YORGUN GELİŞLERIN SAF GÜLÜMSEMESİ

38 5 64
                                    

14.Bölüm

Kurban-Nafile

Batu Akdeniz-Ona gitme

Batu Akdeniz-Ona gitme

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bir mesaj. Eskiden umurumda bile olmayan şimdi ise atmak için ecel terleri döktüğüm bir mesaj. Onu Asel'in sergisine davet etmek istiyordum ama bir türlü mesaj atamıyordum. Çünkü o günden sonra ikimiz de ne birbirimizi aramış ne de mesaj atmıştık. Koskoca iki hafta her zaman ki gibi geçmişti.

Her gece kabuslarımla uyanıyor akşama kadar manzarayı izleyip yalnızca düşünüyordum. Bundan şikayetçi değildim çünkü garip bir şekilde bu sessizlik ve huzur bana iyi geliyordu. Toplumdan,insanlardan korkmuyordum. Aksine buraya taşındığımdan beri tanıştığım herkesle oldukça iyi anlaşıyordum. Fakat bu sefer de benim içimden gelmiyordu yeni biri ile tanışmak,yeni yerler keşfetmek yahut yeni şeyler yapmak. Ben sadece kendimi bulma peşindeydim.

Fakat Ses benim için her zaman ki gibi bir istisnaydı. Onsuz olmayacağını ilk gün ki biliyordum. Elimde ki kahve kupasını kısa süre de yıkayıp tezgaha bıraktıktan sonra mutfaktan çıktım. Oturma odasında ki küçük dağınıklık gözümü rahatsız ederken hemen toparlamaya girişmiştim. Dağınıklığı ve pisliği sevmezdim. Etrafı toparlayıp kendi odamda ki duşa girmiştim.

Ruhumun kirini su damlaları bir türlü silemese de elimden geldiğince uğraşıyordum.

Yaklaşık 10 dakika sonra duştan çıkıp havluyu vücuduma sararken çalan kapı ile hızla üzerimi giyinmeye başlamıştım. Fakat kapı bir süre o kadar hızlı çalmaya başlamıştı ki tişörtümü yolda giymek zorunda kalmıştım. Kapıyı açıp çalan kişiyi gördüğümde arkaya doğru sendelemiştim.

Tek dostumdu gelen.

Ben ona şaşkınca bakarken o sinirli gözleri ile bakıyordu. Üzerimde ki şaşkınlığı atıp konuştum. "İstersen içeri gel." O ise dediğime cevap niteliğinde içeri girip kapıyı kapatmıştı. Kapıdan sormuştum. "Kahve içer misin?" Bu soruda bir şey vardı herhalde gözlerini devirip cevap vermişti. "Yemek söyledim,yemek yiyeceğiz." Bu sefer ben de göz devirmiştim. Zaten buranın yerini Ses'in söylediğini anlamıştım fakat bu kadar tembihlemesi garibime gitmişti.

Karşısında ki koltuğa oturup birkaç saniye duraksadığımda konuşmadan edemedim." Aslında seni arayacaktım." O ise direkt sormuştu. "Çıktıktan iki ay sonra mı?" Sinirliydi. Hak veriyordum. Fakat ben de sinirliydim. "Ne bileyim yanımda değil de arkamda durmayı tercih edeceğini bildiğimden çok gerek duymadım haber vermeyi." İstem dışı değildi bu sefer söylediklerim. Bilerek ve isteyerek söylüyordum. O ise hala sinirliydi. "Eliz benim asabımı bozma. O dönem herkesin kafası karışıktı. Hepimiz ne yapacağımızı bilmiyorduk. Fakat tüm bunlara rağmen ben seni hep ziyarete geldim. Fakat sen oldukça sert bir dille gelmemi istemediğini belirttin."

Doğruydu. Hastaneyi o bulmuştu ve her daim ziyarete gelmişti ama o dönemlerde ben kendime yediremiyordum bir türlü. Gerçi hala değişen pek bir şey yoktu. "Psikiyatri hastanesinde olan birinin sözünü dikkate alman da biraz garip ama sen bilirsin." Derince soluklanıp cevap vereceği sıra onu susturmuştum. "Boşver Arem,sen bana bakma boş boş konuşuyorum. Yemekler geldi onları alayım." O üzüntüyle başını sallarken ben kapıya gitmiş sipariş ettiği şeyleri almıştım.

Çaresizliğin MaskesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin