Melek Mosso-Ağlarsam
Canozan-Düşman Benim
Gizlerini bir türlü çözemediğimiz insan doğası oldum olası karmaşık ve çözümlenmesi zor bir bilmece gibiydi. Anlam veremediğim birçok şey yapıyor ve her defasında bunlara kılıf uyduruyorlardı. Yalan söylemek ve onun getirdiği yalan zincirinden hiç gocunmuyorlar ve asla hata yaptıklarını kabullenmiyorlardı. Bundandır ki sürekli doğal olanı çekme arzumu körükleyemiyordum. Sahtelikten beslenmiş ve sahteliğin yarattığı sahici olmayan görüntüler her daim çekme isteğimi azaltıyordu.
Ses'i ilk gördüğümde hissettiklerim de hiç bu yönde değildi. Eliyle saçlarını savuruşu daha sonrasında saniyeler süren kahkahası öylesine doğal gelmişti ki bu saflığı anlatmaya kendimde nefes bulamıyordum. Masumluğuna inandığım hislerimin seyrinin nereye gittiğini her ne kadar kestiremesem de bazı şeylerin farkına yeni yeni varıyordum.
O gece Ses kolumu tuttuğunda sanki yara izim bir süreliğine kapanmış sesler susmuş ve düşünme yetimi kaybetmiş gibiydim. Ellerim buz tutmuş kalbim atmayı bırakmıştı. Saniyelikte olsa tüm günahlarımdan arınmış yokluğun pençesinde olan acımasız ve katl olmuş hislerimin filizlendiğini düşünmüştüm. Düşündüklerim ne kadar doğruydu bilmiyordum fakat o kadar eşsiz kılmıştı ki içimde varlığını hala hissettiğim kalbimi düşündükçe delirecek gibi oluyordum.
Prangalar indirdiğim hislerimi tek bir dokunuşla açabileceklerine asla inanmıyordum. Çünkü onlar benim göstermekten sakındığım sandıklarımda gizliydiler. Lakin o sandıkları açmak demek görünmeye başlamak demekti. Aynı şekilde o gece o kilitlerin pas tuttuğunu ver her an parçalanabileceklerini hissettiğimde korkularım su yüzüne çıkmıştı.
Ben yıllardır sarı balonlar sayesinde uçurduğum yahut sarı sandıklara kapattığım beni artık bulmalarını istiyordum. Artık farkedilmek yahut biraz da olsa sesimi duyurmak istiyordum. O gece beni duymayan tüm insanlara karşın bağırmak ve gücümün yettiğince insana ulaşmak istiyordum.
Bunu tek bir dokunuşuyla nasıl yapmıştı bilmiyordum fakat o gece iyi ki o yalnızlığımın sessiz çığlıklarının duyulduğu depoya gelmişti. İyi ki o gece orada sopsoğuk elleri ile sopsoğuk bileğimi tutmuştu.
Ve yine iyi ki o gece orada azat ettiğim acılarım kırılgan nefeslerini vermişti...
Geçirdiğim en kötü yedi günün ardından tekrar okula giriş yaptığımda gözlerim yine Ses'i aramıştı. Yaklaşık bir haftadır onu arıyor lakin gözlerine baktığımda bitkisel hayata giriyormuş gibi hissettiğim o kızı bir türlü bulamıyordum. Böyle tanımlamıştım gözlerine baktığımda hissettiğim duyguyu.
Lakin bilincini kaybetmek nasıl hissettirirdi hiçbir fikrim olmasa da bundan sonra bitkisel hayata girmenin tek bir karşılığı vardı lügatımda... Ses'e bakmak...
Ve ben ne kadar ironik olduğunu düşünsem de yedi gündür bu hissi tatmak istiyordum. Aslında onu tüm okulda aramış olsam da okul dışında aramaya kalkışmamıştım. Çünkü onu bulmam tesadüf gibi görünsün istiyordum. Her ne kadar iyi bir oyuncu olsam da onun yanında hislerim rayından çıkıyor hareketlerim ise kontrol edilemez oluyordu. Öylesine saf oluyor ve uysallaşıyordum ki çocukluğuma dönüyordum. Hatta sekiz yaşımdaki saflığıma dönüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çaresizliğin Maskesi
Mystery / Thriller"Neden yapıyorsun bunu?" Titreyen ellerimi, derin kuyulara hapsetmek istedim o an. Karanlığın çaresizliğine hapsedip savaşın acımasızlığını yüklenmek istedim. "Cevapları olmayan sorular sormak sadece ahmakların işidir." Dudaklarına kadar titriyor, g...