forty three

342 30 105
                                    

"Renjun? Renjun!" Gözlerini kırpıştı Renjun ismini duyduğunda irkilerek uyandığı gibi, annesinin uzaktan gelen sesine karşı kadının duymayacağını bilse bile mırıldandı.

"Naeun Teyze bırak şimdi onu, kim geldi dün gece misafirim vardı dedin az önce sen onu söyle çabuk." Donghyuck'un munzur sesini duyduğunda kafasını sertçe gömdü yastığına uyumaya devam edebilmek için.

"Renjun'in arkadaşı dedim ya Hyuck! Darlama beni işim gücüm var gitmeden çamaşırları sermem lazım, kokacaklar."

"Ay tamam ben sana yardım ederim boşver çamaşırları. Arkadaş diyorsun ama Renjun'in benden başka arkadaşı yok ki yahu." Renjun çocuğun söylediği şeyle direkt kaldırdı kafasını yastığından. "Ben de öyle dedim! Çok şaşırdım Renjun geldiğinde, hayır birde ilk defa görüyorum, iyice şok oldum." İkisinin dedikodu yaparak yaklaşan seslerine karşın yastığına sarılıp bekledi odasına geleceklerini bildiğinden. "Kimdi, adı neydi onu söyle sen bana."

"Siz tanışmıyormuşsunuz. Öyle dediler."

"Bir de ben tanımıyormuşum! Ben şimdi bir güzel dövmez miyim Renjun'i?" Cıkcıkladı Donghyuck seslice. "Adı? Adı neydi?"

"Jeno."

"Jeno mu?" Öyle bir şaşkınlıkla çıktı ki Donghyuck'un sesi, Renjun suratını buruşturdu arkadaşının annesine çaktırmaması için dua ederken. "Aman be Donghyuck." diye mırıldandı yastığına doğru. "Tanıyor musun yoksa?" diye sordu kadın, bu sırada Renjun neredeyse kapısının önünde olduklarını anladı.

"Ay, yok Naeun Teyze. Adını duymuştum ama." Diye toparladı hızla. "Dur sen boşver oğlunu, ben gerekirse uyandırır, giydirir, hazırlar, götürürüm okula." Kadın güldü Donghyuck'a. "İyi, hadi bakalım."

Sadece bir saniye sonra koşarak girdi Donghyuck kapıdan içeri, hızını dengeleyebilmek için pervaza tutunup yarım tur döndü ayakları kayarken parkede, neredeyse duvara çarpıyordu.

"Yavaş." diye mırıldandı Renjun yastığına yanağını sürtüp yerini daha da netleştirirken.

"Seni öldüreceğim." diye dişlerinin arasından tısladı Donghyuck dengesini sağlayabildiği gibi.  Tek ayağını bir kere yere vurup ellerini iki yanında sıktı. Renjun korkmadı, çocuğun korkutucu olmakla uzaktan yakından biraz alakası bile yoktu, uykudan şiş yüzünü yastıktan çok az kaldırdı, tek gözünü kısıp baktı yalnızca arkadaşına. "Öldür o zaman." Donghyuck karşı bir tepki alamadığından anında yumuşadı, yumruk yaptığı avuçlarını açıp titretti vücudunu.

"Ama önce biraz yanına kıvrılayım, sabahın altısında kalktım seni kontrole geleceğim diye." dediği gibi atladı Renjun'in üstünden, baza birkaç defa kalktı indi Renjun'i de kendisine katarak, Donghyuck duvar kısmına geçip örtüyü ikisinin üstüne çekti ve sarıldı sıkıca çocuğa arkasından, yanağını da yüz üstü yatmasından eğik duran sırtına yastık niyetine yasladı.

Çocuk tam anlamıyla yerine yerleşene kadar bekledi konuşmadan önce. "Arasan da olurdu." Dedi ardından fısıltıyla. Tişörtünün üstündeki sürtünmeyle çocuğun kafasını sağa sola salladığını hissetti.

"Olmazdı. Öylesine endişelendim dünden beri ki anlatamam. Seni okuldan önce görmeseydim kafayı yerdim."

"Ve, Jeno'nun misafirliği de neyin nesi öyle? Az daha çığlık atacaktım yemin ederim annenin yanında da şeklimiz bozulmasın diye yapmadık."

"Çığlık atmadın ama bağırdın sonuçta." dediğinde Renjun Donghyuck sussun diye bastırdı alnını Renjun'e.

"Ayrıca.. Şeklinin bozulmasını biraz daha açmanı isterim şahsen senin ne gibi bir şeklin var ki?"

steve °norenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin