aynı gün, Jeno ile Renjun okul yolunda ayrıldıktan hemen sonra,
Jeno geldiği yolu geri yürürken ovdu başını. Son bir aydır yaşadıkları için biraz fazla yorgun hissediyordu kendini. Evine pek gidesi yoktu ancak hava soğuk ve Jaemin'i de orada bıraktığından fırça yemeği hiç istemiyordu birde bu haliyle.
Az önce Renjun ile arasında geçen garip konuşmayı anlamdırmakla uğraşmaya çalışmamıştı bile, zaten çocuğu anlamak da şu zamana kadar uğraştığı en dolambaçlı ve zorlama olaydı. Kendi kendine bir şeyler düşünüyor, bunlara göre davranıp sonra da her seferinde bir yerde patlıyordu. Nasıl oluyorsa, o sırada hep Jeno'da etraftaydı.
Kendi kendine yaşadığı bu saçma güne gülerken esneyerek girdi evinin sokağına. Normalde zaten az uyuyurdu, ancak bugün beş saati bile bulmamıştı uykusu, haliyle yorgun hissediyordu. Kapının zilini çalarken Jaemin'in ani bir kararla gitmemiş olması için dua etmişti, yanına anahtar almamıştı ve babasının bu gece geç geleceğini tahmin ediyordu. Belki gelmeyedebilirdi.
Kapı neredeyse beş dakika sonra açılırken Jaemin kapının arkasına geçti Jeno'nun içeri girmesi için.
"Neden bu kadar geç kaldın?" Dediğinde Jeno telefonunu masaya bırakıp döndü arkasındaki çocuğa. "Neden kapıyı bu kadar geç açtın?"
"İşim vardı da ondan." dediğinde Jaemin Jeno dudaklarını büzüp salladı başını. "Benim de öyle." Jaemin arkasından kapıyı kapatırken başını eğip ensesini ovuşturdu. "Kızgın mısın bana?" Jeno duymazlıktan gelerek tekrar esnedi ve yöneldi mutfağa.
"Kahve?"
"Konuşmayacak mıyız?"
"Önce kahve." Diyerek girdiğinde mutfağa Jaemin eşikte durup devirdi gözlerini. "Kahvene tüküreyim senin."
"Lütfen yapma öyle bir şey." Dediğinde aynı sakinliğiyle Jaemin gıcık olduğunu belli etmek için hırıldanıp ellerini saçlarından geçirdi. "Beni nasıl kızdıracağını bu kadar iyi bilmen daha da sinirlendiriyor beni." Jeno sıcak su hazırlarken yaslandı tezgaha ellerini bağlayarak.
"Benim sinirimle böyle başa çıktığımı biliyorsun. Napayım? Kavga mı çıkarayım? Birbirimizi öldürene kadar kavga mı edelim? Ben bunu yapabilirim çünkü."
"Sadece Renjun'i sinirlendirmek için yalan söyledim. Niye bu kadar abartıyorsun ki?"
"Neden yaptın ki? Ne gereği vardı? Ben tüm ödevi Renjun'in üzerine attım senin yalanın için. Beni kötü duruma düşürmek mi hoşuna gidiyor?" Jeno'nun sinirli olduğu sesinden anlaşılırken olabildiğince kendini tutmaya çalıştığı da deli gibi salladığı dizinden belli oluyordu.
"Hayır öyle değil."
"Öyleyse ne? Hayır bunu geçtim yine neyse.. O yaptığın 'uzun iş.' iması neydi peki? Ben gerizekalı mıyım Jaemin ki ne demeye çalıştığını anlamayayım?"
"Sinirlendim işte Jeno, biliyorsun sinirlenince ne dediğimi bilmiyorum."
"Hayır, bilmiyorum ben böyle bir şey. Ne zaman bu sinirlenince düşünmeden konuşma huyunu edindiğin hakkında hiçbir fikrim yok."
"Sen de çok mu iyisin ki? Niye açmadın telefonumu o zaman sabah? Kapınızın önündeyken bana resmen gelme işim var dedin. Ne anlamamı bekliyorsun?"
"İşim olduğunu Jaemin. Senden sadece işim var dediğimde işim olduğunu anlamanı bekliyorum." Jaemin eşikten mutfak masasına doğru ilerledi.
"İşim var çok genel bir ifade, ben senin sevgilinim. Bana her şeyi açıkça söyleyemiyorsan.." Jeno gelen tık sesiyle arkasını dönüp kahvesini aldı makinenin altından.