YB | 2 - 48 | Nefs - 2. Kısım

6.9K 503 185
                                    


Kulağıma fısıldayan şeytanın sesini duyuyor, duydukça kendimden geçiyor, en nihayetinde de nefsime yeniliyordum.

Alaz Yargın... O şeytanın ta kendisiydi.

Hızla tişörtünün yakalarından kavrayarak onu kendime doğru çektim. Dudaklarımız kıvılcımlar çıkartırken bir araya gelmişti. Bedenim, ruhum, aklım... Her şeyim tepeden tırnağa işlevini yitirmişti duran zamanın içinde.

Nefesi nefesimle birdi. Dudaklarıma doyamayan dudaklarından aldığım tat, damağıma eriştiğinde o tadın bana anımsattığı duyduğu anımsadım bir daha. O bana yasaktı. Lakin cezbediciydi.

Ve ben o yasak tadı damağıma sürebilmek için bin kere daha cennetten atılmaya razı geliyordum.

Dişleriyle alt dudağımı sıyırarak beni kendine bastırdı. Kalçamdaki eliyle bedenlerimizi bütünleştirirken onun çabasına ortak olmak amacıyla tişörtünü kavrayan parmaklarımı devreye soktum ve çekebildiğim kadar kendime çektim.

Dudağını ısırdığım zaman bana karşılık vermişti. Hırçın lakin ağır ve değirmenden damla damla dökülen su gibi yavaşça öpüyorduk birbirimizi. Ona doyamıyordum. Elimi saçlarına daldırarak dudaklarına daha derinden erişme amacıyla başımı sağa eğdim.

Alaz Yargın bu hareketimin karşılığını çok daha güzel vermişti; beni hızlıca havaya kaldırdığı ve tahta korkulukların üzerine oturttuğunda elimi boyuna sardım ve bacaklarımı beline doladım. 

Dili dilimle kavuşurken kendimi hasretten çöle düşmüş Mecnun gibi hissetmekten alı koyamıyordum.

Altımdaki ince taytın üzerinden bacağımı okşayarak dudağıma dişlerini geçirdi. Sesimden duyulan arzu dolu inleme kontrolü tamamıyla kaybettiğimin bir göstergesiydi.

Nefes nefeseydik.

Sudan daha çok ihtiyaç duyuyordum dudaklarının tadına. Lakin yine de doyamıyordum. Kana kana içsem de dinmezdi susuzluğumun en ufak zerresi. Hem kalbime hem de bedenime gem vuracak kuvveti dudaklarımın ucundan ona vermiş gibiydim. Tüm gücümü almıştı benden. O olsun da hiçbir güç önemli değildi benim için artık.

Parmakları kazağımı sıyırıp tenime sızarken benim parmaklarım tişörtünün yakasından sırtına doğru ince bir yol çizmekle meşguldü. İçimdeki tüm hırsı atarcasına dudaklarını ısırmaya başladığım zaman belimdeki elini tüm kuvvetiyle sıkarak nefesimi keseceğine bile bile hızla göğsümü göğsüne çekti. Çarpışan bedenlerimizden duyulan kalp atışlarının ritmi birebir aynıydı. Ve ben tüm nefesimi az önce Alaz Yargın'a feda etmiştim.

Bunca temastan sonra aklım başıma gelmiş gibi aniden onu ittirip korkuluklardan indim. Ayakta durmaya gücüm bile olmasa da zorlukla omuzlarımı dikleştirdim.

Sırtı evin tahta duvarına çarpan Alaz'sa doğrudan bana bakıyordu.

Nefesimiz bize yetmiyordu. Öyle ki hızlı, sert ve sesli nefeslerimiz arkamızdaki ormandan dahi duyuluyor olmalıydı.

''Sen!'' dedim zor zor. Yutkunup nefeslerimi düzene sokmaya çalıştım. Kıpkırmızı olduğuma emindim. ''Bana...'' dedim karmakarışık. Kelimelerimi toparlayamıyordum. Ona kızmak, bağırmak, sitem etmek istiyordum. Oysa onu öpen bendim.

Gözlerimi kapattım ve yüksek sesli bir nefes aldım. ''Uzak dur!'' dedim en sonunda. Kapkara gözlerinin içine baka baka, ''Benden... Uzak durman gerekiyor...'' dedim.

Hiçbir tepki vermedi. Rüyada gibi bana bakıyordu yalnızca. Dudaklarına düşen ufak gülümsemeyle karşımda duruyordu.

''Seni deli gibi isterken yanımdan bile geçme bir daha!'' dedim pat diye. Sonra da ağzımdan kaçırdığım cümleyi toparlamak isteyerek boğazımı temizledim. ''Yaklaşma! İstemiyorum bunu!''

Yara Bandı (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin