Simon'ın aklında ne yapacaklarına dair birsürü yaratıcı fikir vardı ama hiçbiri kaşısında duran saygın leydiye uygulanacak şeyler değildi. En azından evlenmeden önce diye düşündü ama sonra kızı evlenmelerinin hemen ardından göndereceği geldi aklına. Hay lanet! Şimdiden onu nasıl bırakacağını mı düşünmeye başlamıştı?
Aptal olma Simon! Sıradan bir kız işte! Diye kendini payladı. Sonra Sophia'nın nemli saçlarını, ıslak üstünü, büzülmüş dudaklarını gördü Canı cehenneme! diye düşünüp tam kıza yaklaştığı sırada ayak seslerini duydu. Daha dönmeden kim olduğunu biliyordu.
"Hava çok mu sıcak geldi sevgili dostlarım?" diye şakıdı Michael.
" Biraz daha yakına gel, seni de serinleteyim Stancold."
Sophia o an yer yarılsa da içine girsem diye düşünmekle meşguldü. Ama Simon'ın cevabına gülmeden edemedi. İki adamın da keskin bir espri anlayışı vardı izlemek zevkli olabilirdi.
"Ah ama sen hiç serinlemiş gibi durmuyorsun Simon. Ah üzgünüm sebebini şimdi anladım senin soğuk kişiliğine bu nehir biraz sıcak kaçtı."
Sophia gülmemek için kendini zorluyordu ama yapamadı. Bir patlamayla Simon'ın üzerine kahkaha ve tükürük fırlattı. Simon suratını silerek ona döndüğünde ne kadar yakın olduklarını kavrayabildi. Hemen kızararak ondan uzaklaştı.
"Leydi Brighthall ekstra suyla beni serinletmeyi deniyor sanırım." dedi Simon sırıtarak. Sophia utanmış olmasına rağmen kahkahalarla gülmeye devam etti.
"Tamam şimdi sakinleşelim ve dedikoducu kargalar ikinizi böyle ıslak görmeden Sophia'yı gönderelim."
Sophia şaşkınlıkla ıslak olduğunu hatırladı.
"Michael, git ve Graily'nin arabasını buraya getir."
"Peki beş dakikaya geliyorum o zaman sevgili Simon." dedi uyarır gibi.
Hah aklısıra uyarıda bulunuyor pis zampara. Diye düşündü Simon. Michael gittikten sonra Sophia'ya döndü ve,
"Bugün için özürlerimi kabul edin leydim. Elbisenizi mahvettim, az kaldı boğulmanıza neden oluyordum ve birisi görürse isminizin lekelenme ihtimali var. Gerçekten çok üzgünüm."
Sophia onun yeşil ve pişmanlıkla parlayan gözlerine baktı tanışmaları boyunca ilk özür dileyişiydi bu. Ve samimi olduğundan emindi. Buna gerçekten şaşırmıştı.
"Ah ekselansları biraz fazla heyecanlı olsa da inanılmaz eğlenceli bir gün geçirdim. Bu sizin sayenizde oldu ama siz durmuş özür diliyorsunuz." dedi gülerek.
Simon da buna çok şaşırmıştı. Ne ilginç bir kız gerekenin tam tersini hissediyor her zaman. Diye düşündü. O sırada Michael Graily kontunun arabasıyla geldi.
Sophia arabaya bindikten hemen sonra kafasını uzatıp,
"Ah bu arada ekselansları bana ismimle hitap etmenizi rica edeceğim. Ne de olsa geçmişteki Sıska Bacak'tan sonra bu kadar resmiyet fazla olur."
Simon nedenini bilmese de içinde bir gurur hissetti.
"Siz de bana Simon derseniz memnun olurum. Ne de olsa ekselansları Yeşil Şeytan'dan sonra çok yüce olur." dedi gülümseyerek. Hatta Sophia gittikten iki dakika sonra da gülümsüyordu. Ve Michael gülümsemesini sonlandıracak yegane cümleyi bulmuştu;
"Ne halt ettiğini sanıyorsun sen?"
"Asıl sen ne halt ettiğini sanıyorsun?"
"Gözlerini gördüm. Ben gelmesem o kızı öpecektin ve tanrı bilir daha neler yapacaktın."
Simon o kadar belli ettiği için kendinden utanmıştı.
"Bu seni hiç ilgilendirmez pis zampara. O kızla evlenmek zorunda olduğumu bile bile gün boyu onu etkiledin."
"Kızın amacını öğrenmeye çalışıyordum aptal herif."
"Ona kur yaparak mı?"
"En nihayetinde ben de erkeğim o kadar güzel bir kız görünce kur yapmadan duramıyorum."
Simon ne yaptığını kendisi bile anlayamadan Michael'ın yakasına yapıştı.
"Seni öldürmemi istemiyorsan şimdi sus."
"Hey hey evlendikten hemen sonra göndereceğin bir kız için fazla tepki vermiyor musun?"
Simon yanmış gibi ellerini çekti.
"Ne olursa olsun o benim malım olacak." diye tısladı ve hızlı hızlı yürümeye başladı. Michael'ın arkasından,
"O kız çok saf ve temiz. Onu sana yem edeceğime inanıyorsan yanılıyorsun dostum. Rekabete hazır ol." diye bağırdığını duydu.
" Sen de kaybetmeye hazır ol o zaman hırsız zampara!"
Sophia eve gidene kadar günü tekrar tekrar aklında canlandırdı. Bugün beklediğinden çok daha eğlenceli ve heyecanlı geçmişti. Yıllardır şeytan olarak düşündüğü adamla bu kadar eğleneceği aklının ucundan geçmezdi. Eve geldiğinde hizmetçisi Elizabeth'in çığlıklarına katlanmak zorunda kalmıştı.
Banyosunu yaparken aklında Simon ve yeşil gözleri vardı. Nasıl onun bu kadar yakışıklı olduğunu anlayamamıştı küçüklüğünde. Peki ama Simon nasıl değişmişti bu kadar? Ne olursa olsun ona karşı dikkatli olacaktı. Tabii bir de Michael vardı. Çok eğlenceli, çok yakışıklı, çok anlayışlı.
Peki ama neden Sophia'nın aklından o değil de soğuk, alaycı ve huysuz olan çıkmıyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zoraki Aşk *Raflarda!*
Historical Fictionİnatçı ve alaycı bir leydi aynı derecede inatçı ve alaycı bir lordla uğraşmak zorunda kalırsa ne olur? Henningworth dükü kendisinden pek de hoşlanmayan Sophia Brighthall'un peşine düşer. Dük'ün Sophia'yla ilgili farklı planları vardır. Ama kader...