39

1.9K 203 64
                                    

"H-Hyunjin?"

Hyunjin'in uyanmasının neden olduğu hafif mutlulukla fark etmeden onun adını seslenen Felix, kısa sürede karşısındaki karizmatik kişiyi süzmüştü. Hyunjin'in yeni uyandığından dolayı kısık gözleri, bilmediği halde, Felix'in içinde camların kırılması ve renk bombalarının patlaması gibi hisler bırakıyordu. Çok belli etmeden derin bir nefes alıp karnındaki kasılmayı önlemek istese de yapamamıştı, bu nedenle boğazını temizleyip kulaklarındaki küçük kulaklıkları çıkarmış ve hızla cebine atmıştı.

Tanrı'ya şükür ki arkadaşlarıyla konuşurken kulaklıkların kullanmıştı.

Kendini hangi sebeple Felix'in odasında bulduğunu sorgulayan Hyunjin ise sessiz bir şekilde Felix'i ve hareketlerini izliyordu. Kendisinden yaklaşık beş yaş küçük bu çocuk, yere düşen, belki de kırılan, telefonunu umursamaksızın kendisine baktığında farklı hissediyordu.

Değişik, yabancı ve belki de onu korkutan bir his.

Hyunjin ihtiyaçla sarı uzun saçlarını geriye atmış, o sırada Felix'in hayran dolu bakışlarını ve sertçe yutkunmasını fark etmemişti. Korumasını gözleriyle neredeyse yemiş olan Felix ise kendini hemence toparlamaya çalışmış ve yere ekran üstü kapaklanan telefonunu kaldırmıştı.

Tahmin ettiği gibi de kırılmıştı. Ancak bu durum umurunda bile değildi. Belki telefonun aniden kapanmasıyla endişelenen arkadaşlarını düşünmüş olabilirdi, fakat yine de kırılan telefonunu kâle almamıştı.

''Ne yapıyorum ben burada?''

Çoktan işinin başına olması gerektiğini düşünen Hyunjin, bilincinin de yerine gelmesiyle sinirli bir ifadeyi takınmaya başlamıştı. Felix'in onu çağırmasını, tam eve gelecekken Choi Yeonjun adlı kişinin onun sınırlarını zorlamasını ve yine de ona çok zarar vermeden eve gelip Soobin'e vermesini yeni yeni hatırlıyordu.

Ve ne amaçla yaptığını düşünmek istemediği şeyi, Felix'e çilekli süt vermesini de hatırlamak durumunda kalmıştı. Eve gelirken canı istemiş, almış ve ona vermişti. Üstüne düşünmemiş, Yeonjun'un söyledikleriyle kendi içini kemirmeyi seçmişti.

Ardından yine aynı şeyi yaparak Felix'i mutlu etmek istediği gerçeğinden kaçmış, sinirle soluduktan sonra önünde bu soruya bir cevap bulmak için kıvranan çocuğa bakmıştı.

''A, şey, şimdi şöyle ki...Sen uyuyakalmıştın ve seni uyandırmak istemedim ama neden diye sormak ister misin? Tabii ki istersin. Dedim ki ben uykudan uyandırılmayı sevmiyorsam, hele ki böyle durumlarda, neden bir başkasının uyanmasına göz yumayım? Babamla annem o saatlerde geldiğinden ses olup seni rahatsız etmesin diye getirdim, ne güzel rahat rahat uyudun yani uyku bir ihtiyaçtır değil mi özellikle senin gibi insanlara. Soobin de yardım etti sağ olsun, ne kadar düşünceli ya değil mi? Haha, öyle oldu yani.'' Hyunjin'in tepkilerini kestirememesi nedeniyle gergince tek nefeste aklına ne geldiyse söyleyivermişti Felix.

Hyunjin anlamıyordu, anlamaması onu sinirlendiriyordu çünkü uzun zaman sonra bir şeylerden kaçmaya çalışması kendi kurallarına aykırıydı. Genelde kendisine açık olmuştu.

Kaşları çatık bir şekilde Felix dışındaki her yeri incelerken boğazını temizlemişti. ''Tamam, pekâlâ, beni uyandırabilirdin. Bir daha böyle bir şey olmasın, lütfen.'' diyerek kendini sabit bir şekilde açıklamış ve çocuğun bir şey söylemesine izin vermeden onu ardında bırakmış, odadan çıkmıştı.

Duydukları ile bakışları olduğu yerde takılan Felix ise kaşlarını çatmıştı. Aslında Hyunjin'den mutlu bir ifade beklemiyordu, bekleyemezdi zaten. Ancak böyle kuru, herhangi bir duygudan yoksun iki cümle de beklemiyordu. Tam olarak ne beklediğini kendisi de bilmiyordu, tek bildiği beklemediği tepkilerdi.

Dudaklarını yavaşça yalayıp kafasını sağa sola sallayıp hafif ağzından hafif nefes verdi. Şu an boş hissediyordu. Mutlu değildi, mutsuz da değildi. Kafası öyle karışmıştı ki, bu karışıklık onu boş düşünmeye ve hissetmeye zorluyor gibiydi.

Her neyse olan oldu, diyerek yatağına ilerlerken telefonunu sıkıntıyla tutmuş, kırıklara dikkat ederek telefonun açma tuşuna basmıştı. Bu kadar kırığa rağmen telefonunun çalışması şimdilik iyiydi. Ardından telefonunu masasının üzerine koyup cebine tıktığı küçük kulaklıkları da kutusuna yerleştirmişti.

Bıkkınlıkla yatağına döndüğünde Hyunjin'in neden olduğu kırışıklığın üzerine yatmış, az da olsa parfümümün yatağa sinmesinin verdiği mayışmışlıkla uykunun esiri olmuştu.

selamlar!!

biliyorum sınırı geçtiniz ve bir milyon kere hatırlattınız fakat içimden yazmak hiç ama hiç gelmiyor.

herhangi bir kötü durumdan dolayı değil, tamamen kitapla ve gidişatıyla alakalı. bok gibi mantık hataları var ve ben bunlar hakkında hiç düşünmek istemiyorum.

ayrıca beklediğinizi karşılayamamanın verdiği üzüntüyle de başa çıkmaz zor çünkü okuyorsunuz ve bir bakıyorsunuz saçma saçma hatalar. ben şahsen bu kitabı ancak onuncu bölüme kadar falan okurdum.

of neyse işte. anladınız. okumayın demiyorum ama iyi kötü eleştiriniz ne varsa yazın. ona göre düzetmeler yapayım.

öpüldünüz ve hayırlı ramazanlar.

Allah hepinizin orucunu kabul etsin.

sınır koymak istemedim buraya. çünkü bir daha ne zaman oturur yazarım bilmiyorum. <3

black Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin