"Derdin ne.."
"..Steve?"
O an, Renjun gerçek dünyadan kopmuş gibiydi. algıları kapanmıştı, zihni karıncalanmış, görüş açısı tamamen buzlanmış gibi bulanıktı. Kafasında Chenle'nun sesiyle Steve ismi çınlarken salıncağın zincirini tutup gözlerini kırpıştırdı kendine gelebilmek için. Yutkundu ve zihnini topladı bahane bulmaya çalışarak.
"Ne diyorsun Chenle?" Chenle güldü eğerken kafasını, ardından yavaşça başını sallarken ayağıyla eştiği kumdan çekip Renjun'e yöneltti bakışlarını.
"Hadi ama Renjun. Bunu Jaemin yer, Jeno yer, Donghyuck bile yer. Ama ben yemem. O yüzden hemen gerçekten ne işler çevirdiğini anlatsan iyi olur."
"Sana anlatacağım hiçbir şey yok. Hâlâ ne demeye çalıştığını anlayamadım." Dedi tüm ısrarıyla reddederek. Açıkçası, şu an bundan başka ne yapabileceğini bilmiyordu. Bir bahane, bir kaçış yolu aramaya çalışırken bu soğuk havada terlediğini sırtından akan küçük damlalardan hissedebiliyordu.
"Renjun. Benim canımı sıkma. Yalanlayabileceğin bir şey yok her şeyi gördüm." Öncekinden biraz daha sakin haliyle hafifçe salladı salıncağını. "Önce Jeno'nun telefonunda gördüm, açıkçası çok takmadım da, kendi bileceği iş. Ama sonra.." Dedi biraz durup.
"Senin telefonunun bildirimlerinde Jeno'nun numarasını gördüm. Ortak beden dersinde."
"Ve okudum da." Dediğinde Renjun sıktı dişlerini. Siniri beynini zonklatırken derin bir nefes verdi. "Hem de hangi kısmı biliyor musun? Ondan hoşlandığını söylediğin yeri." Dedi sanki inanamıyormuş gibi. Chenle kendi kendine gülüp ellerini izledi bir süre.
"Ama ben sana güvenmiyorum. Hem de hiç. Başka bir şey var, sen aralarından en akıllı olanısın. Umrunda değilmiş gibi davranıyorsun ama kin tuttuğunu biliyorum." Renjun tam kinci birisi olduğunu yalanlamak ve bir şey çevirmediğini söylemek üzereydi ki durup düşündü, eğer yalanlarsa hoşlandığını kabul etmiş oluyordu ve bu başına çok daha fazla bela açabilecekmiş gibi hissetti.
"Evet." Dedi kafasını sallayıp olabildiğince inandırıcı gülerek. "Beni iyi tanımışsın." Chenle başını sallamakla yetindi.
"Artık hemen ne planladığını anlatsan iyi olur."
"Anlatmazsam ne yapacaksın?" Chenle rahatsız edici, yargılayan bakışlarla baktı. "Jeno'dan hoşlandığını ve böyle bir işe giriştiğini tüm okula yayarım yüksek ihtimalle. Doğru olsun olmasın, bu herkesin hoşuna gidecektir." Renjun kafasını sallayıp bir umut diyerek başladı konuşmaya.
"Bunu yaparsan Jeno'nun da zarar göreceğini hiç düşünmedin mi? Jaemin ile ilişkilerinin bozulacağını?"
"Atlatırlar, daha önce de başımıza geldi böyle bir şey. Biliyorsun Donghyuck'un neler yaptığını." Dediğinde Renjun şaşkınlıkla baktı çocuğun yüzüne. Öylesine abartılı bir surat ifadesiyle söylemişti ki, Renjun olayı bilmese Donghyuck'un birisini öldürdüğünü düşünürdü.
"Donghyuck size hiçbir şey yapmadı Chenle. Siz ona pislik gibi davrandınız." Chenle gülüp sallandı biraz salıncakta. "Seninle bunu konuşmayacağım. Bu yaptığın şeyin amacı Donghyuck'un 'intikamını' falan almak mı bilmiyorum ama hemen son vermezsen asıl ben Jaemin ve Jeno'yu tüm okula anlatmanızın karşılığını vermiş olacağım." dedi intikam sözcüğüne alayla bastırarak.
"Biz yapmadık dedim sana. Donghyuck bize anlatmadı bile."
"Senin sözünün bir geçerliliği varmış gibi mi duruyor acaba? Sonuç olarak bunu bizden başka kimse bilmiyordu, Donghyuck gitti; herkes öğrendi." Dedi tüm agresifliğiyle. Renjun'in konuşmasına izin vermeden devam etti.
"Renjun, Ya Steve'i tamamen ortadan kaldırırsın ya da ben yapmasını bilirim." Renjun gözlerini kapatıp bekledi bir süre. Kafasından bir kaçış yolu bulmaya çalışsada sonu hep çıkmazda bitiyordu.
"Yapamam." Dedi en sonunda.
"Öyle bir yapacaksın ki. Yapmazsan okula adımını atamayacağın kadar güzel rezil ederim seni."
"Chenle, başka bir şey.." dediğinde Chenle sözünü kesmek istermiş gibi iç çekip baktı çocuğa.
"Canımı sıkıyorsun. Ne dememi bekliyorsun ki? Ben görmemiş gibi davranayım sen de arkadaşıma tüm oyununu oyna dememi mi?"
"Bak Renjun, Önce Jaemin'e, sonra Jeno'ya ve en sonunda tüm okula derdini açıklamaya çalışmak istemiyorsan Steve diye birisi bundan sonra olmaz." Renjun dudağını dişleyip izledi ayaklarını.
"Birine söylemedin yani?"
"Hayır. Ortalığı karıştırmaya hiç niyetim yok. En azından şimdilik."
"Ve ben konuyu kapatırsam kimseye söylemeyeceksin..?"
"Aynen öyle."
"Nasıl güvenebilirim ki sana?"
"Güvenemezsin. Ama başka şansın da yok. Ya her türlü açığa çıkarırım ya da çıkmamasını umut edersin. Daha fazla seçenek sunmadım."
Renjun söyleyebileceği daha fazla bir şey olmadığını düşündü. Ayağa kalktı, çantasını omzuna alırken başı ağrıdığı için kapattı gözlerini. Çok sinirliydi, kafası karışıktı ve sadece beş dakika öncesine kadar başına asla gelmeyeceğini düşündüğü bir şeyi yaşıyordu. Kalbi yavaşlamamaya yemin etmişti, çocuk maraton koşmuş gibi davranıyordu. Steve giderse Jeno'yu nasıl koruyacağını düşündü, nasıl konuşacağını.
"Tamam, anlaştık." dedi yüne de kısık bir sesle. Başka bir yolunun olmadığını kabullenerek. Asla kimliğinin ortaya çıkmasına izin veremezdi. Donghyuck ne derdi, Jaemin ve Mark ile nasıl uğraşırdı? Öğretmenlerinin bakışlarını hayal edebiliyordu, Tabii bir de Jeno'nun iğrenmiş yüzünü.
"Güzel, görüşmemek üzere Steve." dediğinde Renjun çocuğun suratına yumruğu basma isteğini bastırıp döndü arkasına.
"Jeno'yu korumaya çalışıyordum." Dediğinde Chenle çattı kaşlarını.
"Ne?"
"Amacımı sormuştun az önce, Jeno'yu bir şeyden korumaya çalışıyordum. Bu kadar şaşırdığına göre anlaşılan haberin de yok."
"Açık konuş Renjun."
"Hayır. Her şeyi öğrenmeyi bildiğin gibi bunu da öğrenirsin artık. Burnunun ucunda duruyor zaten." Chenle ağzını açtığında konuşmaya devam etmemek için hızlı adımlarla, neredeyse koşarak, çıktı parktan. Otobüs durağına gelene kadar sıka sıka ilerledi dişlerini. Otobüsü beklemek için duraktaki banka oturduğu an kafasını vurdu birkaç kere arkasındaki cama. Saçlarını karıştırdı, dağıttı, durağın direğini tekmeledi. Steve'i silmek istemiyordu. Steve olmayı seviyordu, Jeno'yla kim olduğunu bilmeden konuşmayı seviyordu.
Otobüs geldiğinde kartını okutup arkada bir yere geçti. Zaten dolu olan gözlerinden dirseklerini dizlerine koyup yüzünü de avucuyla sakladığı an döküldü yaşlar. Sinirleri bozulmuştu, salaklığına kızıyordu. Bildirimleri ilk başta saklamak aklına gelseydi bunları düşünmek zorunda kalmayacaktı. Tekrar neden bu işe bulaştığını sorgularken buldu kendini.
Tam o an, telefonundan gelen sesle beraber ellerine sildi gözlerini ve temizledi boğazını. Telefonu açıp baktı mesaja. Cevap vermek istedi, ancak bunu yaparsa bitiremeyeceğinden korktu Steve'i. İç çekerek kapattı telefonunu. Acilen yapması gereken birkaç şeyi sıralamıştı kafasında şimdiden.
LeeJeno:
Sabah yazacaktım
ancak biraz zorlu ve karışık
bir sabah geçirdim.
E, neye karar verdin?(Mesajınız iletilemedi, 14:04)