rüzgar gülü

108 35 94
                                    


Rüzgarı özleyenler burada mı?? Alın size bir rüzgar bölümü..:))) iyi okumalaar.❤

Boşluğun içinde zamanın dışında hissettiniz mi hiç kendinizi? Ben hissettim. Tam iki haftadır boşluğun içinde, bir dar ağacında sallanıyorum sanki.

Canımı yakan değişik dürtülerle geçiyor tüm zamanım. İnsanların çirkin yüzlerinde, kendi güzelliğinizi görmenin ne demek olduğunu bilir misiniz? Bende bilmiyordum. Taki ali o çirkin fotografı tüm okul gruplarıma yayana kadar.

İlk başlarda koca bir aptal gibi afallamış, kendimi suçlamıştım. Sonra yazılan onca mesaj ve söylenen onca söz, bana tertemiz olduğum konusunda karar kıldırdı. Günlerdir insanlar bu yeni normalime alışmaya çalışıyordu.

Ne kadar zaman geçerse geçsin o yüzlerde ki o çirkin bakışların silinmeyeceğini kabullenmiştim. Aliyi şikayet etmiş, uzaklaştırma kararı aldırtabilmiştim. Yinede kendimi bir türlü kandırıp, uyutamıyordum. Geceleri birbirine benzeyen kötü kabuslarla uyanıyordum,kısa uykularımdan.

Sırf bu yüzden, günlerdir sıcak yatağını bırakıp salonda kıvrılmış uyuyan rüzgarı izliyordum. İki haftadır ne o ne de ben ekine ulaşamadık. Her ne kadar belli etmemek için uğraşsam da, korkularımı ve kabuslarımı seziyordu.

Bu yüzden ona ne söylersem, söyleyeyim evine gönderememiştim.
Günlerdir burada bizimleydi. İçimde tam kavrayamadığım kadar büyük bir parça ekinin mavi gözlerine hasret kalsa da, rüzgarın tatlı halleri güldürüyordu beni.

Şimdiyse gülmekten de ağlamaktan da çok uzaktaydım. İçimde keşfedilmemiş kurak topraklar varmış gibi. Beni kavurup yakan bir çöl sıcağındaydım, gözlerim tek damla yaşa muhtaçtı ama ağlamıyordum. Dudaklarımsa kıvrılamayacak kadar kuruydu...

Sanki, güneşin sıcağında solmuş bir nilüferdim ben. Yapayalnız, tepede ki güneşle bütün olmuş bedenimin bana ait bir gölgesi bile yoktu. İnsan gölgesini mi özlerdi en çok yoksa kendisine gölge olan bedeni mi? Galiba artık bunun cevabını biliyor, sadece gölgemi özlemek istiyordum.

Ben rüzgarın, yastığa dağılmış kahve rengi saçlarına dalmış vaziyette derin duygularımla boğuşurken onun uyandığını fark etmemiştim. Neşeli sesi evin salonunda inledi
"Günaydın." Yüzüme gerçekçi olduğuna inandığım bir gülümseme kondurup bende ona "günaydın" diye mırıldandım.

Sıcak gülümsemesi solup, yüzünde komik bir ifade yer edindi. "Gerçekten gülümsediğini görebilmek için, kaç gün daha bu rahatsız koltukta uyanacağım." Diye söylendi. Ekine duyduğum gereksiz zaafın farkındaydı.

Genelde bunu birbirimize çaktırmadan işleri yürütmeye çalışsakta, arada bir böyle sitemlerde bulunuyordu. Haksız mıydı? Kesinlikle haklıydı. Kafamı çaktırmadan sağa sola sallayarak,aptal düşüncelerimi uzaklaştırmaya çalıştım.

Kapı eşğinden bir iki adım uzaklıkta ki koltuktan bir yastık kapıp sertçe ona fırlattım. Sabır dilenir gibi açık kahve rengi gözlerini tavana dikti.
"Gerçekten mi?" Diye sordu meydan okur gibi. Gözleri yüzümü bulunca dil çıkardım.

Huysuzlaşan yüzü yavaşça yumuşadı. Barış ilan ettiğimizi düşünüp arkamı dönmüştüm ki,kafamın arkasında yumuşak bir ağırlık hissettim. Sanki savaş meydanında yaralanmış bir savaşçı gibi elimi kalbime koyup,olduğum yere yavaşça çöktüm.

"Ah rüzgar, bu kaçıncı kalleşliğin bana..." diye konuşmaya başladığımda ses çıkarmadan oscarlık oyunculuğumu izliyordu. "Sırtımda ki kaçıncı yara..." ağlıyor gibi burnumu çekip, "zavallı kalbim..." diye bağırdım. "Gördüğü her güzele kanıyor..."

Deli MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin