38

1.7K 203 105
                                    

Gözümden uyku akıyordu.

Başım ağrıyordu. Gözlerim onları oynattığım gibi arada bir kararıyor, onu başımın ağrısı kucaklıyor ve tekrar onları kapatmama neden oluyordu fakat önümdeki manzaradan mahrum kalmamak için bu kısır döngüyü devam ettirmek zorundaydım.

Geberiyordum. Hayır, uykusuzluktan değil.

Film başladıktan hemen sonra yanımda uyuyakalan Hyunjin'i, uyandırmadan Soobin ile beraber odama taşımıştık ya da doğru söylemek gerekirse Soobin'e yığmıştım onu. Ancak şimdi odamda, büyük yatağımda, dün o tek görüşte hayran olduğum parlak takımıyla huzurlu bir şekilde uyuyordu. Of, cidden, ne büyük edebiyat yapmıştım kendi içimde.

Vakıftan gelen annemin ve işten gelen babamın beni kontrol etmek için odama girmeye çalıştıklarında girmemeleri için ben kendim aşağı salona inmek zorunda kalmış, onların da şaşırtmıştım.

Önemli olan bu değil, önemli olan yatağımda uzanan bedendi. Hoş, ne sürede böyle ilgimi çektiğini anlayamamıştım. Bir rüya ya...Bir rüyanın böyle büyük bir şeye sebebiyet vereceğini kestirememiştim.

O uyanırsa...Bilmiyordum ne olacağını. Düşünmek istemiyordum, bir şeyler planlamak istemiyordum. Canım şu an ona bakmak istiyordu ona bakıyordum. Onu tanımak istiyordum. En sevdiği rengi, pekâlâ onu biliyordum çünkü bir konuşmamızda bahsetmişti, gitmekten en çok hoşlandığı yeri, görünce ağzı sulandığı yemeği öğrenmek istiyordum. Bunları öğrenmek istememe bir anlam yüklemek istemiyordum, sadece bu istekle kasıp kavruluyordum.

Normalde bu saatlerde başıma kahvaltı yapmam için dikilen korumam şu an siyah nevresimlerim üstünde bana güzel bir manzara sağlıyordu. Yanına sıvışmak ve ben de uykusuna katılmak hatta rüyama onu katmak istiyordum. Her ne kadar ileriyi planlamak istemesem de tepkilerini merak ediyordum. İlk uyandığında beni görecek olan yüzünün alacağı şekli merak etmek midemi gıdıklandırıyordu.

Ne hissedeceğimi şaşırmıştım, şakası yoktu.

Dün onu kıskanmıştım bir de!

Parmaklarımla gözlerimi çok sert olmayacak şekilde ovuşturarak yerde oturmaktan uyuşmuş bedenimi yalpalamadan kaldırmaya çalışmıştım. Hyunjin ve uyuyan halini en rahat yerde oturarak seyredebilirdim, bu yüzden yere yapışmış kalmıştım. Üstüne oturduğum bacağım kalkmamla beraber öyle bir uyuşma etkisi vermişti ki vücuduma bacağımın bedenim ayrıldığını hissettim. Nefret ediyordum şu histen.

Sessiz olmaya da özen göstererek çalışma masamın yanına geldim ve Hyunjin'i izlemekten hiç elime alamadığım telefonumu açıp mesajların teker teker yağışını inceledim bir süre. Ardından yanında duran çilekli süt kılıflı küçük kulaklıklarımı alıp kulaklarıma yerleştirdim ve telefonumla bağlanmasını bekledim.

Saat 5.12'ydi. Ne ara sabah olmuştu?

Arkadaşlarımla olan grubumuza girerek mesajları umursamadan bir görüntülü grup araması başlattım. Odama yeni yeni giren günışığı ve gökyüzünün parlaklığı odama vurduğu gibi kamerada kolayca görünmemi sağlıyordu. Merakla dudağımı kemirerek uzun sarı saçlarının dağılmış hali bile karizma olan kişiye baktım.

O sırada grup konuşmamızdan ilk ses gelmiş, Seungmin'in uyur vaziyetiyle karşılaşmıştım. Gözlerini açmakta zorlanıyor, onu uyandırdığım için bir o yana bir bu yana kayıyordu. ''Neredesin sen lan orospu?'' Şapşal sesi bana ulaştığında gülmeden edemedim. Ben gülerken konuşmaya Jisung ve Jeongin aynı anda katıldılar. ''Ana, Felix kişisi yaşıyormuş.'' Jisung, aptal aptal Jeongin'in dediği şeye gülmeye çalışırken çok ses olmayacak şekilde boğazımı temizledim. Chan, meşgule attığında Jeongin Chan'ın telefonunu bizim görmemiz için bize doğru sallıyordu. ''Ben meşgule attım, uyuyor.'' Ben ve diğerleri buna ilginç bir şey değilmiş gibi kafa salladığımızda işime geri döndüm. ''Sonra anlatırım neler olduğunu ama, şey diyeceğim.'' Aslında bir şey dememe gerek yoktu. Kamerayı karşımda uyuyan sarı kafaya çevirip onların anlamasını bekledim. Seungmin'in gözlerinin gerçekten kapalı olduğunu ''Ses mi gitti, noldu lan?'' diye sormasından anlamıştım çünkü baksaydı şu an cin gibi açmıştı o gözlerini.

''Lan, adamı yatağa mı attın? Oha Felix!''

''Bunları da mı görecektim, kesin Hyunjin eve içkili geldi sonra bu fırsatçı Felix de bundan faydalandı. Felix bir süreliğine ara verelim bence.'' Jisung yavaştan uyandığı için kelimeleri hızlıca yapıştırmıştı. Bu söyledikleriyle gözlerimi devirmeden edemedim.

Seungmin hâlâ uyuyordu. Telefonu da elinde yamuk duruyordu zaten.

Hyunjin'in yanında çok konuşmadığımdan dolayı yavaş hareketlerle küçük balkonumun kapısını açtım ve çıktım. Kamerayı da kendime çevirdim. ''Tanrım hayır, dün gece Hyunjin'i çağırdıktan sonra pembe kafalı bir çocuğun tekiyle geldi. Biraz çatışmışlar gibiydi Hyunjn'in dudağı yaralanmıştı. Ben de içimden dedim ki 'Sen kim köpek Hyunjin'e yumruk atıyorsun?' bir tane de ben yapıştırdım çocuğa sonra Soobin onu aldı götürdü.'' Bir an duraksamadan edemedim. Harbiden, ne olmuştu o çocuğa? Boşverip bizimkilere döndüm. ''Her neyse, sonra işte film izleyelim derken Hyunjin uyuyakaldı. Soobin ile onu odama taşıdık, Soobin bir sürü konuştu yine. Yok uyanınca sinirlenir falan diye. Uyandırmak da istemiyorum. Aslında kızsa pek umurumda olmaz da işte, farklı bir tepki verir mi diye merak ediyorum.'' Her şeyi nefessiz tek seferde açıklayıp arkadaşlarıma baktım.

''Bir gün olmaya ki Felixler'in evinde aksiyon olmasın.'' Jeongin sanırım yatakta dik bir şekil almıştı çünkü oturuyor gibi gözüküyordu.

Jisung bana hafifçe gülmüş ve konuşmaya başlamıştı. ''Sen de sabaha kadar Hyunjin'i izledin öyle mi?'' Onu onaylamak için hızla kafamı salladım.

''Uçuyorsun Felix, uçuyorsun.'' Jisung'un söylediklerine utanarak güldüm. Üçümüzün kulaklarına Seungmin'in horultusu geldiğinde onun kamerasına baktım. Kamerası artık onu göstermek yerine telefonu düştüğü için tavanı gösteriyordu. Üçümüz de küçük kıkırtılarla güldük.

''Yuh, Felix civcivi evden çıkıyor Seungmin uyusun. Gün ortasında da sağlıklı olun, erken kalkın güne erken başlayın diye öğüt kesiyor.'' Jeongin ağzını yaya yaya uyuyan Seungmin'e laf atmıştı.

Jisung gülen ifadesini ciddiye çevirdi. ''Kanka, uyanırsa ne yapacaksın?'' Sabah esintisi vücuduma çarptığında titreyerek yerimde kıpırdandım ve balkon kapısına doğru döndüm.

Dönmem ile beni izleyen Hyunjin'i görmem ve telefonumu yere düşürmem bir olmuştu.

merhabaaa beklettiğim için özür dilerim ama kitaplarımda mantık hataları varmış gibi geliyor bu da tüm ilhamımı sikip atıyor doğal olarak sınırı bu kadar çabuk geçeceğinizi tahmin etmediğimden bölüm de yazmıyordum bu yüzden beklettim ilginiz için teşekkür ederim

miroh için stream kasıyor musunuz ölü olmayın stay hüüü

ya aslında birazcık da isteğim yoktu hyunjini özlüyorum çünkü şu an ne yapıyor nasıl diye merak etmiyor değilim, tek tesellim çocuklarımızın birbirlerine iyi bakması.

neyse o zaman gidiyorum

70 oy 40 yorum sınır

öptmmmmm

black Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin