YB | 2 - 42 | İpek Urganın Dolandığı Gerdanlar

7.9K 621 374
                                    

Selam bir tanelerim! Size tatlı bir sürpriz yapmak istedim! Birçok minnoş okuyucum ikinci kitabın hemen yayımlanmasını, yeni bölüm beklediklerini ve yazmaya devam etmemi söyleyerek güzel dileklerini iletti bana... Siz benimle iletişime geçtikçe ve elimden geldikçe isteklerinizi gerçekleştirmek için hızla bölümler yazmaya çalıştım! Ve... En sonunda sizi bekletmeden hemen paylaşmaya karar verdim!

Yara Bandı'ndaki çiçekler solmadan gelebilmiş olma umuduyla...

Kurguyu ikiye bölünce daha düzenli olduğunu düşünüp toparlandığına inanıyorum. Umarım kafa karışıklığınızı giderebilmişimdir çünkü daha karışık işlerin içine gireceğiz, hazır olun!

İkinci kitabın ilk bölümüyle karşınızdayım çiçeklerim... Sizden rica ediyorum; yorumlarınızı, oylarınızı ve desteklerinizi esirgemeyin! Sizlerin varlığını bilmek beni oldukça teşvik ediyor. Seviyorum sizleri.

Bu bölümü ise benim için çok kıymetli olan hem kalemine hayranlık duyduğum bir yazar hem de çiçek gibi bir okuyucum ve dostum olan beyzademirkubuzzz 'a ithaf ediyorum. Senin sayende çok şey öğrendim, çok şey keşfettim. Büyümüş ve küçülmüş hissettim. Bana ilham vermekle kalmayıp aynı esnada destek olduğun için çok teşekkür ederim Beyza. İyi ki varsın!

Tarih ve yer bırakabilirsiniz buraya; Ben geçmiş zamanda zamansız bir yerde dolanıp duruyorum.

Keyifli okumalar...

Bir okuyucuya, bin öpücük!

Kimselerin kimsesiz hissettiği bir gündü, bugün. Yağmur yağıyordu. Tüm pencereler buğulanmış, inci gibi olan yağmur taneleri sıra sıra camlara yapışmıştı. Gökyüzünde yüreği sıkıştıran bir kasvet hâkimdi. Hava griye, bulutlar neredeyse siyaha boyanmıştı.

Karanlık denebilecek kadar kapalı olan koridorda yankılanan ince ve tok ayak sesleri, çevrede olan üç dört kişinin pek de umurunda değildi. Kadın ise hem kararlı hem de içten içe tedirgin adımlar atıyordu. Kalbi boğazında gümbürdüyordu sanki. İlk kez bu kadar gergin hissediyordu.

Yine de yürüdü. Dönmedi geriye. Biliyordu ki eğer bugün geriye dönerse hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

Görüşmeler için ayarlanmış küçük salondan içeriye girdiğinde odada iki kişinin haricinde kimsenin olmadığını gördü. Bu iki kişiden biri hasta bakıcıydı. Diğeriyse... Kadının avuçlarını terleten, cesaretlendiren ve nabzını hızlandıran kişiydi.

Masanın önünde duran hasta bakıcıya bakan kadın, ''Yalnız görüşmek istiyorum,'' dedi.

''Çok yormayın lütfen,'' diye rica etti hasta bakıcı. ''İlaçlar yüzünden hafızası bulanık.''

Kadın başını salladı ve ellerinin arasında duran, avuçlarının terinden nasibini almış koyu lacivert deri çantasını masanın üzerine bıraktı. Hasta bakıcı görüşme salonundan ayrılırken kadın, kendini toplamak için derin ve sessiz nefesler alıp veriyordu. Bildiklerini sindirmesi uzun bir zaman almasa da bugün kimse zarar görmeden aklındaki planı gerçekleştirmesi gerekiyordu.

Yavaş adımlar atarak sandalyede oturan, yüzünü şehrin manzarasına dönmüş bir vaziyette duran hastaya doğru yaklaştı. Yutkundu ve tam yanındaki sandalyeye oturdu.

''Bugün şehir gri...'' diye mırıldandı kadın. Konuşmaya nasıl başlayacağını biliyordu.

''Kapkara,'' diye bir ses duyuldu hasta kadından. ''Bugün şehir gri değil, kara...''

Yara Bandı (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin