Merhaba çiçeklerim! Nasılsınız?
Üniversite sınavı nedeniyle bir süredir aktif olamadım, yeni bölüm atmayı ve yazmayı o kadar özlemişim ki... Sizleri de öyle. Güzel yorumlarınız, destekleriniz ve ilginiz için ne kadar teşekkür etsem az; artık Yara Bandı 131K'lık kocaman bir aile oldu.
Upuzun bir bölümle geldim! Finale çok az kaldı ve bundan sonraki bölümleri daha uzun tutacağım. Umarım keyif alırsınız ballar, seviyorum sizleri.
Yüz otuz bir bin okuyucu, yüz otuz bir bin öpücük!
Çaresizliği hissediyordum. Kendime karşı duyduğum bir his olsaydı bu çaresizliğim, o zaman kendimi kurtarabilecek kadar cesur da hissedebilirdim.
Fakat bu sefer çok farklıydı.
Bu sefer tüm günahlar benim boyuma dolanmıştı.
Bu sefer göz göre göre bir anneyi evladından ayırmıştım.
Bu sefer günahkâr olan bendim.
Yutkundum. Tam önümde duran Alaz Yargın, elindeki silahı, Sevinç Hanım'ı esir alan adama doğrultuyordu.
''Onu bırakmak için fazla vaktin yok,'' dedi sakince.
Rüzgâr ve Eylül de silahlarını doğrulturken ben arkama kısa bir bakış attım. Eğer nöbetçiler uyanırsa kaçacak hiçbir yerimiz kalmazdı.
''Sana bir seçenek sunuyorum,'' dedi adam, alay ediyor gibiydi. ''Arkadaşlarının canını kurtarman için bir seçenek...'' Acımasızca silahın namlusunu Sevinç Hanım'ın kafasına bastırdı ve onun boğazını sıkmaya başladı. ''Bütün planlarınızı kuş gibi şakıdı bana!'' dedi, Sevinç Hanım'ı kast ediyordu. ''Bir hain olarak içimize soktuğunuz bu kaltak ölmeden önce arkadaşlarını kurtarabilirsin, Alaz Yargın.''
Bizi tanıması endişelerimi katbekat arttırmıştı.
''Polis sirenlerini duyuyor musun?'' dedi adam dalga geçer gibi. ''Tüm ekip arkadaşlarım senin yüzünden yakalandı!''
Alaz, adama doğru bir adım attı. ''Seni almadan gitmeleri gurur kırıcı,'' dedi buz gibi bir tonlamayla. ''Merak etme, ekip arkadaşlarından ayrı kalacağını zannetmiyorum.''
''Kes!'' dedi adam. Sevinç Hanım'ın nefesini kesercesine boğazını sıkmaya devam etti. ''Polisler birazdan bu depoyu keşfederler... Giderken seni de yanımda götüreceğim Alaz, cezanı da hapisteyken keseceğim!''
İşte şimdi beni kızdırmıştı.
''Boşa hayal kurma!'' dedim sertçe. Silahımı tam adamın kafasına doğrulttum. ''Eğer Sevinç Hanım'ı on saniye içinde bırakmazsan ben seni arkada duran arkadaşlarının yanına gönderirim! Cezanı da cehennemde keserler artık!''
Adam alayla güldü. ''Asi kız... Tam kendine göre birini bulmuşsun Alaz, helal olsun. Eva gibisi zor bulunur.''
Alaz'ın dişlerini sıka sıka silahı kavradığını görebiliyordum. Soğukkanlı davranmak zorundaydı. Yoksa hepimizin canı yanardı.
Ne olduğunu anlamadan Eylül'ün benim arkamdan Rüzgâr'ın arkasına geçtiğini fark ettim. Saklanıyor gibi bir hali vardı. silahı da belindeydi, elinde değil. Neler oluyordu? Ölü Kız'dan bile çıt çıkmıyordu.
''Bu kadar şamata yeter! Arkadaşlarını kurtarmak istiyorsan fedakârlık yapmak zorundasın,'' dedi adam. ''Birazdan polis burayı basar. Benimle gelirsen...'' dedi ve Sevinç Hanım'ı saçlarından kavrayarak, ''Bu hain dâhil herkesi kurtarmış olacaksın!'' diye tehditini yağdırdı. ''Sana son uyarım Alaz Yargın! Yoksa, önce Sevinç'in kafasını, sonra da sana yoldaş olan üç arkadaşının kafasını patlatırım! Ve sonunda... Seninle hapishanede ödeşiriz.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yara Bandı (Tamamlandı)
Ficción General*Yetişkin içerik!* Yaralarından köşe bucak kaçmaya çalışan küçük bir kızın hayatına aniden kimliği belirsiz bir adam girmişti. Gözü karaydı adamın. Amacı doğrultusunda her şeyi yapabilecek kadar gözü kara... Bir yabancı, dedi o adama. Bir acımasız...