Renjun uyandığı gibi telefonuna baktı, herhangi bir mesaj gelmediğini gördüğünde eski yerine bırakıp yerinde gerindi ve örtüsünü üzerinden attı. Dün Jeno'ya yazdığı mesaj ne görüldüdeydi ne de bir cevap vardı. Gerçekten de kötü bir şey söylediğine -ne söylediğini bilmese bile- kanaat getirmişti.
Çok erken bir saatte uyanmadığından hızlıca işlerini halledip hazırlandı okula, ailesinin kahvaltı ettiğini görüp yemeyeceğini söyleyerek kendini dışarı attı. İlk derse biraz erken gitmek istiyordu, yapması gereken bir ödevi unutmuştu onu yapmalıydı.
Kendi sokağından çıkıp yolların kalabalıklaşmaya başladığı caddede ilerken yüzünü ısınabilmek için atkısının içine sakladı biraz, gözlerni ayaklarından ayırmazken birisinin kendisine seslendiğini duyup durdu.
"Renjun!" Hemen arkasında kalan marketten çıkan Chenle'yu ve her zamanki gibi gıcık gülümsemesini takınmış yüzünü gördüğünde derin bir nefes verip ona doğru döndü. Chenle hızla çocuğa yetişirken kaşlarıyla selam verip çantasını düzeltti. "Beraber gidelim okula."
"O niye?" dedi çoktan beraber yürümeye başlamışlarken. Chenle dudağını büzüp saçlarını düzeltti. "Hiç, aynı yerden gideceğiz sonuçta."
"Ben uzun yolu kullanmayı düşünüyordum."
"Ne tesadüf! Ben de." dedi hızlıca. Renjun çocuktan kurtulamayacağını çoktan bildiğinden tekrar sakladı yüzünün yarısını atkısına.
"İyi geçti mi bari Jeno ile ödeviniz?" dedi elindeki gofret paketiyle uğraşırken Renjun'e bakmadan. "Evet Chenle. Sizinki de iyiydi umarım."
"Eh, Sungchan biraz zor bir ödev arkadaşı. Ama sen beni anlarsın eminim."
"Neden anlamalıyım?"
"Senin nasıl mükemmelliyetçi biri olduğunu biliyorum çünkü. Jeno'yu da tanıyorum. O da zor bir ödev arkadaşıdır." Gofretinden büyük bir ısırık alıp yapmacık bir gülümsemeyle baktı Renjun'e, çocuk suratını buruşturmaktan kendini son anda alıkoydu. "İyi idare ediyoruz. Tanıdığın Jeno'dan daha farklı bir ödev arkadaşı." Chenle anlamış gibi başını salladı, kendi kendine güldükten sonra gofretinden koca bir ısırık aldı. Renjun uzun yoldan gideceğini söylemesine içinden kızarken bir yandan da aklının bir köşesi hâlâ görülmemiş mesajındaydı.
"Steve nasıl peki?" dedi Chenle lokmasını bitirdiği gibi. Renjun tökezledi, anlık bir şaşkınlıktan sonra ateş saçan gözleriyle Chenle'ya baktı. Konuyu neden açtığını anlamadığı gibi, olur olmadık her seferde açacaksa da neler olacağını kestiremiyordu.
"Ne istiyorsan söyle ve git Chenle." Omuzlarını silkti çocuk, dudaklarını büzüp masum yüzünü takındı. "Bir şey istemiyorum. Sadece merak ettim, hemen kızma."
"Parktan sonra bu konunun kapandığını düşünmüştüm." Dişlerinin arasından çıkabilecek en sert tonuyla konuştu.
"Kapanmıştı." dedi Chenle samimi bir tonda. "Ta ki ben, benim bilmediğim başka şeylerin de olduğunu fark edene kadar."
"Bunun benimle alakası ne?"
"Ah, eminim seninle alakası çok. Sadece anlamak zor.. Geçtiğimiz haftasonu öğrendim Jeno ile beraber ödev yaptığınızı. Ama siz farklı sınıflardasınız, öğretmenleriniz de farklı. Saçma değil mi?" Renjun burnundan bir nefes verip yan gözle baktı çocuğa. "Aferin Sherlock." Chenle'nun az önce gülen yüzünün ciddileştiğini gördü, ancak tepki vermedi.
"Ne ödevi bu? Jeno'ya soracaktım ama, bir süredir kendisine ulaşılması zor." dedi kısa bir süre sonra, ciddiyetini kaybedip eski haline dönmüş gibi.