31

1.7K 194 33
                                    

Odama girdiğimde çabucak yatağıma koşmuş ve kendimi yüz üstü fırlatıp yatağımın içine gömülmeyi beklemiştim. Bir sürü duygu karışıklığı bir anda vücudumu ele geçirmişti ve o kadar toydum ki hiçbir halt bilmiyordum.

Odama girdiğim gibi Jeongin'in kahkahası kulaklarımı doldurmuştu. "Ay, bu çok mal olmuş görmeyeli." Ayıp ya ayıp, düşene bir de siz vurun! Resmen şu an sırtımdan bıçaklanıyorum.

"Jeongin şöyle geç sen bi'. Chan sen de- Chan, mal mısın kardeşim ayakkabılarla mı girdin içeri?" Seungmin'in söylediği şeyi duyunca meraklanıp kafamı o tarafa çevirmiştim. Seungmin çantasını çıkarırken konuşmuş ve Chan'ın elleri belinde ona bakmasını sağlamıştı.

"Seungmin, biz zenginiz kardeşim. Yazılı olmayan kural 4, zenginler evlerine ayakkabı ile girerler çünkü her daim şık ve havalı olmak zorundalardır. Paranın gücünü tutmak kolay değil." İstemsizce kahkaha atarken Jeongin'e bakışlarım çarptığında çantasından çıkardığı paletlerle Chan'ı şok içinde izliyordu. Seungmin de yüzünü buruşturup kendi önüne baktı. Chan'a tekrar dönüp ayakkabılarını gösterdim. "Söylediğin kadar varmış valla. Ee, saat de tamamlandı şimdi neyi tamamlayacaksın?" Düşünüp yatağıma otururken onu izlemekten başka bir şey yapmadım. "Odamın geri kalanına küçük küçük raflar alıp ayakkabıları sergilemeyi düşünüyorum. Aslında bunu en son yapacaktım ama bilemedim. Hem şu anlık başka markalar da ilgimi çekmeye başladı. Belki karışık bir şey olur. Sen ne dersin?" Omuzlarımı silkip ben de onun gibi yatağımda oturdum. Chan kadar ayakkabılara ilgim veya onun seviyesini belirlemek gerekirse fetişim yoktu. O günkü ruh halime göre giyinirdim genelde. "Ben ne anlarım ki? Sen zaten burnunun dikine giden birisin, ben sana tavsiye verdikten sonra ne değişecek?" Gülüp doğru bir şey söylediğim için parmağını şıklattı.

Chan yanımdan kalkıp çantasıyla ilgilenmeye başlayınca önümde bir şeylerle ilgilenen üç kişiye baktım. Sanki bir şey eksikti. Hmm, bir kişi. Jisung! Jisung nerede?

"Hey, Jisung nerede?"

Çocuklara seslendiğim an Jeongin kapıyı gösterdi. "Biz odana gelene kadar uçup gitmiş. Nerede olabilir sence?" Doğru, bir an afallayıp Minho'yu aklıma getirememiştim. Anlayışla kafa salladığımda Seungmin bana bakmadan eliyle beni çağırdı.

"Hadi gel! Yapalım makyajını."

Heyecanlanıp onlara doğru adımladım ve yere çöktüm. Bağdaş kurup yerimde dikleşip karşımda duran iki arkadaşıma döndüm. O sırada da Chan karşımızda elinde defterlerle belirmişti. "E, kimya ödevi?" Gözlerimi devirip ödev ve şu an bulunduğumuz durumun saçmalığına baktım. "Cidden mi Chan?" Jeongin elindeki fondötenin kapağını açmadan önce Chan'a konuştu. Seungmin benim gibi bir şey eklememişti. Chan'ın tekrar çantasına doğru adımlamasını izledik.

"Chan, sen de bana makyaj yapacak mısın?" Defterleri bırakmış vaziyette tekrar bize adımlayan Chan'a soru yöneltip cevap beklemeye başlarken bakışlarımı düz beyaz çoraplarıma çevirdim. "Yok ya, yanlış bir şey yaparım bu ikisi beni döver." İki parmağı ile önümdeki arkadaşlarımı gösterip çalışma masama oturdu. "Seyirci kalmayı talep ediyorum." Omzularımı silkip heyecanla gözlerimi kırpıştırdım ve kendimi makyaja bıraktım.

Bugün hiç normal geçmemişti ve düşüncelerimden arınmaya ihtiyacım vardı.

*

"Hayır, kaşlarının altına koyalım."

"Hayır mal mısın, çok kötü durur. Göz pınarının önüne koyalım diğerini de göz bitişine."

"Hayır, kaşlarının altına koymak makyajı belirginleştirir."

"Kardeşim sen ne anlarsın? Ben günde bilmem kaç tane video izliyorum bununla alakalı."

Yaklaşık yarım saate yakın bir süreçtir Jeongin ve Seungmin'in 'Nereye parlak boncuk koymalıyız?' tartışmasını dinliyorduk ve cidden başım şişmişti. Küçük çocuk gibi ikisi de kendi istediği olsun istiyordu. Bu yüzden en sonunda olayı ben üstlenerek önümdeki parlak boncukları beyaz makyaj yapıştırıcısına ufak daldırıp üçünü de tek tek gözlerimin hemen altına dizmeye başladım.

"Of, sizi mi çekeceğim ben be? Üç yaşında çocuk musunuz siz?"

Yaptığım şeyle bana dönüp gülümsediler. "Ay, çok güzel oldu!" Onları dinlemeden ayağa kalktığımda bu sefer dolabımdaki aynaya baktım. "Üstümü de değiştireyim bari. Ne giyeyim gelin seçin." Konuşurken kendimi durdurup onlara döndüm. "Kavga etmeden lütfen." Chan onlardan önce davranıp yanımda bitti ve beni kenara iterek olayı üstlendiğini gösterdi. "Siz zevksizler şimdi anlamazsınız diye ben seçiyorum."

*

Beyaz gömleği de üstüme geçirdiğimde aynadan kendime bakıp gülümsedim. Evde nedensizce giyinmeyi seviyordum. Hele ki bunu arkadaşlarımla yapıyorsam.

"Keşke ben de bir şeyler getirseydim." Jeongin sıkıntıyla nefes verdiğinde ona kıyafet vereceğimi söylemeye yeltenirken Chan önce konuştu. "Abiye verelim mi sana Sinsirella?" Chan'ın esprileri pek komik olmazdı ama gülerdim işte. Jeongin gözlerin devirerek ayaklandı. "Jisung da bi' el atsaydı amına koyayım. Sattı gitti resmen. Kimlerle arkadaşım bakın." Kalkarken söylenmesiyle Seungmin kolunu omzuma atmış, beni kapıya yönlendirmişti. "Hadi aşağı inelim." Yerimde durup onları izledim.

"Ne?"

Hepsi bana aptalmışım gibi döndüğünde biraz daha geriye gittim. "Ben aşağı inmem." Hepsi nedenini anlayacak kadar akıllıydı ama işlerine gelmediği için beni aşağı sürükleyecekler ve korktuğum şeyi alıp başıma koyacaklardı.

"Niye?" Chan gülmemeye çalışarak soru sorduğunda düz bakışlarımla ona döndüm, ellerimi belime koydum. "Öcü var, korkuyorum. Adı Hyunjin, Kabus Hyunjin Kişisi." Ben bunları açıklarken Seungmin ben hiçbir şey söylememişim gibi beni tekrar kolunun altına alıp yürütmeye başladı.

"Almayacağım sizi bir daha eve. En yakınların seni sırtından bıçaklarmış, aynen öyle oldu şu an. Utanmasanız beni adamın üzerine de atarsınız."

Jeongin gülüp yanağımı sıkıp arkamızdan kapıyı kapattı.

"Bizim atmamıza gerek kalmaz bence."

vay orspular 6k olmus inanamıyarram bu kitapta ne bulmus olabilirsniz ciddi soruuorum bu arada
yeni hyunlix fırlattım bakin ona da

black Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin