39 - Eve Geri Dönmek

10 1 0
                                    

Hellö! Biraz kısa olsa da yeni bölüme karşınızdayım.

Bölüm şarkımız: Shammless

***

Bazı fedakarlıklar hiç yapılmamalıdır, çünkü bazen yaptığınız fedakarlıklar kendinize yaptığınız bir ihanete dönüşebilir. Halsiz bedenim oturduğum sandalyeye yığılmışken kafam sağ omzumun üzerine düştü ve bakışlarımı karşımdaki yatakta yatan adama diktim. Onun için bunu yapmalı mıydım, bilmiyordum fakat kalbimde bir pişmanlık vardı. Bir şeyler yanlış geliyordu. Bu pişmanlık onun için kendimden vazgeçtiğim için miydi bilmiyordum. Ama kötü hissettiğim yadsınamaz bir gerçekti.

Yorgunlukla kırpışan gözlerim önce sandalyeye bağlı kollarıma ardındansa koluma takılmış seruma gitti. Ölüm Perisinin benden istediği şey kanımdı ve anlaşılan son damlasını alana kadar durmayacaktı. Sonsuza kadar İsabella'nın kan torbası olmak istemiyordum. Dumbledore'un ölmeden önce bahsettiği ve kehanette de geçen silahı çalıştırmak için istiyordu. Black soyunun son varisinin kanıyla çalışan bu silahı bulamaıdğı açıktı fakat kan ünitesini çoktan bulmuştu.

Bu kaçıncı kan torbasıydı bilmiyordum. Bu soruma cevap bulabilmek için arkadaki torba yığınında bakışlarımı gezdirdim. Artık gözümü açık tutmaya bile halim kalmamıştı. Gözlerim giderek kararıyordu. Bu sırada yataktan gelen kıpırtıyla irkildim. Lucas uyanıyor olmalıydı. "Lyssa?" diye mırıldandığını duydum ve sonra kendini toparlayabildiğinde ayaklandığına dair hışırtılar geldi. Yanağıma bir el dokunduğunda gözlerimi yeniden araladım. "Seni çıkaracağım buradan." Kaşlarım çatılmıştı, bu kadar sakin olması ve kendini kolayca toparlaması normal değildi. Ne olduğunu sorgulamamıştı bile.

Kolumdaki serumu çıkarıp attı ve ellerindeki ipi çözüp beni kucakladı. Çok sürmeden sırtım yumuşak bir zeminle buluşmuştu. Saçımı okşadı, bana mahçup mor gözlerle bakıyordu. Kurumuş dudaklarımı ıslattım. "T- tuzak mıydı?" diye sordum korkuyla. Bu aklımın ucundan bile geçmemişti. Gözlerime bakarken hiçbir şey diyemedi. Yanaklarıma doğru süzülen yaşları silmeye bile gücüm yoktu. Parmaklarıyla gözyaşlarımı sildi ve yüzünü kaplayan panikle devam etti. "Söz veriyorum seni burada bırakmayacağım."

İçimdeki kırgınlık giderek artarken gözlerimi kapattım. O an koşarak Malfoy'a sarılmak istedim, o bunu bana asla yapmazdı diyemiyordum ama en azından canımı tehlikeye atmazdı. Bana olan sevgisini asla kullanmazdı. Her şeye rağmen yine ona güveniyordum. Belki de bu kimseye güvenmemem gerektiğine dair bir işaretti. Pişmanlığımın sebebini şimdi daha iyi anlıyordum. Lucas asasını salladığında kendime gelmem birkaç dakikamı alsa da önce gözyaşlarımı sildim ve sonra sessizce doğruldum. Nefes alamıyormuş gibi hissediyordum. Kalbimin çarpıntısı giderek arttı fakat sessizdim.

Ayaklandım ve gitmeye çalıştım fakat bileğimden tutarak beni durdurdu. Kailarını çatmış anlamaya çalışıyordu. "Hiçbir şey söylemeyecek misin?" dediğinde ifadesiz bakışlarla ona döndüm. "Ne bekliyorsun?" Kalbimin deli gibi çarparak sıkışmasına rağmen sesimde duygu yoktu. Lucas ne diyeceğini bilemez halde duraksadı. "Bilmiyorum, bağır çağır. Bir şeyler söyle, nefret et. Ama bir tepki ver." diye yükseldi ve alelacele cümlesinin sonuna iki kelime iliştirdi. "Özür dilerim."

Görmezden gelerek kolumu ellerinin arasından kurtardım. "Asıl ben özür dilerim, sana güvendiğim için." Bakışlarım kan torbalarına kaydı ve dudaklarım bir ateş büyüsü için kıpırdandı. Asam yoktu fakat büyüm işe yaramıştı. "İsabella'ya iletirsin. Plan iptal." Odanın bir köşesi alev aldığında masanın üzerindeki asamı aldım ve cisimlenmek için hazırlanmıştım ki tekrar tuttu kolumdan. "Lyssa, açıklamama izin ver." Kolumu ondan sert bir biçimde kurtardım ve yüzüne bile bakmadım. "Bir daha sakın karşıma çıkma."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 02 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

No Time To Die / HogwarstHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin