soluk

83 23 32
                                    

Bölüm şarkısını dinleyip,anlamına bakmanızı tavsiye ederim. anlamlı bir şarkı dostlarım. İyi okumalar dilerim...🦋

Adımlarımızın çıktığı sokaklar, sert duvarlarla çevrili olduğunda ne yaparız?
Bu soruyu kendime bir ay içerisinde ne kadar çok sorup, tekrar ettiğimi farkettim.

Ayaklarım sert duvarlara çarpmaktan yıprandı, incindi. İncindim. Yaralarıma bir bahane aramıyorum yalnız, pansuman fena olmazdı diyebilirim. Beni sıkıca tutan bir koldan başka her şey anlamını yitirirken, ellerimin ve ayaklarımın nerede durduğunu bilmiyordum.

Onu tam odağına almış, soğukluğunu iliklerimde hissettiğim o namlu tüm gerçekliğiyle duruyordu orada. Dünyaya bir dakika dur deyip bağırmak istiyordum, kurtulmak istiyordum tüm bu yaşadıklarımdan. Kendimden sıyrılmak ve başka bir bedende var olmak belki...

Sessizliğin içinde derin bir soluk doldu kulaklarıma, rüzgarla bakıştığımız kısacık anın etkisinden çabuk sıyrıldım. Ekinin nini gibi söylenmiş ama tüm ormanı inletmiş kadar etkileyici sesi devam etti sessizliği kırmaya.

"O hesap kapanmadıysa bu sadece senin zararına olur." Rahatsız edici derece de yeşil bakan gözleriyle, bizi ezip geçiyordu sanki. Dudakları alayla yukarı çekildi.

"Yağız,Yağız,yağız." Bu ciddiyetsiz ve rahat tavır ekinin gerginliğini neredeyse iki katına çıkardı. Bedenimi arkasına almış belimi saran parmaklarından hissettim bunu. "Ya da ekin mi demeliydim?"

"Erdem uzatma." O kadar normal bir durumdaymış gibi konuştu ki, tüylerim ürperdi. "Şimdi zamanı değil diyeceksin." Sorudan çok bundan emin bir cümle kurdu, elinde ki silah ve gözleri kadar keskin sözleriyle beni ürperten erdem.

Ekinin sarsılmayan dik duruşu, kasılan bedeniyle kendini ele veriyordu. Onun bu kadar gerilmesinin sebebini, erdemin gerçekten sağı solu belli olmayan birisi olmasına bağladım. Elinde ki silahı kafasına dayayıp saçını kaşıdı. Rahatsız edici gözleri gözlerime kilitlendi. Ekin sanki buna tahammül edemiyor gibi beni iyice arkasına sakladı.

"Ah küçük kız." Onaylamaz bir fısıltı gibi döküldü dudaklarından bu cümle. "Kendini ekinin büyüsüne kaptırmış görünüyorsun. Ne yazık!" Gözlerimi kıpıştırarak tek kelime etmeden, ekinin arkasında ki yerimi korudum. Yerde kalan ölü yaprak yankılarından, adımlarının bize yaklaştığını hissettim.

"Ama bilmiyorsun ki ekin sana değil ona olan benzerliğine hayran oluyor."
Gözlerim tekrar rüzgarı buldu. O kadar dikkatli inceliyordu ki mimiklerimi, bir anlam bulup ordan kurtarmaya çalışıyordu sanki. Kime olan benzerliğimden bahsediyordu? Burada ben dışında herkesin bahsedilen bu benzerlikten haberdar olduğunu hissettim.

Soru sormak için aralanan dudaklarım,erdemin cümleye devam etmesiyle yarıda kesildi. "O kim diyorsun içinden değil mi?" Kendi nefeslerim kulaklarımı sağır etmek ister gibi orada yankılanırken, söyleyeceği cümlenin devamını duymak için can attığımı fark ettim.

Merakım, silahın vücüdümda bıraktığı etkinin önüne geçti. İleri doğru bir kaç adım atıp ekinin ellerinden sıyrıldım. Koruma iç güdüsü onu kavursa da, bu sessiz merakıma şimdilik sessiz kaldı. Yeşil gözler odağına yeniden beni aldı. Dikkat ve hayranlık karışımı bir bakışla saçlarımda oyalandı.

Gerginliğin bir kokusu vardı. Tıpkı diğer tüm duygular gibi. Keskin ve rahatsız edici koku,burnuma dolup beni de kendi kokusuna buluyordu. "O benim sevgilimdi mehir." Bu anlamsız konuşmanın ucu nerede bana dokunacak bilmiyordum. Merakımı kamçılayansa ekinin bu bana tanıdık olmayan duygu yoğunluğuydu.

"Ekin onu benden çalmadan önce..." bir kaç hışırtı sonra ekin tam kulağımın arkasında soluklandı. Gizli bir meseleyi ilk defa birbirlerinin suratına vurur gibi bir halleri vardı. Rüzgar sessizce yerini korumaya devam etti. Bense tabloda ki yerimi idrak etmeye çalıştım.

Deli MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin