32

1.7K 179 53
                                    

Felix sinirliydi.

Hem de hiç olmadığı kadar.

Salonda sadece Seungmin ile kalmıştı çünkü Jeongin ve Bangchan evin hemen yanında bulunan basket sahasına gitmişti. Sorun onların gitmeleri değildi, sorun salonda olmalarıydı.

Diken üstündeymiş gibi Seungmin'in dibinde oturuyor, etrafını kolluyordu. Son bir kere Seungmin'e dönüp şansını denemek istedi. Seungmin ayaklarını bu büyük L şeklindeki koltukta uzatmış, Felix'in varlığını unutmuş gibi televizyonda açtığı cinayet belgeselini seyrediyordu.

"Seungmin... Lütfen odama gidelim." Felix'in bir kez daha mızmızlandığını gören Seungmin cidden bıkmış gözüküyordu. "Of Felix, kalkıp gideceğim Minho ve Jisung delisini de alacağım tamamen onunla bırakcağım seni. Bir şey yok işte." Bıkkınlıkla konuştuğunda Felix daha da gerilmişti, o bu sözleri söylediğinde istemeden hayal etmişti. Önüne dönerek kendi kendine "Gözümün önünden gitmiyor, ne yapabilirim?" diye fısıldadı.

Biraz sonra sıkıldığını anlayan Felix yavaşça ayaklandı. Kalktığı gibi oturmaktan uyuştuğu için gerinerek uyuyakalan Seungmin'e baktı ve ofladı. Dolapta son bir çilekli sütü kalmıştı, almak istiyordu fakat arkadaşını da uyandırmak istemiyordu.

Çaresizliği kabullenip utana sıkıla mutfağın yolunu tuttu. Çilekli sütü aşkına bunu yapabilirdi. Etrafı kontrol ederek mutfağa adımlayıp büyük gri buzdolabının kapağını açarak ilk başta açtığı yeri yokladı fakat bulamadı, ardından kapağı kapatarak diğerini açtı ve o tarafı yokladı. Sonuç yine aynı olduğundan istemsizce kaşları havaya kalkmıştı. "Çilekli sütüm...Buzdolabına koyduğumdan emindim. Başka yere-" Hâlâ bakmakta olduğu kısmın kapağı güçlü bir el tarafından kapanınca merakına yenik düşüp arkasına döndü. Dönmesiyle kaçmaya çalışması ve Hyunjin'in onu belinden yakalayıp yine olduğu yere sabitlemesi bir olmuştu.

Karşılaştığı hareket nedeniyle gözlerini büyütmüş ve hızla kırpıştırmaya başlarken Hyunjin onu ilk defa böyle görmenin tatlı şokunu yaşıyordu. O hep gördüğü çiller gitmiş, yüzünü renklendiren makyajın arkasına saklanmıştı. Farlar güzel gözlerini belirginleştirmişti. Hyunjin kendisini onu süzmekten alamamış, bu nedenle kendisine gelmesi uzun sürmüştü.

Çok geçmeden kendini toparlamak adına boğazını temizlemişti. Felix ise bu korktuğu yakınlığın başına gelmesi nedeniyle kalpten gitmek üzereydi. Kesinlikle şaka yapmıyordu.

"Ne oluyor Felix?"

Bu soruya cevap vermeye çalışsa da Hyunjin'e böyle yakın durmak ona rüyasını hatırlatıyor ve daha kötüsü bundan hoşlandığını aklına getiriyordu. Bugün belki en büyük sayılabilecek bir şekilde yutkunduktan sonra bu anın da bir rüya olmasını, en azından rezil olacaksa rüyasında olmayı diledi.

Bugün şans Felix'ten yana değildi.

"B-bir şe-y yok." Elleriyle Hyunjin'i omzundan ittirmeye yeltendiğinde onun karşı geleceğini düşündüğünden yavaşça hareket etmişti fakat Hyunjin onu zorlamadan bu gerici yakınlaşmayı noktalamıştı. Felix az önce terlediğini hissederken bu yakınlaşmanın sonlanmasıyla üşüdüğünü hissetti, tüylerinin diken diken olmasına engel olamamıştı.

"Sa-dece...Sade-ce bi-biraz gergin-im. Sı-Sınavlarımız başlamak üzereymiş." Hem kekeleyerek hem de hızlı konuşmuş, Hyunjin'in yalanını yemesini ummuştu.

Hyunjin bunun bir yalan olduğunu anlamayacak kadar aptal değildi fakat bozuntuya vermek istemedi çünkü Felix gerçekten gergin görünüyordu. Elbette bunun nedenini merak etmişti. Sabah Felix onu terslediğinden beri onunla konuşmak istiyordu, ancak bir türlü yakalayamamıştı.

Bu onu daha da meraklı hale getirmişti ve çocuğun önünde gerginlikten kıvranması bunu tetikliyordu.

Onu kısa sürede tanıdığını düşünüyordu, en azından analizi iyi birisi olarak bunu söylüyordu, bir gün içindeki davranışları normal değildi.

Özellikle de az önce Felix'in yüzünü süzdüğü halde gözüne şimdi gözüken pembe yanakları, Hyunjin'e hiç normal gelmemişti.

"Pekâlâ, ders çalışın o zaman."

Bir cevap alamamanın mutsuzluğu ile ceketinin eteklerini arkaya fırlattı ve ellerini beline koyarak dilini iç yanaklarında gezdirdi. Bazen Felix'i zorladığını düşünüyordu.

İlk konuştukları araba yolcuğu aklına sürekli geliyordu: Felix'in hayatı hakkında bu kadar umursamaz davranması.

Hiçbir zaman Felix'e hak vermemezlik yapmamıştı, tek korkusu sınavları olması gereken yaşta özel arabalarla bir yerden bir yere gidiyordu ve bunu korumalarla yapıyordu. Ebeveynleri çalışıyor, ona zaman ayıramıyorlardı. Felix ise alışmış olduğundan onları rahatsız etmemeyi seçiyordu. Böylece kendi yalnızlığına çekiliyor, ister istemez hayatı hakkında vurdumduymazlaşıyordu.

Fakat Hyunjin'in Felix'ten tek isteği hâlâ ailesi onunlayken bir şeyleri kaçırmamasıydı. Babasının yaptığı iş kötüydü, evet, fakat bunu ne Hyunjin değiştirebilirdi ne de Felix. Bu nedenle ailesi çalışıyor bile olsa onları rahatsız etmemek adına kendisini çekmemeli ve geçirebildiği kadar vakit geçirmeliydi.

Hyunjin'in yapamadığını yapmalıydı.

Şimdi ise o vurdumduymazlığın neden bir anda kaybolduğunu, kendini gerginliğe bıraktığını öğrenmek istiyordu çünkü bu Felix'e zarar veren bir şey olabilir veya verecek bir şey hakkında olabilirdi. Hyunjin, herkesten ve her şeyden önce davranmayı kendine felsefe edinmiş birisiydi.

Ancak onu zorlamadı.

Onu korumak istersen yıkan kişi olmak istemiyordu.

Yere uzun süredir bakan Hyunjin'i izlemekle yetinen Felix ise sakinleşmiş gözüküyordu. Pembelikleri gitmese de kalp atışları biraz öncekine göre iyiydi.

Hyunjin, kafasını hafifçe sağa sola sallayıp yüzünü ovuşturdu ve ceketinin büyük iç cebine yerleştirdiği sütü çıkararak Felix'e doğru uzattı. Düşünmekten başına ağrı girmişti, ayrıca erken kalktığından dolayı da yorgundu.

Felix bir şey demeden sütü elleri arasına alıp başını ovuştura ovuştura mutfaktan çıkıp bahçeye çıkan kapıya doğru adımlayan adamı izledi.

bölümü 2U coverla yazdım
aslında daha mutlu bir bölüm olması gerekiyordu bölüme başlamıştım hatta beyza umutlandırmıştı
ardından arkadaşımla saçma bir konudan ötürü kavga ettim ve tüm sinirlerim alt üst oldu
bu bölümü de uyuyamadım için yazdım
umarım içinize sinmiştir
nese bb

black Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin