Selam ballar! Nasılsınız? Umarım dehşet iyisinizdir! Seviyorum sizleri... 30K olmuşuz, her birinizin okuyan gözlerinden öpesim var! Bal gibi minnoş bi aile olduk hep beraber, güzel yorumlarınızı ve düşüncelerinizi de esirgemeyin lütfen. Sizin yorumlarınızı okumak, düşüncelerinizi bilmek beni çok mutlu eder.
Bekliyorum yorumlarınızı... Sevgiyle kalın çiçekler, keyifli okumalar.
Kocaman öpücükler!
Duyduğum sesler yüzünden uykum açılırken ellerimle etrafımı yokladım. Alaz'la yatağımızdaydım. Ancak o yanımda değildi. Gözlerimi kırpıştırarak yattığım yerden doğruldum ve uyku mahmurluğuyla sesleri dinlemeye çalıştım.
''Emin misin?'' diye sordu biri. Duyabildiğim kadarıyla bu Alaz'ın sesiydi. ''Ben... Bunu ona nasıl söyleyebileceğimi bilmiyorum. Yani... Bunu kaldıramaz.'' Bir anlığına duraksadı ve, ''Kapatıyorum,'' dedi. ''Düşüneceğim.''
Aklım allak bullak olurken ellerimle gözlerimi ovuşturdum. Rüya mı görüyordum? Karanlık olan odada ayağa kalktım. Küçük adımlarla kapının önüne gelip dinlemeye devam ettim.
''Ciddi olamaz,'' dedi Rüzgâr. ''Bunu ona söylemen gerekiyor.''
''İlk andan itibaren... Şüphe duyduğun anda, en başında söylemeliydin,'' diye fısıldadı Eylül. ''Gerçekleri duyması lazım. Geç olmadan söyle.''
Alaz sinirli bir nefes verdi. ''Hayır. Bu konuyu uzatmayın. Vakti geldiğinde her şeyi öğrenecek. En doğru olan bu.''
Daha fazla dayanamamıştım. Hızla kapıyı açarak koridora çıktım. Üçü de mutfak kapısının önündeydi. Aynı anda bana baktıklarında kaşlarımı çattım.
''Neyi söylemeliydi?'' diye sordum pat diye konuya girerek.
Alaz sıkıntıyla yüzünü ovalarken, ''Gel,'' dedi.
Omuz silktim. ''Gelmeyeceğim, söyle.''
Rüzgâr'la Eylül sessizce mutfaktan içeriye girdi. Alaz da benim yanıma geldi. Sırtımı duvara yaslayarak kollarımı göğsümde bağladım ve başımı yüzüne kaldırdım. Hafiften tedirgin duruyordu ama çaktırmıyordu.
''Bu gece merkeze dönüyoruz,'' dedi bambaşka bir konuya giriş yaparak. ''Şu an düşünmemiz ve planlamamız gereken başka bir mesele var. Ortalık karşılık.'' Derin bir nefes aldı ve ellerini beline koydu. ''Bir an önce Sevinç Hanım'la görüşmeli ve halamla konuşmalıyız. Hazırlan, bir saat.''
Sakindim. Sinirlerime hâkim olmak konusunda büyük bir yeteneğim vardı fakat Alaz da sinirleri zorlamak konusunda pek becerikliydi.
''Yarım saatte hazırlanabilirim,'' dedim ciddi bir tonlamayla. ''Tuttuğun zaman diliminden geriye kalan yarım saatte de bana, benden ne sakladığını anlatabilirsin.''
Gözlerini kapattı. Öfkelenmişti. Sabretmeye çalışıyormuş gibi yutkundu ve yeniden gözlerime baktı. ''Haydi, sevgilim, bir an önce hazırlan,'' dedi yumuşacık bir tonda.
Kaçamak cevapları yüzünden biraz daha sinirlenmiştim. Fakat ona yansıtmadım. Eğer ortalık karışıksa ikimizin de sakin kalması gerekiyordu. Biz zaten birbirimizin ateşini harlamak konusunda elimizden geleni ardımıza koymuyorduk. Bir de kendi aramızdaki problemler yüzünden önemli işlerimizi riske atamazdık.
''Tamam, odamıza gelsene,'' diyerek odamıza geri döndüm. ''Alınacakları söyle sen bana. Hızlıca çanta hazırlayayım.''
Ben giysi odasından eşyalarımıza göz atarken Alaz kapıda bekliyordu. ''Ben eşyaları hazırladım. Sen yalnızca duşa gir, üstünü değiştir, lenslerini tak ve geri kalan işlerini hallet.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yara Bandı (Tamamlandı)
General Fiction*Yetişkin içerik!* Yaralarından köşe bucak kaçmaya çalışan küçük bir kızın hayatına aniden kimliği belirsiz bir adam girmişti. Gözü karaydı adamın. Amacı doğrultusunda her şeyi yapabilecek kadar gözü kara... Bir yabancı, dedi o adama. Bir acımasız...