Yağmurun şiddetinin artması ile eve nasıl döneceğimizi kara kara düşünmemiz bir olmuştu.
Simay; Abi ne yapsak ben babamı falan mı arasam arabayla gelip alsa bizi.
Yağız; Şuraya bak trafiği görmüyor musun Simay?
Burcu; Hem şu an trafiğe çıkması çok tehlikeli. dedi gözünü televizyonda oynayan haberlerden ayırmadan. Yağmur yüzünden oluşan bi zincirleme kazanın haberi veriliyordu.
Selim; E nasıl döneceğiz abi?
Ceyda; Ya bi durun ya beni de telaşlandırıyorsunuz. Bekleyelim biraz. Belki durulur biraz o an çıkar dağılırız hemen.
Bekledik... Dakikalarca bekledik.
Kazalar artmaya devam ettikçe haberlerde son dakika olarak verilmeye devam ediyordu. Kafedeki herkesle rehine kalmıştık burada.
Koskoca bi devin kükreyişlerini anımsatan, dışarıdan gelen yağmur sesi. Eve nasıl döneceğini konuşan onca insan. Telaşlananlar. Konuşmalar. Bağırışmalar. Dışarıdan gelen korna sesleri.... Tam bi kaosun içindeydik.
Kafamı ovmaya başlamışken zır zır telefonum çalmaya başlamıştı. Babam... Nerde, nasıl, iyi olup olmadığını sorup bizi gelip almayı önerdi. Bunca trafik kazası haberi üzerinde evde kalmasını, benim elbet bi yol bulup döneceğimi, endişelenmemelerini anlattım. Telefonu kapattığımda Burcu konuştu sinirle;
Burcu; Şuraya bak amk! Kaç gündür evdeyiz yok böyle bir şey. Buluşmaya karar verdiğimiz gün başımıza gelenlere bak.
Atlas; İyi de son bi haftadır metroloji uyarıyordu zaten. Önümüzdeki hafta ful yağışlı geçecek diye. Nitekim dün de yağdı yağmur.
Selim; İşte kaosa dönüşecek bugünü buldu.
Simay; Biraz daha negatif konuşmaya devam ederseniz ağlarım artık çok ciddiyim ağlarım kötü oldum.
Ceyda; Ya sakin ol saçmalama Simay tamam.
Omzunu sıvazlarken diğerlerine baktım susmaları gerektiğini söyler gibi.
Asla durmuyordu. Durmayı bırakın biraz dinmiyordu bile. Hiddetlendikçe hiddetlendi. Şimşekler çakmaya, gök gürüldemeye başladı.
Kafede bulunun bi kaç çocuğun ağlamaya başlaması ile daha bi kasvetlendi ortam. Herkes ne yapacağını düşünüyordu.
Yağız; Abi dinmeyecek galiba bu ne yapsak artık?
Atlas; Sabaha kadar burada bekleyemeyiz sonuçta.
Selim; Abi ben zaten uyku mahmuru çıktım sabah evden. Hava da o kadar kötü değildi. Şemsiye memsiye yok bende.
Hiç birimizde yoktu.
Aramızda konuşup sonuçta şeker olmadığımızı, iki yağmur damlasıyla erimeyeceğimizi, hızlıca evlere dağılmamız gerektiğini, eve girer girmez diğerlerine meraklanmaması için haber verilmesini kararlaştırmıştık.
Nitekim yaptık da. Yağmurluğumun şapkasını kapattığım gibi sanki maratona çıkacak insanlar gibi altımız da kapının önüne geçtik. Kafeden bi kaç kişinin bizlere dikkat etmemizi söylemesiyle derin bi nefes alıp kendimizi dışarıya attık. Arkadaşlar doluydu bu!
DOLU!
Doluya tutulmuştuk.
Buğulu gözüken trafik ışıkları, trafiğe küfür eden insanların sesleri, kornalar, arabalar, insanlar... Hepsinin arasından sıyrılıp koşarak ana caddeye çıkmaya çalışıyorduk.
Simay; Ben burda ayrılıyorum. Kendinize çok çok dikkat ediyorsunuz. Eve varır varmaz bana haber veriyorsunuz tamam mı? Dedi bağırarak tüm o seslerin arasında kendini duyurabilmek için.
Yağız; Asıl sen eve gider gitmez yaz tamam mı?
Simay; Tamamdır. Dikkat edin tekrardan.
Simayla vedalaşıp yollarımızı ayırdıktan sonra beşimiz ana caddeye çıktık. Kaldırımda ya koşmaya çalışan ya da dükkanların önünde kepenklerin altında mahsur kalmış insanlar arasından geçmeye çalışarak durağa koşuyorduk.
Metro durağına varmamız ile Burcu, Selim ve Yağız'ın bizden ayrılıp evlerine yola çıkmaları bir oldu.
Artan şimşek ve gök gürültüsü sayısı ile kalbimin ritmi de hızlanmıştı. Bilmiyorum belki de koşmaktandır.
Dolmuş durağına vardığımızda bizim oraya kalkan ilk dolmuşa ilerledik. Hızlıca binmeye çalışırken şoför bas bas bağırmaya başladı.
-Hop hop hop! Dolduk kardeşim. Binemezsiniz.
Atlas; NE?
-Kardeşim son bi kişi. Araç içine max bi kişi daha alabilirim.
Atlas; Abi ne anlatıyorsun? Ne saçma şey bu?
-Güzel kardeşim ortalığı görmüyorsun herhalde fazla yolcu alamam. İkinizden biri binsin kalkacağım.
Atlasa döndüm telaşla. İttirdim onu dışarı çıkması için. Başka bir dolmuş bulurduk elbette. Ama hareket bile etmedi.
Ceyda; Atlas yürüsene çıkalım.
Atlas; Sen bin Ceyda.
Ceyda; Atlas ne geveliyorsun oğlum insene başka dolmuş bakalım!
Atlas; SEN BİN DEDİM CEYDA! BAŞKA DOLMUŞ YOK İŞTE DURAKTA BEKLİYCEM. ÇARÇABUK EVE GİDİP MESAJ ATIYORSUN VARDIĞINDA!
Ceyda; Ben de bekleri-
İndi arabadan.
Atlas; Ceyda dedim!
Gözlerimin içine baktı.
Atlas; Hadi dedim!
Hiç bi şey yapamadım.
Kapılar kapandı.
Ben dolmuşta kaldım.
Parayı verip boş bi yere geçerken hala durakta yağmurda dimdik dikilen Atlasa bakıyordum.
Havadan mı, kasvetten mi bilmiyorum içim sıkılmıştı. İçim fena sıkılmıştı. Eve tek dönmek daha da sıkmıştı.
İçimde kötü hisler var. Yağmur dinmeden gitmeyeceğe benziyor.
-
(yıldıza basmayı unutmayınız)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
23.23
ChickLit+053********;İyi ki doğdun güzel kadın... Seni uzaktan sevmek bile o kadar güzel ki... Tecrübe ettirdiğin her şey için minnettarım... Yüzünden tebessümün eksik olmadığı nice güzel senelere... 23.23... Geç kalmış sayılmam :) (23.23)