Selamm
Bölüm şarkısı: Maneskin - The Lonelinest
Keyifli okumalar dilerim.
Pes etmiş bir biçimde duvara yaslanıp kollarımı önümde birleştirdim ve bakışlarımı iç cebinden çıkardığı haritaya diktim. "Potter'ın eşyaları arada işe yarıyor." diye böbürlendi. Bu çapulcu haritasıydı ve onun eline nasıl geçtiği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Demek beni bununla bulmuş ve Lyssa Black olduğumdan böyle emin olmuştu. Boşta kalan eliyle çenemden tutarak kafamı kendisine çevirmeye çalıştığında elini öfkeyle itmiş ve ona dönmüştüm. "Tamam, yakaladın işte beni. Götürebilirsin." diye mırıldandım, sahte sahte gülümsüyordum.Kaşlarını çattı. "Neden buradasın?" Meydan okuyan bakışlarımı ona diktim. "Sen neden duruyorsun? Lorduna teslim etsene beni. Sonuçta ben bildiğim halde Ölüm Yiyenle beraber olan bir aptalım." dedim hırsla, düğündeki konuşmasına atıfta bulunmak için yıllardır bu anı bekliyormuş gibiydim. Gözleri donuklaştı. "Git buradan Balck." dedi, gözlerimin içine bakıyordu. Sırtını döndü, bu ben sizi görmedim demenin başka bir yoluydu. "Diğerlerini al ve git."
Şaşkınlıkla gözlerim aralandı ve onu görebilmek için duran bedeninin önüne geçtim. "Sen ne tür bir dengesizsin?" Öfke katsayım saniyeler içinde tavan yapmıştı. "Sen nasıl bir ins-" diye bağırmaya yeltenmiştim ki ağzımı kapatarak beni şovalyenin arkasına çekiştirdi, ikimizin de sığabilmesi için ona yaslanmam gerekmişti. Arkam ona dönüktü ve sırtımı göğsüne yaslamıştım. Ağzımı hala tutuyordu. "Şşh," diye mırıldandığında merdiveni biri tırmanıyordu. Neden bana yardım ediyordu, hiçbir fikrim yoktu fakat hareket etmedim ya da ses çıkarmadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
No Time To Die / Hogwarst
FanfictionBüyücü dünyası, en karanlık dönemini yaşarken Hogwarts'ın kapalı kapılar ardında dönen ittifaklar, zehirli bir sarmaşık gibi herkesin etrafını sarmıştı. Ölüme direndiler, ölümü yönettiler, ölüme yenildiler. Masum sanılan benlikler, kendi kanlarında...