Bölüm 8

59K 2.6K 188
                                    

Nihayet raporlardan kafamı kaldırabildim. Asker olmanın yüzde ellisi dosya, rapor okuma ve yazma. Ciddiyim.
Çıkmak için masamı topladım ve parkamı giyip beremi parkamın iç cebine koydum. Yine otobüse bineceğim. Durağa doğru yürürken buzlu yerlerde kaymamak için üstün bir çaba harcadım. Nihayet durağa gelince sırtımı direğe yaslayıp kafamı eğdim. Yüzümü soğuktan saklamak istiyorum çünkü!
Birkaç kişi ilk defa asker görmüş gibi bana bakarken bir tane öğrenci yanıma geldi.

"Abla buraya otur istersen."
"Yok yok. Ben oturmayacağım sen geç yerine."
"Abla sen..."
"Oturmayacağım ben, geç hadi."

Onu yanından gönderdiğim an Çağatay durağın önünde durup camı indirdi.

"Gel hadi gidelim."

Şimdi çağırır tabi!

"Gerek yok. Sağol."
"Açelya gel işte. Aynı yere gidiyoruz."
"Biliyorum."
"Niye bekliyorsun o zaman? Araba soğudu!"
"Soğuduysa bekleme o zaman. Gelmiyorum."
"Açelya, bin şu arabaya."
"İstemiyorum dedim. Binersem anneni falan arayıp düğün hazırlıklarına başlayın dersin maazallah. O olanlardan sonra..."

Durakta bekleyen birkaç kişi söylediklerimi duymuş olacak ki gülmüştü.
Her ne kadar mama dağıtmaya giderken binmiş olsam da bu sabah, bence, beni gördüğü halde gitmiş olması sinirime dokundu.

"Ne saçmalıyorsun?"
"Sen değil miydin yemek getirdiğim zaman annene evde kızı var diyen?"
"Neden yaptığımı biliyorsun."
"Biliyorum. Zorda kalırsan yine yaparsın.
O yüzden binmeyeceğim. Hem orada durman yasak git hadi."

Arabadan inip kendi kendine söylenerek yanıma gelince bir adım geri gittim. Tamam bana bir şey yapamaz ama o kadar korkunç bakıyor ki refleks olarak oldu.

"Bin şu arabaya Açelya."
"Bak yaklaşma. Belimdekini görüyorsun değil mi?"

İnsanlar duymadın diye sessiz sessiz tehdit etmeye çalışmam. Başarılı bir hareket.

"Görüyorum. Aynısından bende de var sen de onu görüyor musun?"

Nesi başarılı bir hareket? Asker adamı tehdit ettiğim şeye bak!

"Binmeyeceğim dedim sana. Çek şu arabanı otobüs gelecek."
"Sen binene kadar gitmeyeceğim. Ayrıca o otobüse da bindirmeyeceğim."
"Ne inatsın sen ya!"
"Annemden gelmiş işte. Bizim oralarda buna laz inadı derler."
"Bizim oralarda da eşe..."
"O cümleye devam edersen hiç iyi şeyler olmaz."

Bana sinirle bakarken kafamı başka yere çevirdim.

"Bak tamam. Annem ile konuşup o günü açıklayacağım. Ama önce arabaya bineceksin. Binmezse başka şeyler söylerim."
"Sen beni tehdit mi ediyorsun?"
"Açelya iyilik yapıyorum farkında mısın? Eve götürmek için yapıyorum."
"Hemen arayıp benim yanımda konuşacaksın."
"Tamam. Binecek misin?"

Kafamı sallayınca arabaya gittik. Derin bir nefes verdi nihayet dercesine.

"Ara hadi."

Gözlerini devirip telefonu arabaya bağladı ve annesini aradı. Ben de duyuyorum bu sayede.

"Oğlum!"
"Nasılsın annem?"
"İyiyim oğlum. Sen nasılsın?"

Annesine laz dedi ama gayet normal konuşuyor. Ağız yapmıyor.

"İyiyim ben de. Sana bir şey söyleyeceğim."
"Ne oldu, bir şey mi oldu sana?"
"Olmadı olmadı. Sakin ol. Hani geçenlerde beni aramıştın yanımda kız var demiştim sana."
"Eee?"

Annesinin sesinde yaramaz bir çocuk tınısı vardı.

"İşte o kız bizim timden. Aynı zamanda komşum. O gün bana yemek getirmişti. Tam mutfağa gidince de sen aradın. Ben o sırada bir şeyler kırdım falan. Her şey bir anda olunca ve sen de sorular sorunca ben sinirlenip öyle söyledim. Yanlış anlama yani."
"Öyle mi?"

Bordonun AşkıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin