BÖLÜM 16

4.1K 190 11
                                    

  Sophia balo salonunu Simon'ın kucağında terk ederken içinden kendine bildiği bütün lanetleri sayıyordu. Bütün salona rezil olmuş, üstüne bir de kaçmayı planladığı adamın kelimenin tam anlamıyla kucağına düşmüştü.

   Gözleri önce adamın güçlü boynu ve çenesine, ardından da zümrüt gibi çakmak çakmak bakan gözlerine takıldı. Bir şeyler planlıyor! diye bağırıyordu iç sesi ama yapabileceği bir şey yoktu. Koridordaki resimlere bakmaya karar verdi çünkü Simon'ın gözlerine baktığında ayakları sırtına vuracak kadar hızlı koşma ihtiyacıyla doluyordu. Adamın nefesini suratında hissediyordu. Kaçınmak için biraz kıpırdandığında adamın keskin bir nefes aldığını duydu. Acaba o da mı bir yerini incitmişti?

  Simon Sophia'yı kucağında taşımanın iyi bir fikir olmadığına karar vermişti. Kız sürekli kıpırdanıyordu ve bu Simon'ı şuanda yapamayacağı şeyleri düşünmeye itiyordu. Neredeyse koşarak dinlenme odasına varmıştı.Leydi Graily'nin onlarla gelmeyerek ne yapmaya çalıştığını anlamıştı. Bunu seve seve kabul ederdi.

 Usulca kapıyı açtı ve içerde dedikodu yapmakta olan iki leydiyi durumu izah ederek odadan çıkardı. Şimdi şartlar bütün planlarına uygundu. Sophia'yı koltuğa yatırıp hemen yanına,onu rahatsız edecek şekilde oturdu.

  " Önümde eteklerinizi kafanıza geçirmeyi adet edindiniz sanırım leydim? Gerçi görüntüden şikayetçi değilim ama.." dedi sırıtarak.

  " İtici kişiliğiniz yüzünden dikkatim dağılıyor ekselansları.dedi Sophia kıpkırmızı ve kızgın bir suratla.

    " O yüzden mi hala kollarımdasınız leydim?" dedi sinsice. Sophia irkilerek hemen oturur konuma geçti. Keşke ağzını tutsaydı,kız tam istediği yerdeydi. Simon kızın gözlerinin yine fırtınalı bir hal aldığını fark etti ve daha da sinirlendirmek için,

   " Yüzünüze baktığımda birden Henningworth'deki bahçeler geldi aklıma" dedi kibarca. Sophia gözlerini bahçedeki çiçeklere benzeteceğini düşünerek,

  " Neden acaba?" dedi huysuz tavrından ödün vermeden.

  " Ah çünkü bahçivanımın yaptığı küçük hobi baçesindeki olgun ve kırmızı domateslere benziyorsunuz." dedi sanki çok büyük bir iltifat yapıyor tavrıyla. Normalde bir leydiye asla bunu söylemezdi ama bu kız onu kaba davranmaya teşvik ediyordu ayrıca onu küçüklüğünden beri tanıdığı için bu kadar rahat davranabiliyordu.

  " Seni kaba şeytan! Biraz olsun bile değişmemişsin. Hala eskisi kadar rahatsız edicisin." dedi ve kalkmaya yeltendi. Simon onu sıkıca oturduğu yere bastırarak,

  " Ah hayır leydim kalkmanıza izin veremem. Daha kırığınız var mı onu kontrol edeceğim." dedi kadife gibi yumuşak bir sesle.

   " O kadar hafif bir düşüş yüzünden kırık olmayacağını bir ahmak bile bilir." dedi kız sinirle.

  " Üzgünüm kontrol edip emin olacağıma dair annene söz verdim.Şimdi uslu uslu uzan ve yapacaklarımı bekle." dedi gizemli ve boğuk bir sesle.

  " Ah hayır ellerinin üzerimde gezmesine izin verecek değilim."

   " Sophia, lütfen zorluk çıkarma, kırık olmasa bile ezilmiş ya da incinmiş bir yerin olabilir. Ayrıca iyi olduğundan emin olduktan sonra hemen gideceksin ve benim rahatsız edici kişiliğime daha fazla katlanmayacaksın." dedi en güven verici sesiyle.

  Sophia hemen gidebileceğini  duyunca hızlıca bir kontrolden bir şey olmayacağına karar verdi. Hem içinden anlamlandıramadığı bir şekilde adamın ellerini  merak edip heyecanlanıyordu. Fark ettirmeden Simon'a baktı, keyifli keyifli tırnaklarını inceliyordu. Gözleri Simon'ın ellerine kaydı. Bakımlı, ama aynı zamanda da erkeksi ve güçlü ellerdi. Ürperdi. Hızlıca gözlerini kaçırıp,

  " Peki hemen kontrolü bitir ve gideyim." dedi mağrurca.

     Simon sessizce kafasını salladıktan sonra kızı omuzlarından tuttu ve tekrar yatırdı. Yavaşça uzun,sarı saçlarını  geriye attı ve omuzlarını açıkta bıraktı. Bembeyazdı.Bu loş ışıkta bile Simon bunu fark edebiliyordu, pürüzsüzdü sanki kimsenin ona dokunmadığını kanıtlamak ister gibi. Bu düşünceyle nefesi takıldı. Ona ilk değen eller kendi elleri olacaktı ve kendi kendine son değenin de kendi elleri olacağına dair söz verdi. Ellerini yavaşça ince ve narin köprücük kemiklerine sürttü. İleri ve geri.Tekrar tekrar, düzgün bir hat çizerek. Sonra tek elinin parmak uçlarını yukarıda, boynunda gezdirmeye başladı.Kuş tüyü gibi, iç titretici bir ritimle iki taraftan devam etti. Sophia'nın nefesi sıklaşmış, gözleri kocaman ve şaşkın bir şekilde bakıyordu.

   " Bu ne tür bir kontrol?" dedi titrek ve kısık sesiyle.

  " Bu senin görüp görebileceğin en keyifli kontrol olacak." dedi boğuk bir şekilde. Sonra ellerini kızın kollarına doğru kaydırdı ve bileklerinde, damarın attığı yerde durdu. Kaldırıp dudak hizasına getirdi ve kızla göz gözeyken yavaşça bileğinin içini öpmeye başladı. Kızdan cılız bir ses duyduğunda daha da keyiflendi. Bileğini bırakıp ellerini kızın ince belinin iki yanına koydu ve aşağı kaydırdı. Yüzünü yavaşça kıza yaklaştırdı,o da ne olacağını hissediyor olmalıydı ki dudaklarını ıslattı. Ve Simon yavaşça artık kaçınılmaz olanı yaptı ve dudaklarını kızın dolgun dudaklarına değdirdi. Kuş tüyü gibi hafif dokunuşlarla korkutmamak için öpmeye başladı. Ama daha sonra kendine hakim olamayıp içindeki şehveti açığa çıkararak kızın dudaklarını soğurmaya başladı.

  Simon için öpücük her zaman basit bir şey olmuştu ama bu kızla şuanda yaptığı kutsal gibi hissettiriyordu. Ellerini daha fazla dayanamayıp kızın dolgun göğüslerine götürdü ve dokunduğu an kızdan bir çığlık yükselip debelenmeye başladı. Hay Lanet! Kız debelendikçe Simon'ın arzuları kabarıyordu. Sonunda kız yüzüne oldukça hızlı bir tokat attı ve kendini altından çıkarmayı başardı.

  Sophia nefes nefese kendini kurtardığında dönüp yıkıntı haline gelmiş Simon'a baktı. Ciddi anlamda acı çekiyor gibi görünüyordu. Bir an kendini tutamayıp iyi olup olmadığını soracaktı ama siniri daha baskın geldi

" Seni ahlak yoksunu pis şeytan! Ne cüretle bana o şekilde dokunabilirsin?" dedi hınçla.

  " Sophia sana yaptığım çok doğal şeylerdi. Her dişi ve erkeğin arasında olan şeyler.." dedi tüm gücü tükenmiş gibi.

  " Kontrol dediğiniz şey bu muydu? Sizden tiksiniyorum bayım!" dedi ve kendini odadan dışarı attı.

  Simon yaptığından az da olsa pişman olmuştu. Ne de olsa kız daha çok saftı ve ona açıklama yapmamıştı. Lanet olsun! Planı daha etraflı düşünmeliydi. Sonra kendi aldığı hazzı düşündü, Tanrım! Bu kızla en kısa zamanda evlenmeliyim yoksa bu arzuyla ölüp gideceğim. diye geçirdi içinden. Hemen doğrulup üzerini düzeltti ve kızın ardından balo salonuna gitti.

  Sophia balodan kolayca çıkabilmişti. Ne de olsa düşmüştü ve başının ağrıması normaldi.. Peki ama vücudunun zonklaması? Bu da mı düşmenin etkisiydi? Hayır, hayır bu Simon'ın etkisi olmalıydı. Simon'ın yaptığı şeyleri düşününce yanakları yanmaya başladı. Ahlaksız adam...

  Ama kendisi de aynı istekle cevap vermişti. Sanki içine şeytan girmiş gibi, hiçbir uzvunun hakimiyeti kendinde değildi. Neyse ki sonunda hakim olabilmişti. Şimdi bu utançla nasıl onun yüzüne bakacaktı? Sanki herkes yüzüne bakınca Simon'ın yaptıklarını anlayacaklarmış gibi geliyordu.

  Sonunda eve geldi ve kendini yatağa atıı. Nihayetinde uyuduğunda beş defa olanları gözünün önünden geçirmiş ve saat gece yarısını geçmişti. Sabah kahvaltı için aşağı indiğinde oturma salonunda koca bir buket Hollanda lalesi onu bekliyordu. "Dün gece için gerçekten özür dilerim. Ama ilerde çok daha keyifli olacak söz veriyorum. " yazılı bir kağıtla hem de! Aptal adam bir daha öyle bir şey yapacağını zannediyordu. Hah!

  Simon sabahın ilk saatlerinde Bow sokağından çıkarken küçük dilini  yutmak üzereydi. O aptal kız ne yapmıştı böyle ve Simon bu konuda ne yapacaktı?

Zoraki Aşk *Raflarda!*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin