9. Bölüm
İkiye on kala-Mutluyum ama birazdan geçer
Vazgeçmek benim lügatımda yoktu. Çünkü vazgeçmek bana göre bir pes edişti. Başarısızlığımızı örttüğümüz aptal bir kelime oyunundan ibaretti. İnsanların o küçük akıllarında kendilerini rahatlatmak için yaptıkları yanılsamaydı.
Fakat bana göre vazgeçmek yalnızca nefesimin bittiği zaman olmalıydı çünkü elimde değildi ölüm. Lakin dün gece o depodan döndüğümde bir şeylerin değiştiğinin bilincindeydim. Arkamı dönüp deponun kapısına baktığımda anlamıştım değişimin başladığını. Fakat öylesine ürkütücü gelmişti ki değişimin başlangıcı düşünmemeyi tercih etmiştim.
Çünkü bana göre her başlangıç bir bitişti. Yani başlayan bu değişim illaki bir bitiş gösterecekti ve ben o bitişten hiç memnun kalmayacak gibi hissediyorum. Genelde hislerim de yanılmadığımdan ürkütüyordu zaten beni değişim.
Mesela Arem'i o depoya getirdiğimde de hissetmiştim bir şeylerin farkılalaşacağını. Öyle de olmuştu ya arkadaşım olmuştu. Ya da Arem sevgilisinden ayrıldığında üstümde hiç sorumluluk hissetmemiştim çünkü Arem benim yüzümden aşkından vazgeçecek değildi. Sorduğumda da aynı yanıtı verdiğinden içim rahattı.
Aynı şekilde 18 yaşıma bastığım vakit kendime bir kamera almam gerektiğini de hissetmiştim bana iyi geleceğinin bilincindeydim. Zaten dört yıldır yanımdaydı iyi gelip gelmediğini tartışmama lüzüm bile yoktu.
Tüm bunların dışında Ses'i gördüğüm an hiçbir şey hissetmemiştim. Her şeyi hisseden ben onu hissetmediğim için tepetaklak olmuştum. O yüzden hiçbir zaman Ses'i sevemeyeceğimi düşünüyordum. Fakat bunu da hissedemediğim için aşık olmuştum ona.
Aşkı bir zaaf olarak gören ben için çok farklı bir durum olsa da alışmaya çalışıyordum. Alışmak zorundaydım çünkü Ses'i bırakacak değildim. Gerçi ben bıraksam o beni bırakmazdı. İki yıldır karşılıksız sevmişti sonuçta.
Bundan emindim fakat gelecek bana yanıldığımı gösterecek ve değişimin en alasını bana yaşatacaktı.
İşte bunu hissediyordum...
Elimdeki kepe bakarken huysuzca mırıldanmıştım. "Takmayacağım bu aptal şeyi!" Çöpe doğru yürürken biri sırtıma atlamış ellerim ise direkt bacaklarını kavramıştı. Şaşkınlıkla donakalırken Ses konuşmuştu. "Takacaksın o aptal şeyi! Mezun oluyoruz biz kendine gel!"
Yaklaşık iki aydır Ses ile sevgili olsakta buluşup konuştuğumuz gün sayısı bir elin beş parmağını geçmezdi. İkimizde itiraflarımızı yapmıştık ama sınavlar,okul stresi ve bazı pürüzler yüzünden sık konuşamıyorduk. Yalnızca telefon üzerinden haberleşiyorduk. Bugün ise sonunda mezun olduğumuzda çıkışta bir şeyler yapacaktık.
Onu sırtımdan attığımda yere düşmüş inlemişti. Ben ona yukardan bakarken o hala ah vah yapıyordu. "Ses rol yapamıyorsun." Ben gözlerimi deviriken o ayaklanmış ve bana sarılmak için kollarını uzatmıştı. Ben ise birkaç adım geriye çıkmış ensemi ovuşturuyordum. Kaşlarını çatıp o da birkaç adım gerilemişti. Yakınlık sevmediğimin farkına varmıştı ama bazen unutuyordu. Gözlerinin dolduğunu farketsem de bir şey diyemeden o konuşmaya başlamıştı. "Arem'i göremedim,nerede?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çaresizliğin Maskesi
Misterio / Suspenso"Neden yapıyorsun bunu?" Titreyen ellerimi, derin kuyulara hapsetmek istedim o an. Karanlığın çaresizliğine hapsedip savaşın acımasızlığını yüklenmek istedim. "Cevapları olmayan sorular sormak sadece ahmakların işidir." Dudaklarına kadar titriyor, g...