"Yemeğini neden yemiyorsun Renjun?" Püreden kafasını kaldırıp arkadaşı Donghyuck'a baktı. Gülümsedi ve çatalını bıraktı. "Hiç iştahım yok."
"Mark gelmeyecek mi?" diye sordu hemen yanına oturan Lucas.
"Ben nereden bilebilirim Hyung? Arkadaşı sizsiniz arasanıza." dudağını büzüp oturduğu sandalyeden kalktı. Bu masada, Mark'ların masasında, oturmaktan nefret ediyordu. "Sen bilmiyorsan kimse bilmiyordur Renjun." o kalktığında buradaki tek arkadaşı Donghyuck'ta kendisiyle beraber kalktı. "Bilmiyorum hyung. Arayın, açmıyorsa dua edin cehenneme gidiyor olsun." dedi sinirle. Lucas gözlerini devirip el salladı hafifçe, ardından masadaki sohbete katıldı. Renjun hızlı adımlarla kantimden çıkarken Donghyuck ona yetişti, kolunu çocuğun omzuna atacaktı ki yarasını hatırlayıp ellerini cebine soktu, boğazını temizledi.
"Konuşmak istemiyorum Donghyuck." dedi sakince çocuğa bakmadan. "Sadece bir soru." Renjun durdu, arkadaşına döndü. "Bu hale seni kim getirdi?" Bir süre gözlerini etrafta gezdirdikten sonra derin bir nefes verdi. "Söyleyemem." tekrar arkasına dönüp yürümeye başladı.
"Ama biz en yakın arkadaşlarız. Bana söyleyemeyeceksen kime söyleyeceksin?" durdu ama Donghyuck'a dönmedi. Cevapta vermedi, veremezdi.
kimseye.
Yürümeye devam edecekken bir kez daha durmak zorunda kaldı.
"Mark mı?" arkasından gelen adım seslerini duydu, kafasını kaldırdığında bir çift siyah göze denk geldi. Biraz uzağındaydı, durmuş ikiliyi izliyordu. Bir süre gözlerini ayıramadı Renjun Jeno'dan. Ardından Donghyuck'a dönmeden başını sağa sola salladı. Hala Jeno'ya bakıyordu. Çocuğun gözlerinde anlayamadığı bir parlaklık vardı. Mark'ı duyunca mı sinirlenmişti? Renjun kendini kandırmayı bırakıp gözlerini çekti.
Jeno'ya arkasını dönüp Donghyuck'a adımladı. "Hayır Donghyuck. Mark bir şey yapmadı. Sonra konuşalım olur mu? Şuan sırası değil." Donghyuck gülümsedi, hafifçe salladı başını. Renjun'e sarıldı. "Ben dönüyorum masaya. Konuşmak istediğinde ara." Renjun bahçeye çıkarken Donghyuck kantine geri girdi.
Bahçede kendisine şaşkın gözlerle bakan öğrencileri görmezden gelmeye çalıştı. Yerlerinde olsa kendisi de öyle bakardı gerçi. Renjun hiç kavgaya karışmamıştı, lise hayatı boyunca sakin bie insan olmuştu, kimsenin işine karışmazdı. Şimdiyse yüzündeki yaraların insanlara ilgi çekici gelmemesini bekleyemezdi.
Arka bahçeye ilerlerken gözleri dolmaya başladı. Bunları hak etmiyordu. Yardım ettiği, onu koruması gereken kişi kim olduğunu bile bilmiyordu, bilseydi daha çok nefret ederdi. En çokta bu sıkıyordu çocuğun canını. O herhangi bir insan değildi, o Steve değildi. Sadece Renjun'di. Jeno'nun sevmediği insanlardan birisiydi.
Ama Renjun diğerlerinin aksine kaba bir insa değildi. Umursamaz değildi, insanlara kin gütmezdi. Yardım ettiğinin kim olduğuna bakmazdı. Yarası olana yara bandı getirirdi. Ağlayana peçete, isteyene su. Şanssızdı sadece. Kimin yakını olacağını seçemiyordu.
Sığınağına giderken karşısında gördüğü kişiyle durdu. Jaemin kolları bağlı bir şekilde Renjun'e bakıyordu. Yüzünde umursamaz bir tavır vardı. Yaklaştı, Çocukla omuz omuza geldi. "Onu bu kadar sinirlendirmemeliydin. Sana bile bunu yapabiliyorsa diğerlerini Tanrı korusun." Renjun yumruklarını sıktı. Jaemin ile yüzyüze bir problemi olmasa bile çocuğun söyledikleri sinir bozucuydu.
"Mark'ı gözünüzde fazla büyütmüşsünüz. Aşk işte, gözü kör ediyor." dedi Jaemin'e. Çocuk ilk önce gözlerini kaçırdı, ardından Renjun'a doğru döndü. "Umarım.. Umarım ağzından bir şey kaçırmazsın Renjun. O zaman uğraşacağın tek kişi Mark olmaz." Renjun alayla güldü.
"Bunu bana Mark yapmış olabilir. Ama cidden, bir olayda benim yerine seni seçeceğini düşünüyor musun? Salaksın Jaemin. Hep salaktın." Çocuğu arkasında bırakıp yürümeye devam etti. Biraz kafasını dinlemesi lazımdı.
![](https://img.wattpad.com/cover/216939806-288-k665592.jpg)