twenty eight

482 47 54
                                    

Renjun ayakkabılarını giyip köşeye yasladığı çantasını tek omzuna aldı ve kapıyı açarken arkasına bağırdı.

"Ben çıkıyorum." kulağına gelen metal çubukların kaseye değdiğinde çıkardığı tiz sesten ailesinin yemek yediğini anlamıştı.

"Bir şeyler yeseydin." olumsuz mırıltılarla cevap verdikten sonra annesinim daha fazla ısrar etmesini beklemeden kapıyı açtı.

"Teyzen ve ailesi gelecek akşam kimseye söz verme!" iç çekip arkasından kapıyı kapatırken "tamam!" diye bağırdı ve çıktı.

Bulutlu, soğuk ama rüzgarsız bir sabahtı. Okula gitmek için biraz erken gibiydi çünkü etrafta ağaçların hışırtısı ve yerleşik kuşların uçuşları dışında bir şey duyulmuyordu. Derin bir nefes alırken saçlarını dağıttı ve yerinde gerinip kulaklıklarını kulağına taktı. Ceza aldıkları günden beri bir hafta geçmişti ve ne Jeno ona yazmıştı ne de kendisi bir konuşma başlatmıştı. Okulda da farklı sınıflarda olduklarından gün içinde sevdiği çocuğu görme ihtimali zorlaşıyordu. Birbirlerinden habersiz mesken tuttukları o gizli yere uğramıyordu. Birkaç kez arkadaşlarıyla kantinde görmüştü ama kafasını kaldırdığı yoktu, sadece bir kere gözgöze gelmişlerdi ancak o kadar saniyelikti ki renjun kendi hayal dünyasında kaybolup kafayı yediğini düşünmüştü. Kantinde yemeğini hızlıca yiyip çıkıyor, bahçede basketbol oynamıyor veya çardakta oturan arkadaşlarına katılmıyordu. Renjun'in kafası karışıktı ve yaptığı oyunun sonunu yeteri kadar düşünmediğini fark etmeye başlamıştı ancak garip bir şekilde bu durum elinde değildi. Önceleri sadece uyarmak için yazdığı çocuğa artık her şeyini anlatmak istiyordu. Çok uzun zamandır Jeno ile bir şeyler konuşmanın, paylaşmanın hayalini kurmuştu. Şimdi bunun gerçekleşiyor olması onu plandan tamamen geriye itiyordu ve Renjun, öncesinde kesin olarak çizdiği samimiyet sınırının içindeydi, çizgiyi aşmak üzereydi. Jeno'yla konuşmak hayatına yaz gününde esen meltemler gibi aniden girmişti. Nefes aldığını, yaşadığını hissettiriyordu. Okula gitmek sıkıcı bir aktivite değildi, kendini sadece ders çalışmaya adayıp uzaklaştırmıyordu.

Renjun, Steve olarak başka bir kimliğe bürünmüş olsa bile sonuçta yine telefonda tavsiye veren tüm o mesajları yazan kendisiydi. Hiçbir zaman başka birisi gibi davranmaya çalışmamıştı ve bu samimiyetini Jeno'ya da işlediğine inanıyordu. Sürekli terslediği zamanları yeni yeni aşmışlardı ve Jeno'da kendisini açmaya başlamıştı. Kurduğu bu düzenin sadece küçük bir uyarı için olması artık pek mümkün değildi ve en çok da bu yüzden Jeno'yu bir an önce görmek, konuşmak istiyordu.

Derin bir nefes aldı ve ayağının dibindeki çakıltaşına hafifçe vurarak yuvarlanışını izledi. Üşüdüğünü hissedip üzerindeki montuna daha çok sarıldı ve boş sokakları izlemek için kafasını kaldırdı.

İlk başlarda sadece Mark'ın bu hallerini artık çekmek istemeyip biraz burnunun sürtmesi için ortaya çıkmasını istediği Jaemin ile olan ilişkilerini önemsemiyordu. Ceza çekmeleri umrunda değildi, pişman olmalarına veya unutamayacakları bir ders almalarına gerek yoktu. Sadece Jeno mutlu olsun istiyordu. Diğer tüm isteklerini kağıda yırtarcasına bastırılan ve en kaliteli silgilerle silinse bile orada olacak çizikler gibi aklına kazıdığını düşünmüştü ancak yine Jeno'nun tek bir hareketiyle hiçbirinin izi bile kalmamıştı. Ona bitmiş ilişkiden kalan asla unutamayacağı bir anı yaşatmayı en başında nasıl düşündüğünü de anlayamıyordu.

Bu bir hafta konuşmadıkları süre boyunca aklında döndürüp durduğu eski planları onu yeterince mahçup etmişti. Böylece çizgilerle kısıtlanmış o sayfayı yırtıp atmış ve yepyeni bir tanesinde özgürce dolaşabileceği alanlar yaratmıştı. En azından amacı buydu. Kim olduğunu söyleme cesaretine erişene kadar ayrı ayrı Steve ve Renjun olarak Jeno'nun hayatında yer edinip çocuğun içindeki, kendi başına yaşatmaya çalıştığı karmaşıklığını o yaz meltemlerine savuracaktı. İnanıyordu ki Renjun'i Jeno'ya götüren bu meltemler aynı hızıyla çocuğun daha mutlu olması için de çalışacaktı.

steve °norenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin