ACININ KOYNUNDAKİ ZEHİR

47 10 49
                                    

Teoman-kumarbaz

Tenimin üzerinden sessizce geçerken yorgun yağmur damlaları,hissediyordum etrafımda bulunan kalabalığı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Tenimin üzerinden sessizce geçerken yorgun yağmur damlaları,hissediyordum etrafımda bulunan kalabalığı. Öylesine fazlaydı ki sesler kulaklarımın işitmesini istemiyor,yalnızca biraz sessizlik diliyordum. Kalabalığın yarattığı amansız acıların peşinden kopmak ve takibini yaptığım sessizliğin sonsuz huzuruna ulaşmak istiyordum.

Fakat acının kollarına sığınmış bir yavru misali, içimde ki cenki bitirmeye karşın bir çaba bile göstermiyordum. Öylesine vezinsizdi ki yitirdiğim duygular, yaşanmışlığın verdiği ağırlığı vardı üzerimde. İçimde acıya yer vermek için katlettiğim hislerimi geri kazanmayı umut ediyor ve benliğime  istiyordum. Aklımı bulandıran yeis ise üzerime mıh gibi yapışmış, prangalar atılmış durumda. Hüsranlığım ise beni yataklara düşerecek kadar keskinken dirilişim münzevi bir bedenin filizlenişi kadar afilli.

Yaşamımın her lahzasını zihnime işlerken, ruhumun kırıklarını acımasızca söküp atmak istiyorum. İçimde biriktirdiğim vavelyalar ise öylesine sessizler ki susturulmuş ve nefessiz bırakılmış gibiler. Halbuki etrafımda bulunan seslere inatmışcasına içimdeki sesler bir o kadar da sessiz.

Tüm bunlara rağmen rutinim haline gelmiş ve bana zevk veren yaralama arzumdan vazgeçemiyorum. Beni o kadar güçlü hissettiriyor ki insanların acizce kıvranışlarını izlemek, onlara o acıyı çektirmek, bunu anlatamam. Her gece yıkılmışlığımın inadına yeni güne uyandığımda,her güneş insanlar için umutla açtığında ben daha da yıkılıyorum. Fakat kabuğumun bana sağladığı gücümü asla geride bırakmıyorum. Onsuz sanki insanlar sakladığım beni görecek ve gizlediğim her ne varsa açığa çıkacak gibi hissediyordum.

Lakin bu kadar gizeme ve sıra rağmen kendimi açıklamak istediğim zamanlar da olmuyor değil. Bazen tüm evrene haykırıp beni dinlemesi gerektiğini söylemek istiyorum. Birileri sesimi duysun hatta gerekiyorsa bana ses olsun istiyorum.

Kimse duymuyor...

Kimse dinlemiyor ki. Kimisi duymak için çabalamıyor bile, kimisi ise ne kadar çabalasa da ben duyuramıyorum sesimi. Kimisi ise yalnızca gözlerini üzerimde dolaştırıp ayrılıyor yanımdan. Öylesine kalın duvarlar ördüm ki etrafıma bazen kırıp girsinler istesem bile kimse kıramıyor yahut bir adım dahi atamıyor. 

Ben ise her ne olursa olsun bunları umursamamaya çalışıp her gece yalnızlığımın dostu olan depoya gidiyorum. Her şeye rağmen orada o aciz insanların çığlıkları arasında kendimi susturuyor yalnızca aldığım hazzın tadına varıyorum.

Her bir zerreme yayılmış bu keyfin tadını zevkle çıkarıyorum. Kimi geceler yağmur yağıyor daha da duyamaz oluyorum kendimi, kimi geceler ise kar yağıyor kendimi bırak o aciz insanın sesini bile duyamıyorum. Fakat etrafa sis çöktüğü geceler depom daima boş oluyor. Sadece ben ve yıllardır yanımda olan köpeğim İz oluyor.

Her zaman yaptığı gibi yalnızlığıma o ortak oluyor. Sonrasında ise sona yaklaşırken bir pürüzü daha haykırıyorum karanlığa. Hıncahınç atan kalbim, öylesine büyük bir çağıldayış gösteriyor ki, aksettirdiğim tüm naralar kifayetsiz kalıyor, feriştahı gelse açıklamaya yetmiyor, satırları...

Çaresizliğin MaskesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin