Sana ne? Onu umursamadan diğer su kabının yanına da dökmeye gittim.
"Hey sana diyorum."
"Görmüyor musun? Hayvanlara su ve mama veriyorum."
"Neden?"
"Neden mi? Aç mı kalsınlar?"Söylediklerime göz devirdiği için sinirle balkonun yanına gittim.
"Senin için önemsiz olabilirler ama onlar da bir canlı. Yaşayabilmeleri için bize ihtiyaçları var! Duygusuz."
"Bilip bilmeden konuşma!"
"Neyi bilmiyorum acaba? Resmen az önce hayvanları besledim diye göz devirdin ya!"
"Nasıl gözlerin var bilmiyorum ama bahçede zaten su ve mama var! Gereksiz yere koyduğun için göz devirdim!"
"Ne?"Eliyle bahçenin iki yanını işaret etti. Gerçekten de vardı. Ama onlar bahçenin içindeydi. Ben bahçenin hemen dışında yandaki kolonların yanına koymuştum.
"Yeni mama almana gerek yoktu çünkü bodrum kattaki depoda zaten fazlası ile var. Senin aldıkların da tarihi geçebilir."
Söyledikleri ile kafamı eğdim. Haklıydı. Of!
"Ne yapacağım o zaman?"
Sessiz sessiz sorduğumda gülüp kollarını korkuluklara yasladı ve bana doğru eğildi.
"Düştün mü elime?"
"Ne düşeceğim be? Ben kendim bulurum ne yapacağımı!"
"Bekle burada. Geliyorum."İçeri girince ben de bahçedeki sandalyelerden birine oturup onu bekledim. Birkaç dakika sonra giyinmiş bir şekilde yanıma geldi.
"Benim aldıklarım daha eski olduğu için onları dağıtalım. Seninkiler daha uzun vadede gider."
"Tamam."
"Gel yardım et. Taşıyalım hepsini arabaya."
"Benim arabadakileri ne yapacağız?"
"Onları da aşağı götürelim."Beraber benim aldıklarını depoya taşıdık ve daha sonra onun aldıklarını arabasına taşıdık.
"Bin bakalım. Gidiyoruz."
"Nereye?"
"Gidince görürsün."Arabaya binip bir süre yolculuk yaptıktan sonra toprak yolu olan bir yerde durduk. Etrafta birkaç köpek görmüştüm gelirken.
"Burada köpekler mi var?"
"Evet."Gülümseyerek arabadan indim ve bagajdaki mamalardan birini aldı. Belirli yerlere koyduk ve daha sonra arabaya binip biraz ileride daha çok köpeğin olduğu bir yere geldik. Çağatay mama dağıtmaya başlayınca ben köpeklerin arasına karışıp onlar ile oyun oynamaya başladım. Hepsi o kadar sevimli ki hepsini alıp eve götürmek istiyorum!
Çağatay'a döndüğümde onun da oyun oynadığını gördüm. Daha sonra birkaç yere daha bıraktık ve dönmeye başladık."Burada palet falan alabileceğim bir yer var mı?"
"Palet?"
"Evet. Tahta oluyor ya. İnşaatta kullanılan"
"Marangoz."
"Oraya gidebilir miyiz?"
"Ne yapacaksın onu?"
"Hayvanlar için ev yapacağım."Kafası ile beni onayladı ve az öncekinden daha uzun bir yolculuk sonucu marangoza geldik. İçeri girip yaşlı denebilecek adama selam verdik. Etrafta göz gezdirirken tahta kasaları gördüm.
"Çağatay ben vazgeçtim."
"Neden, yapmayacak mısın?"
"Saçmalama. Paketten vazgeçtim. Bak kasalar var burada. Bunlardan alalım birkaç tane. Üst üste koyarız. Katlı olur."
"Olabilir."Kasaları alırken Çağatay ödemeye çalışınca sinirle onu taşımaya gönderdim ve parayı ben verdim. Deliye bak, evi ben yapacağım para vermeye çalışıyor.
"Başka bir şey alacak mıyız?"
"Minder ya da battaniye almalıyım."
"Tamamdır."Onları da almak için bir yerde durduk ve farklı farklı minderler seçtik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bordonun Aşkı
General Fiction" Ya oooff!" Bağırmam ile zilimin çalması bir oldu. Kim bu yaa şimdi, zaten sinirliyim ! Kapıya gidip bakmadan açtım. Karşımda baya uzun ve dağınık bir adam vardı. Evet dağınık. "Kimsin sen?" Bu soruyu benim sormam gerekmez miydi? "Ne?" ...