kontrol etmedim, gördüğünüz yerde hatayı düzeltmekten çekinmeyin lütfen
Renjun teneffüsün bittiğini belirten zil çaldığı gibi derin bir nefes verip kenarında oturduğu u şeklindeki banktan kalkıp diğerlerinin de geçebilmesi için kenara çekildi. Zaten bir süredir konuşulan konuyu dinlemeden elindeki çoktan buz gibi olmuş kahveyi çeviriyor, arada soğuduğunu unutup yudum alıyor ve her seferinde aynı suratını buruşturduğu tepkiyle geri yerine bırakıyordu. Kimsenin kendisini izlemediğine emindi, bu yüzden dalıp gitmekte bir sorun görmemişti. Aklı doluydu, garip davranışlarından ve hislerini net bir şekilde, istemeden bile olsa, belli ettiğinin korkusundan dudağının içini dişliyordu. Ama mutluydu da. Kısacık bir sürede, pek de ilerleme kaydetmedikleri bir konuşma gerçekleşmiş olsa bile mutluydu. En azından içinde kalmamıştı saçları. Hoş, görse yine söylemek istiyordu. Tekrar tekrar hatırlatabilirdi, her seferinde farklı övgüler uydurabilirdi çocuğa.
Ama özellikle Steve'in de gördüğünü söylemek istiyordu.
Aklında hâlâ Steve vardı, hâlâ onunla Steve olarak konuşmanın bir yolunu düşünüyordu içten içe. Bunca zaman içinde tuttuğu şeyleri öylece söylemeye o kadar alışmıştı ki neredeyse özlüyorum bile diyebilirdi.
"Akşam bize gelsenize, eğlenirdik biraz. Mark da iyileştiğine göre." Dedi Hendery Donghyuck'un hemen arkasından çıkarken. Donghyuck cevap vermeyip Renjun'in yanında yerini alırken geriye kalan herkes kafasını sallayıp onaylamakla yetindi. Renjun'e baktı, ardından gülümseyip kolunu çocuğun omzuna attı. Renjun gözlerini daldığı yerden çekip gülümsemesiyle karşılık verdi kısaca arkadaşına. Diğerlerinden biraz önde yürürken Donghyuck çocuğun kulağına doğru biraz eğildi. "Ne konuştunuz? Söyleyebildin mi saçını?" Yere baktı bir süre tekrar aklına gelince, ardından gülümsedi arkadaşına. Yüzünün ve boynunun yandığını düşünüyordu, havanın o kadar da sıcak olmamasına rağmen emin olmak için dokundu yüzüne. Beklediği gibi soğuktu, ona rağmen yanıyordu.
"Evet." dedi yalnızca, arkada kalan arkadaşlarıyla mesafesini kontrol ederek. "Denk geldik.. Anlatmak istiyorum sana ama şu an değil." Donghyuck'un gülümsemesi genişledi, muzip bir tavırla güldü ve sevecen haliyle sarstı çocuğu omuzlarından. "Bak beni dinleyince nasıl da gülüyor yüzün. Sabah ruh gibiydin." Renjun de gülüşüne karşılık verip çocuğun göğsüne yaslandı hafifçe. Donghyuck yanında olduğu için minnettardı, aklının karışık olduğunu hemen anlayabiliyor, çözüm bulmak için elinden gelen her şeyi yapıyordu. Çardakta uzak oturmuş olsalar bile ne zaman etrafındakileri dinlemek için çabalasa gözlerini üzerinde hissetmişti arkadaşının.
"Ne konuşuyorsunuz?" Yanlarında zıplayarak biten Jisung'u görünce irkildiler, ancak ikisi de gülümsemesini bozmadı. "Son iki dersimiz beden eğitimi, maçımız var başka bir sınıfla da, onu." Dedi Donghyuck gerçekten de bunu konuşuyorlarmış gibi sakin bir tavırla. Renjun şaşırarak az daha bunu unuttuğunu söyleyecekken son anda kapattı ağzını çocuğun yalanını ele vermemek için. Gerçekten tamamen aklından çıkmıştı, geçen cuma gününden beri öylesine karmaşık ve dolu günler geçirmişti ki konuşulduğu gibi unutmuştu bu konuyu. Bu kadar hızlı cevap verebildiğine göre Donghyuck unutmamış olmalı diye düşündü, altı üstü seçmeler için oynayacakları bir oyun olmasına rağmen çocuğun bu konu hakkında gerildiğini biliyordu. Kendini kötü hissetti bir kere bile konuşmamışlardı çünkü bu konuyu, Donghyuck kesinlikle maçta oynayacak kişilerden biriyken en azından sakin olmasını söylemesi gerektiğini aklına yazdı.
"Kimle?" Donghyuck burnunu kırıştırıp büzdü dudağını. "Jaeminlerin sınıfıyla." Donghyuck'un gerildiğini hissetti Renjun, ancak ondan daha çok gerilen birisi vardı yanlarında; Jisung. Önce kaşlarının çatıldığını gördü gencin, ardından rahatsızca kıpırdandı yürüdüğü yerde.
![](https://img.wattpad.com/cover/216939806-288-k665592.jpg)