10. Bölüm "Biz her an tehlikedeyiz zaten."

1.2K 120 23
                                    




10. Bölüm "Biz her an tehlikedeyiz zaten."

🎼Neyse- Siyah(Esved) 🎼

Instagram; huysuzkartanesi

Merhabalar size uzun bir bölümle geldim. Bölüme geçmeden önce bir konuda fikrinizi almak istiyorum. Yani en azından benim gibi amatörce yazanlar varsa aranızda biliyorlardır. Bazen yazarken motivasyon eksikliği oluyor, insan tıkanıyor ve yazamıyor. Eğer isterseniz bir etkinlik yapıp beraber yazma etkinliği yapalım istiyorum. Mart ayı boyunca haftanın belirli günlerinde belirli saatlerinde herkes aynı anda yazmak istediği konuda yazmaya başlayacak. Eğer katılım olursa bana Instragram'dan ulaşabilirsiniz.

Keyifli okumalar...


Kendi ayakları üzerinde duran her kadın gibi hayatımı ilgilendiren kararları ben alıyordum. Ailemin herhangi bir düşüncemi etkileyecek sözleri, davranışları olmadı hiçbir zaman. Son zamanlarda ise tam her şey yolunda, düşünmek için fırsatım oldu, kendi mantığımla yola çıkabilirim diyorum hayat önüme yeni fikirler sürüyordu. Sanırım benim hayatımdaki o fikirde Baha'ydı. Çünkü gerçekten Baha ile bir evlilik yürütebileceğimi düşünürken her defasında önüme hem engeller hem de başka bir yol çıkıyordu. Ben o engelleri aşmak için mutlaka o yoldan gitmek zorunda kalıyordum. Baha ile daha dün evlendiğimizde ve çocuğumuz olduğunda yaşayabileceğimiz sonuçları konuşmuştuk. Eğer çocuk istiyorsam o yoldan gitmek zorundaydım. Bu düşüncelerimde daha çok mantığım değil de hissettiklerim yatıyordu ve ben son zamanlarda hep hissettiklerime göre davranmaya başlamıştım. Belki de Baha'nın da dediği gibi hayat bilinmeyenlerle güzeldir. Şu anda yaşadığım bilinmezlik ise beni şaşkına çevirmişti. Benim kararımı etkilemek için kimsenin bilmediği oğlunu benim iş yerime getirip, benimle tanıştırarak Baha'nın kararımı olumlu olmasını istediğinin farkındaydım. Her ne kadar düşüncelerim bu yaşananların farkında olsa da böyle bir etki beklemediğim için şaşkındım. Ürkekçe bana bakan ela gözlere şaşkınlığımı belli etmemeye çalışıyordum. Kendimi sakin olmaya zorlayıp titreyen elimin tekini Çağan'a uzattım.

"Memnun oldum Çağan."  Elimi tutup tutmamak arasında kalan Çağan bakışlarını yardım istercesine babasına çevirdi. Babası göz kırparak onay verince hafifçe gülümseyerek elimi tuttu. İki parmağımı sıkıp  "Ben de memnu oldum." dedi. Çağan'ın kelimeyi eksik söylemesiyle yüzümdeki gülümseme genişledi.

"Akasya benim bir telefon görüşmesi yapmam lazım. Oğlum ben geliyorum şimdi." Ne diyeceğimi dinlemeden kapıdan çıkan Baha ile tedirginlikle kapıya bakan Çağan'la bende ne yapacağımı şaşırdım. Gergince koltuğuma oturup boğazımı temizledim. Bakışları bu kez merakla bana dönünce gülümsemeye çalıştım. Çağan yüz tipi, gülüşü ve bakışlarıyla babasına benziyordu. Bir tek ela gözlerini Baha'dan almamıştı anlaşılan.

"Portakal suyu içmek ister misin?"

Ela gözleri parlayarak bana bakan Çağan hevesle kafasını salladı.

"Sana zamnet veriyoğum diye bana kızmas mısın?" Çağan'ın konuşurken bazı harfleri yanlış söylemesi bende tekrar gülümseme isteği oluştursa da kaşlarım hafifçe çatıldı.

" Neden bana zahmet olsun ki." Merakla Çağan'a bakarken Baha'nın odaya girmesiyle Çağan konuşmak için açtığı ağzını geri kapattı.

"Baha!" ağzımdan yüksek sesle çıkan sözlerle Çağan ürkerken Baha bana şaşkınlıkla baktı.

"Niye bağırıyorsun ki şimdi?" 

Çağan'ın tekrar ürkmemesi için sesimi alçalttım. " Sen sana zahmet oluyor diye el kadar çocuğa portakal suyu sıkmıyor musun?"

BAL GİBİ SEVDA  (Devam edecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin