1 - Kabus

2.8K 64 89
                                    

Hellö! Ben Hera, yani bana bundan sonra Hera diyebilirsiniz.

Bu kurgu klişelerden uzak bir Harry Potter hayran kurgusudur.

Seveceğinize eminim, lütfen içeri buyurun.

Bölüm şarkımız: Ruelle - Game Of Survival

Keyifli okumalar dilerim!

Genç kız, geçmişine koşuyordu. Siyah saçları, hararetle sırtını döverken hissettiği tek şey, sona yaklaştığıydı. Siyah pelerininin ucunu sıkıca kavradı ve duyduğu sesle duraksayarak sırtını, etrafını sarmış cam kürelerle dolu raflardan birine verdi. Zifiri karanlıkta hiçbir şey göremiyor olmasının verdiği huzursuzlukla sadece seslere odaklanmaya karar vereli birkaç saniye bile olmamıştı.

Nefes nefese kaldığından sesi duyulmasın diye bir eliyle ağzını kapattı ve neler olduğunu anlamak istercesine kaşları çatıldı.

Duyduğu şey adım seslerine benziyordu. Sesler giderek yaklaşıyorken düzene sokmaya çalıştığı nefesini tuttu, tam zamanında, olduğu yerden sıkıca tuttuğu asasını rastgele doğrultarak aklına gelen ilk büyüyü haykırdı.

"Petrificus Totalus!"

Az önce kıl payı ıskaladığı Ölüm yiyeni, şimdi işlevsiz kılmıştı. Bu Greyback'ti ve o buradaysa en tehlikeli Ölüm Yiyenler buraya yaklaşıyor demekti. Fazla gürültü çıkmıştı, zamanının yavaş yavaş tükendiğini biliyordu. Daha fazla oyalanmadan dondurarak bir labut gibi yere serdiği Greyback'in bedeninin üzerinden atlayarak geçti.

Adımlarını şimdi daha hızlı ve daha istekliydi, yüz binlerce kehanetin arasında hızlıca ilerliyorken nereye bakacağını çok iyi biliyordu. Esrar dairesi , en son Sirius Black'in ölümünde bu kadar kalabalıktı diye geçirdi aklından. İçini hüzün kaplamasına fırsat veremeyeceğini biliyordu. Aklını işgal etmesini engelleyemediği düşüncelerle beraber kararlı adımlarının ardında kalan korkuyu, içindeki hırsın yenmesine usulca izin verdi. Kaderini, tam anlamıyla ellerinin arasına almasına çok az kalmıştı.

Adına fısıldanmış kehaneti saklayan kürenin hangi rafta olduğu, ezberindeydi elbet. Buraya ilk gelişi değildi ve amacı bunu sonuncu yapmaktı. İlkinde, ne yazık ki bu kadar şanslı değildi fakat bu sefer istediğini almadan gitmeyecekti.

Zihnine kazıdığı sayı, nihayet karşısındaki rafta yazılı durduğunu gördüğünde heyecanını bastırmaya çalışarak duraksadı ve gerginlikten kurumuş boğazını derince yutkunarak ıslattı. Dudaklarında, zafere adımlar kalmış bir savaşçının gülümsemesi belirmişti bile. Gerçekten de öyleydi, geçmişini ve geleceğini değiştirmesi an meselesiydi. Ya da öyle zannetmişlerdi. Hatalarını her zamanki gibi hiçe saydı ve birkaç adımda, adının kazılı olduğu kürenin hemen yanındaydı.

Nefeslerini hala kontrol altına almaya çalışıyorken etrafını birkaç kez kontrol etti, tehlike olmadığına kanaat getirmeye çalışıyordu. Tehlike yok gibi duruyordu. En azından şimdilik.

Bakışlarını kararttı, uzun parmakları, sönük küreye tedirgince uzandığında kendine kızarcasına kaşları tekrar çatıldı. Hayır, hala tereddüt ediyor olamazdı, etmemeliydi. Her zamankinden daha cesur olmalıydı. Derin bir nefes aldı ve hazırdı, artık bitmeliydi.

Avuçlarının içine hapsettiği küre, parmaklarının ardında güneşi kucaklamış bir gökyüzü gibi ışıldadığında bir fısıltı, ona istediği cümleleri zikretti. Duyduğu her bir kelimede içindeki bastırmaya çalıştığı korku büyüdü ve bir dehşetin ortasında kalmışçasına dizleri titremeye başlamıştı.

No Time To Die / HogwarstHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin