40(YENİ BÖLÜM)

2.3K 201 155
                                    

Günümün yarısını Hyunjin'in verdiği tepkiyi anlamlandırmaya çalışmakla geçirmiştim. Tamam, o da kendinde göre haklıydı belki de. Her ne kadar davranışımda bir anormallik görmesem de haklıdır diye düşündüm ancak bir teşekkürü de es geçmemeliydi. Sonuçta onu koltukta yatmaktan kurtarmıştım, önemli bir konuydu.

Şimdi ise Moonbyul karşımda telefonuyla ilgilenirken yemek yiyordum. Yemek yememeye vücudum anında tepki vermiş ve guruldamıştı, ben de kendimi burada bulmuştum. Telefonum da yoktu, babama ulaşıp yeni bir telefon istemeliydim. Yapacağım çok şey vardı fakat ben hiçbir şey yapmak istemiyordum şu anlık. Sadece oturup Bayan Choi'nin benim için ısıttığı yemekleri yemek ve yemeğe boş boş bakmak istiyordum, hiçbir şey düşünmeden.

Düşüncelerimden Moonbyul'un kahkahasıyla çıktığım için direkt ona baktım. Hâlâ telefonuyla ilgileniyor, üstüne gülüyordu. Sanırım babamı aramak için iyi bir vakitti. Ağzımdaki lokmayı bir an önce konuşmak için hızlı hızlı çiğnemeye çalışmaya başlamıştım ki Bayan Choi'nin Moonbyul'a seslenmesini duydum. Moonbyul mutfaktan ayrılınca isteksizce ağzımdaki lokmayı yavaş çiğnemeye başladım.

Hyunjin'e gidebilirdim ama istemiyordum. Onu görmek istiyor muydum, belki ama kesinlikle konuşmak istemiyordum. Geldiğinde bana çilekli süt verdiği için mutlu olmuştum ama birden çıkışması hoş değildi. Bipolar olduğunu düşünecektim neredeyse.

''Lixie, biz Moonbyul ile alışverişe çıkıyoruz. Çok olmadan döneceğiz tamam mı?'' Bayan Choi güzelce giyinmiş bir halde yanıma gelip yanağımı sıkınca gülümsedim. ''Tamamdır, kolay gelsin.''  Benim yanımdan uzaklaşınca onlara el sallayıp önüme döndüm. Doymuştum, bu yüzden kalkıp tabağımı kirlerden arındırdım ve bulaşık makinesine koydum.

Soobin'i bulmalıydım.

Bahçeye çıkıp eskiden bisiklet sürdüğüm beton alanı geçip Soobinlerin sürekli oturduğu kulübeye doğru yürüdüm. Hyunjin de içeri de olabilirdi ama umurumda değildi. Onunla en azından arkadaş olma çabalarım sürekli suya düşüyordu, bazen bebek gibi davrandığımı düşünüyordum ama bebek gibi davranmadığımda da beni dikkate almıyordu.

Kulübenin kapısını açtığımda içeride sadece Hyunjin'in olduğunu gördüm. Önündeki koca koca dosyaları okuyordu, ses işittiğinde de bana baktı. ''Soobin'i gördün mü?'' diye sordum. Soğuk durmamaya özen gösteriyordum ama elimde de değildi. ''Burada değil, bir iş için gönderdim.'' Başımı anladığımı belirtmek için salladım ve tekrar eve doğru gideceğim sırada bana seslendi. ''Niye soruyorsun?''

''Hiç, öylesine.'' Omuz silkip yine çıkmaya yeltendim ama yine durdurdu.

''Felix...Öylesine Soobin'i soramazsın. Bilmem gereken bir şey mi var?''

''Cidden önemli bir şey değildi.'' İnkar etmem onu hırslandırmış olacak ki yerinden kalkıp bana doğru yürümeye başladı.

''Felix.'' Bana daha yumuşak bir sesle seslendiğinde ve daha derin baktığında kendimi tutamazdım ki.

''Onun telefonundan babamı arayacaktım, yeni bir telefon için.'' Nedenimi duyduğunda gülümsemiş ve gülümsediğini fark edip kendine gelmişti. Elini cebine alıp kendi telefonunu bana uzattı.

''Bana da söyleyebilirdin.'' Gözlerimi devirmemek için uğraştım, bana dik dik bakarken bunu fark edebilirdi.

''Biliyorum ama istemedim. Kızarsın şimdi.'' Sözlerime karşılık bir nefes verdiğinde konuyu anladığını anladım. Anlamasını istemiştim zaten, bir teşekkürü bile yeterdi.

Üstüne bir şey eklemeden koltuğuna geri dönmüştü, ben de pek üstünde durmadan telefondan babamın numarasını tuşladım ve kulağıma götürdüm.

''Hwang? Bir sorun mu var?'' Babamın otoriter sesi kulaklarıma dolduğunda kıkırtımı saklayamamıştım, komik gelmişti bir anda.

''Hayır baba, benim, Felix.''

''Yongbok? Neden Hwang'ın telefonundan arıyorsun?''

''Sabah telefonumu kırdım, bir anda yere düşüverdi.'' O an gözümün önünden geçerken arkama döndüm istemsizce, Hyunjin beni dinliyordu. Onu fark ettiğimi anladığında tekrar işine koyulmuş gibi kıpırdandı.

''Bugün annenle geç geleceğiz, iş yemeğimiz var. Ne zaman biteceği belirsiz.'' Normal bir şey olduğundan pek umursamadım tabii ama konu telefonumla alakalı olduğu için huzursuzlanmıştım. Kim bilir arkadaşlarım ne kadar uğraşmıştır bana ulaşmak için...

''Ama...Sanırım bir kereliğine alışveriş merkezine çıkmana izin verebilirim. Şu anlık ortalık sakinleşmeye başladı gibi. Bir hafta içinde okuluna geri döneceksin, yani öyle gözüküyor.'' Yerimde zıpladım hemen. Okul lafı için değil, arkadaşlarımla tekrardan vakit geçirebileceğim için.

''Hyunjin ile en yakın alışveriş merkezine uğrayabilirsin. Hatta, telefonu ona verebilir misin?'' Hımlayıp içeri girdim ve telefonu Hyunjin'e uzattım. ''Babam seni istiyor.'' Telefonu kucağına götürüp babamla konuşmaya başladılar. Kısa süre sonra ciddi konuşmaları bitmişti, Hyunjin bana dönünce normal bir şekilde ona bakmaya başladım.

''Git giyin hadi. Alışveriş merkezine gidiyoruz.''

kısa ama elimden de bu kadar geldi olayları

nasıl bağlayacağımı bilmediğimden anca bu kadar oldu

bu bölümü lovestayboy'uma adıyorum

nisandan hiç dokunmadım bu kitaba biraz suçlu hissediyorum

@wonsmb hesabıma yazan birisi sayesinde oturdum bir iki kelime yazdım işte

umarım içinize sinmiştir

bu kadar uzun zamanın acısını alamaz tabii ki ama devam edeceğim kitaplara umarım aktifliğim ölmez

neyse kelepçe kelepçe falan noluyooo alooo sıtreykiçı aç telefonlarımı

nese bb

UYARI: diğer hesabımı takip etmeyenin rüyasına w**jin girsin

allahım çok tövbe allahım

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 07, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

black Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin