YB | 2- 43 | Şeytan'ın Şiiri

6.9K 581 227
                                    

Selam çiçekler!

Yeni bölüm geldi... Bundan sonra her hafta Cumartesi günü yeni bölüm atmaya karar verdim, aklınızda bulunsun ballarım!

Önemli bir durum olmadığı sürece geç atmam ama beni biliyorsunuz, dayanamayıp hemen atasım geliyor, bu yüzden erkenden de atabilirim. Üst üste atacağım bölümler de olacak zaten. 🥳

Oylarınızı, yorumlarınızı ve desteklerinizi esirgemeyin lütfen, keyifli okumalar diliyorum her birinize! 🖤

Çokça öpücükler!



Hoşuma giden bir yazı okumuştum çocukken. Gökyüzü insanın duygularını hisseder, insanın yüreği hüzünlenince ağlar bulutlar ve insanın yüzü gülünce güneş aşar, diye yazmışlar bir duvara. Önceden aklım ermezdi, bu söze de inanasım gelmezdi.

Dünyada çok insan var, derdim kendi kendime. O kadar insanın duygularını nasıl hissedebilir gökyüzü?

Şimdi anlıyordum bu sözün ne kadar gerçekçi olduğunu. Bu gece de yağmur yağıyordu.

El bileğime doladığım beyaz sargı bezi küçük, çiçekli bir yara bandı kadar kapatamamıştı yaralarımı. Yapıştırmamıştım onun bıraktığı yara bandını... Ve uyuyamamıştım. Aklımda hiçbir şey olmasa da uyku tutmuyordu. Sanırım onunla uyumaya alışmıştım.

''Yalnız büyüdün sen,'' dedi Ölü Kız. ''Her gece tek başına uyudun. Tek başına uyandım ve kâbus gördüğünde kendi kendini telkin ettin. Şimdi bu ne peki Eva, bu neden böyle?''

Tavana doğru dönerek derin bir nefes aldım. Ölü Kız haklıydı. Alaz Yargın bağımlılık yapan türden bir adamdı. Kokusunu kenevir, gözleri eroindi sanki. Damarlarım istiyordu onu. Sevince böyle mi olurdu?

Ölü Kız'ın sitemle söylendiğini duydum. Gülümsemeden edememiştim. Annemi yaşadığını öğrendiğim bu yana Ölü Kız çok değişmişti. Bu, onun da dönüm noktasıydı zira. Benim acım onun da acısıydı.

Daha fazla sabredemeyeceğimi anladığımda nefes almak için verandaya çıkmaya karar vererek yataktan kalktım. Karanlık olan çiftlik evinin içinde minik adımlarla yürüyüp salona ulaştım. Hiç ışık yoktu. Gökyüzü bile karanlıktı. Ay bu gece bulutlara sarılmış olmalıydı.

Parmak uçlarımda verandanın kapısına doğru yürürken onun varlığını hissettim.

''Eva...'' dedi Alaz Yargın.

Durdum. Günler sonra onun sesini duymak... Üstelik onun sesinden kendi adımı duymak beni sarsmıştı.

Cevap vermeden ilerlediğim zaman bir kez daha, ''Eva,'' dedi.

Dönmedim, bakmadım, konuşmadım.

''Bileğin...'' dedi incecik bir sesle. ''Nasıl oldu?''

Yutkundum ve gözlerimi kapattım. Onca yaramın arasından el bileğimdekini merak etmesi içimi titretmişti. Yine de cevap vermedim. Açtım verandanın kapısını ve dışarı çıktım.

Rüzgâr esiyordu. Denizin köpüren dalgalarına eşlik eden ağaçlar birbirlerine eş değer ritimde sallanıyorlardı. Yavaş yavaş korkuluklara yaklaştım. Üzerimdeki hırkaya sarılarak koyu ve hırçın dalgaları izledim bir süre.

Yanıma geldiğini duysam da ses çıkartmadım ama o... Tam yanı başımda duruyordu. Arkamda... Buram buram kokusu, ciğerlerimin en ücra köşelerine kadar dolarken bir dal sigara yaktığını duydum. Sigarayı içine çektiğini de... Ve dumanı üfledi.

Yara Bandı (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin