sakın'mak

60 17 38
                                    

Hissedilen yalnızlıktır en kötüsü der yalnız olduğuna inanlar. Peki ya hissetmediğimiz, görmekten kaçtığımız yalnızlıklar En zor tarafı değil midir yaşamın. Zor ve yaralayıcı, zor ve yakıcı.

Bazen iyi olduğumuza inandırıp kendimizi, ayağa kalması için silkeriz içimizi. O zamanlar kendi söylediği yalana kendi inanan bir avuç aptala döneriz. O kadar çok iyiyimler sığdırırız ki bilmem kaç santimlik dudaklarımıza, inanırız buna.

Öyle bir inanma ve yanılmadır ki bu görmek için tokat gibi çarpması gerekir gerçeklerin suratımıza. Suratımda hissettiğim yanma hissi muhtemel ki bundan. Beş parmağının izi var yanağımda, yalnızlığımın.

Ekin arabasını evimden bir kaç sokak aşağıda bir yere park etmişti. Bana ve zihnime zaman tanıyordu sanki. Sessizliğim onu doğru karar aldığına inandırmış olacak ki, ne kadar olduğunu bilmediğim bir zamandan beri mıhlanmıştık arabanın içine.

Sessizce cama degen yaprak seslerini dinliyordum. Ara ara gözlerimi kapatıyor ve kokusundan sıyrılmaya çalışıyordum. Ne düşündüğünü bilmiyor ama beni izlemesini seviyordum. Bu bir kaç saat içinde farkettiğim yeni bir detaydı. Gözleri ara ara beni buluyor, ciddiyetle orada takılıp kalıyordu.

Ne düşündüğünü anlamak zordu ama bunu sevmiştim işte.. mavi gözleri denizden bir kova gibi dökülüp üzerime, ferahlatıyordu beni. Boynumda ki sızlama kendini yeteri kadar hissettirmeye başlayınca, elimi boynumda dolaştırdım. Buruşan yüzüm yüzüyle karşılaştı.

Gülümsedi. Gülümsedim. Birbirimize uzun uzun bakarken, elini bana doğru uzattı. Gerilen sinir sistemim bu harakete istediğim tepkiyi vermedi. İrkilen bedenim okyanusta meşaleler yaktı. Gelen bu ani tepkinin bir anlık oldugunu umarak parmaklarıyla yanağıma dokundu.

Yalnızlığımın parmak izlerine dokundu. Yakmadı, alev almadı sadece söndürdü. Aklımdan geçenleri okumuş gibi bana dokunmak istemesi derin bir nefes almama sebep oldu. Gözlerinde sorular gördüm. Belki benim bile cevaplayamadığım sorular.

"Sana ne yaptı?" Sessizliği bıçak gibi kesen sorusuna yüzümü buruşturdum. Avuçlarımda ki teri beceriksizce taytıma silmeye çalıştım. "Bu soruya cevap vermek biraz..." doğru kelimeyi ararken, eliyle saçlarımı kulağımın arkasına iliştirdi.
"Korkutucu?" Diye mırıldanınca

Başımı arabanın tavanına kaldırıp düşünür gibi yaptım. "Galiba." dudaklarımdan izinsiz çıkan fısıltımla gözlerine bakmaya devam ettim. Gözlerinden anlayan bir ifade geçti. Sessiz fısıltısı arabanın içinde yankılanmaya devam etti.

"Başka ne korkutucu biliyor musun?" Soru soran gözlerle ona bakmaya devam ettim. "Karanlık." Beklemediğim bu cevapla kaşlarım kavislendi. Yüz ifadem onu tatmin etmiş gibi gülümsedi. "Karanlıktan korkuyorsun değil mi?"

Bu tahmini şaşırak karşıladım. Çocukluğumdan hatırladığım anılara göre evet karanlıktan korkuyordum. İnsan göremediği her şeyden korkarmış. Karanlığın yanında getirdiği görmeme hissinden korkuyordum. "Nereden anladın?" Şaşkın halime gülümsedi.

Sanki gökyüzü gülüyordu,Öyle bir his bırakıyordu gülüşü görende. "Arabada gelirken, ne zaman sokak lambaları çekse ışığını bizden belli belirsiz yerine siniyorsun. Bu senin bile farketmedigin bir detay belki ama evet bunu yapıyorsun."

Kafamı iki yana sallayarak cıkladım. "Hiçbir şey kaçmaz mı senin gözünden be adam?" Beni taklit ederek düşünür gibi yaptı. Tek bir cıklamayla sorumun yanıtını verdi ve sustu. Sessizlik saatlerdir ilk defa beni hazırlıksız yakalayınca rahatsız oldum.

"Sormayacak mısın demiştin ya." Gözleri gözlerimi bulunca yeniden serinledim. Beklenti dolu gözlerlerle gözlerimi izledi bir süre. "Soracağım şeyler var." Mırıltımla birlikte koltukta bana doğru döndü. Bu beklenmedik ilgiye çekinerek kaçamak bir bakış attım.

Deli MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin